Kronik obstrüktif akciğer hastalığı (KOAH), astım, akciğer enfeksiyonları, solunum yetmezliği, akciğer kanseri ve sertleşmesi gibi pek çok hastalığı içeren solunum sistemi hastalıkları; Türkiye'de tüm ölümlerin arasında üçüncü sırada geliyor. Solunum sistemi hastalıkları nedeniyle 2022 yılında Türkiye'de 70 bine yakın kişi yaşamını kaybetti. Kanser nedeniyle gerçekleşen ölümlerin ise, yaklaşık üçte birini solunum sistemi ilişkili kanserler oluşturuyor. Türkiye'den toplam 23 dernek, solunum sistemi hastalıkları ve sağlığına dikkat çekmek üzere bu konu üzerine güçlerini birleştiriyor. Türk Toraks Derneği ve Türkiye Solunum Araştırmaları Derneği (TÜSAD) önderliğinde bir araya gelen 17 uzmanlık derneği ve 6 hasta derneğinden oluşan 'Türkiye Solunum Koalisyonu', 2030 yılı sonuna kadar akciğer hastalıklarından ölümü üçte bir oranında azaltmayı hedefliyor. Koalisyonun bu amaçla ilk etkinliği, İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nin de katkılarıyla Müze Gazhane Etkinlik Alanında, bugün 13.00-19.00 saatleri arasında gerçekleştirilecek. Etkinlik kapsamında; solunum fonksiyon test ölçümleri, bisiklet ergometrisi ve solunum sağlığına yönelik egzersiz ve eğitimleri halka ücretsiz olarak sunulacak.
"SOLUNUM SAĞLIĞININ ÖNEMİ KOVİD'LE BİR KEZ DAHA ÖNE ÇIKTI"
Uluslararası Solunum Dernekleri Forumu'nun (FIRS) girişimiyle Dünya Akciğer Günü olarak kabul edilen 25 Eylül'de solunum hastalıklarına dikkat çekmek amacıyla ilk etkinliğin gerçekleştirildiğini kaydeden Türk Toraks Derneği'nden Türkiye Solunum Koalisyonu Koordinatörü Göğüs Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Aylin Özsancak Uğurlu, "Kovid pandemisi sadece Türkiye'yi değil dünyayı vurdu. Bununla birlikte solunum sağlığının önemi ortaya daha belirgin bir şekilde çıkmış oldu. Avrupa Solunum Derneği bünyesinde uluslararası bir solunum koalisyonu kuruldu. Bu koalisyonun amacı solunum sağlığını korumak ve iyileştirmek, bunun için de bütün Avrupa ülkelerini bir araya getirmekti. Türkiye'de bu 15 ülkeden ilk başvuranlardan biriydi. Bizler, bu uluslararası solunum koalisyonunun delegeleri olarak, Türk Toraks Derneği ve TÜSAD olarak, iki dernek çatısı altında, 17 uzmanlık derneği ve 6 hasta derneği bir araya geldik. Türkiye'deki ulusal solunum sağlığını iyileştirmek amacıyla stratejiler geliştirmek ve bunları Sağlık Bakanlığı ile iş birliği içinde gerçekleştirerek, solunum sağlığına bağlı ölümleri üçte bir oranında azaltmayı hedefliyoruz" dedi.
