‘Kanserojen ürünlerden alınan KDV’ler kanser çalışmalarına aktarılsın’ çağrısı
LÖSEV 2’nci kez düzenlenen Uluslararası Kanser ve Hayat Sempozyumu'nda dünya çapındaki onkoloji ve hematoloji alanında uzman bilim insanlarını LÖSANTE Hastanesi’nde ağırladı. Sempozyumda konuşan LÖSEV Başkanı Dr. Üstün Ezer, kanserojen ürünlerinden alınan KDV’lerin kanser araştırma ve çalışmalarına aktarılması çağrısında bulundu.
Lösemili Çocuklar Sağlık ve Eğitim Vakfı (LÖSEV) Ankara LÖSANTE Hastanesi’nde hafta sonu Uluslararası Kanser ve Hayat Sempozyumu’nun ikincisini düzenledi. Dünya çapında kanser çalışmalarına hizmet veren önemli bilim insanlarının katıldığı sempozyumun ilk gününde, hematoloji ve onkoloji hemşireliği tüm yönleriyle ele alınırken ikinci gününde ise kanserde genetik ve bağışıklık ilişkisi, tanı ve tedaviye yön veren yöntemlerde güncel gelişmeler ve onkolojideki yeni görüşlere yer verildi. Sempozyumun üçüncü gününde ise hasta ve hasta yakınları mücadele yolculuklarını anlattı.
KANSEROJEN ÜRÜNLERİN KDV’Sİ KANSER TEDAVİLERİNE HARCANSIN
Bilimin ışığı olamadan verilecek tüm sağlık hizmetlerinin köklü bir çözüme ulaşma şansının olmadığını vurgulayan Dr. Üstün Ezer bilimsel kanser araştırmalarına büyük yatırımlar yapılması gerektiğini şöyle vurguladı:
“Kanserojen olabilecek ve özellikle çocuklarımıza tükettirilen bütün gıdaları yasaklayamıyorsak bu gıdalardan yüzde 25- 30 oranlarında KDV adı altında konulan vergilerin büyük bir kısmının kanser araştırmalarına ve kanserle mücadele eden merkezlere aktarılması gerekir.”
“LÖSEMİ VE KANSER VAKALARINDA CİDDİ BİR ARTIŞ YAŞANIYOR”
LÖSEV Yönetim Kurulu Başkanı Pediatrik Hematolog Onkolog Dr. Üstün Ezer, yaptığı açıklamanın devamında, “Türkiye’de her yıl 250 bin yeni lösemi ve kanser vakası görülüyor. Bu sayı 500 bine doğru gidiyor. Bu bir felakettir çünkü günde şu anda 500 kişi kanser ve Lösemi nedeniyle kaybedilirken yakın gelecekte bin kişi lösemi veya kanserden kaybedilecek demektir” dedi.
GENETİK ANALİZLER İÇİN DÜZENEKLER TEMİN EDİLMELİ
Sempozyum Başkanı Pediatrik Hematolog Onkolog Prof. Dr. Ahmet Emin Kürekçi ise Türkiye’de her yıl 250 bin civarında yeni kanser vakasının tanımlandığını, ölüm nedenleri arasında kanserin hala önemli bir yere sahip olduğunu ancak gerekli tetkiklerin yapılması için Sosyal Güvenlik Kurumu’nun yaptığı ödemelerin yetersizliğini vurgulayarak şunları kaydetti:
“Bizim gibi sosyal devlet olarak adını tarihe yazdırmış bir devletin bunları konuşmuyor olması gerekmektedir. SGK’ya çok büyük işler düşüyor. Teşvik edici ve maliyeti karşılayıcı bir politika izleyerek çocuk hematologlarını hastalarına en çağdaş tedavi yöntemlerini sunabilmeleri için genetik analizleri yapabilmelerine olanak sağlayacak düzenekleri temin etmelerini diliyorum. Cumhuriyetimizin 100. yılını kutladığımız bu yılda LÖSEV olarak ileri seviye tıbbi tedavilerde halkımızın yanında olmaya devam edeceğiz.”
ERKEKLERİN KANSER, KADINLARIN İSE ALZHEİMER RİSKİ YÜKSEK
Sempozyumda ‘Alzheimer Hastalığı ile Kansere Duyarlılık Arasında Neden Ters Bir İlişki Var? Genetik Sorumlu mu?’ başlıklı konuşma yapan Kingston Üniversitesi’den Prof. Dr. Mehmet Tevfik Dorak ise şu bilgileri paylaştı:
“Yaş, iltihaplanma, sigara içme, fiziksel aktivite eksikliği dahil olmak üzere Alzheimer ve kansere ilişkin risk faktörlerinin çoğu ortaktır. Ancak biyolojik cinsiyet Alzheimer ve kanser riskinde önemli bir yere sahiptir. Erkeklerin kansere yakalanma, kadınların ise Alzheimer hastalığı riski daha yüksektir. Alzheimer hastalığında artan hücre ölümü, kanserde ise aşırı hücre büyümesi görülür. Azalan bağışıklık aktivitesi kanser riskini artırır. Kadınlarda daha büyük bir bağışıklık tepkisi olması dolayısıyla, erkeklere nazaran daha düşük kanser riski ve daha yüksek Alzheimer hastalığı riski bulunur.”
HASTALAR İMMÜNOTERAPİ İLE KEMOTERAPİNİN YAN ETKİLERİNİ YAŞAMADAN TEDAVİ OLUYOR
Fred Hutchinson Kanser Merkezi’nden Doç. Dr. Erden Atilla ise sempozyumda yaptığı konuşmada “İmmünoterapi çok geniş bir kavram 2011'den bu yana İmmünoterapinin en kuvvetli silahı keşfedildi. Fakat bu tüm kanser türleri için geçerli değil. Daha çok aşırı çoğalma gösteren lösemilerde etkili olan bir tedavi olarak doğdu. Kemoterapinin yan etkilerini yaşamadan hastalıktan kurtulan hastalarımız var bu en çarpıcı örnek ve hala gelişiyor. Yaşlı hastalarda da kaybedeceğimizi düşündüğümüz hastaları evde tedavi edebiliyoruz. Bu demek değildir ki her şey sorunsuz, bu dinamik bir süreç. Bu tedaviye canlı ilaç diyoruz. Gözetlemeye devam ediyoruz. 2011'de Türkiye'de uğraştık. Şu anda hematolog eşimle birlikte ABD'ye giderek bu tedavi araştırmaları üzerine yoğunlaştık. Ülkemizde hala bu konuda bir düzenleme yok. Umarım en kısa sürede aşılır” ifadelerini kullandı.