ÖLÜM NEDENLERİ ARASINDA ÜÇÜNCÜ SIRADA
Solunum hastalıklarının ölüm nedenleri arasında Türkiye'de üçüncü sırada yer aldığını kaydeden Prof. Dr. Uğurlu, "İkinci sırada kanserler var ki bu kanserlerin üçte biri de yine solunum sistemi ile ilgili kanserler. Dünyada 700 milyon kişi solunum hastalıklarından etkileniyor. Türkiye için bu sayı 10 milyon. Bu hastalıklar sadece hastayı değil, hasta yakınlarını da etkiliyor. Hastaların normal yaşamlarını sürdürmesine engel oluyor. Ayrıca sağlık sistemi üzerinde de ciddi bir yük olarak karşımıza çıkıyor. Hem toplumsal hem de ekonomik açıdan önemli bir sorun. Türkiye Solunum Koalisyonu olarak amacımız, farkındalığı artırabilmek. Bu amaçla da 25 Eylül Dünya Akciğer Günü sebebiyle, 2 gün sonrası 27 Eylül'de, Müze Gazhane'de bir etkinlik gerçekleştiriyoruz. Tüm vatandaşlarımız bu etkinliğe davetli. Burada ücretsiz olarak solunum fonksiyon testleri yapılacak, solunum egzersizleri uygulanacak. Sağlık Bakanlığı ile iş birliği yaparak tüm yurt genelinde solunum sağlığımız ne durumda, bir fotoğrafını çekmek ve belirlediğimiz sorunları gidermek amacıyla da bir yol haritası oluşturmayı planlıyoruz. Bu stratejiyi de dört yıl içinde tamamlamayı amaçlıyoruz" diye konuştu.
"ERİŞKİN AŞILAMASINDA AVRUPA'DA SONLARDAYIZ"
Türkiye Solunum Koalisyonu adına TÜSAD'dan Göğüs Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Mecit Süerdem ise, solunum hastalıkları risk faktörleri açısından Türkiye'nin dünyadaki diğer ülkelerden ayrılan özelliklerine dikkat çekti. Prof. Dr. Süerdem, "Örneğin erişkin aşılamasında çok kötü durumdayız, yetersiz durumdayız. Oysa yaşlı popülasyondaki ölüm nedenlerinin üçüncü sırasında solunum sistemi enfeksiyonları geliyor. Biz maalesef erişkin aşılamasında Avrupa'da Bulgaristan'dan sonra, en son ikinci sıradayız. 65 yaş üzeri herkes grip ve pnömoni aşısını yaptırmalı. Risk grubu olanlar 65 yaştan bağımsız, tanımlanan bu aşılarını aile hekimliklerinde olmalı. Bir diğer konu da yoksulluk ve beslenme yetersizliği ve buna bağlı olarak çocuklardaki akciğer gelişiminin tamamlanamaması. Dolayısıyla bu çocuklarda solunum sistemi enfeksiyonlarının sık olması, yine buna bağlı olarak bu çocukların erişkinlik hayatlarında da solunum sistemi hastalıklarına daha açık hale gelmeleri" dedi.
"KIRSALDAKİ KADINLARIN AKCİĞERLERİ TEHDİT ALTINDA"
Prof. Dr. Süerdem, tütün ve tütün ürünlerinde de Türkiye'nin Avrupa'da birinci sırada yer aldığını kaydederek, özellikle gençler arasında nargile alışkanlığının hızla daha popüler hale geldiğini vurguladı. Prof. Dr. Süerdem, kırsal kesimdeki kadınların solunum sağlığını etkileyen önemli bir faktöre de vurgu yaptı ve şunları söyledi: "Bizim ülkemize özgü önemli bir konu daha var ki o da kırsal bölgede yaşayan özellikle kadınların, ekmek, yemek pişirmek ya da ısınmak için organik maddeleri yakarak bunun dumanına maruz kalmaları. Biz bu maddelere biyokütle diyoruz. Bu kadınlarda, tütünden daha ciddi solunum sistemi hastalıkları riski ortaya çıkıyor. Bu kadınların yaklaşık yarısında ciddi solunum sistemi problemleri baş gösteriyor, yapılan kısıtlı çalışmalara göre. İşin daha trajik tarafı, bu kadınlar, bu işlerle uğraşırken yanlarında küçük çocukları da duruyorlar ve bu çocuklar da bu dumana maruz karıyorlar. Ayrıca nefes darlığı, öksürük, balgam gibi şikayetleri de normalleştiriyorlar ve ciddiye almıyorlar. Bu nedenlerle de çok geç teşhis alıyorlar."
DEPREM AKCİĞERLERİ DE VURDU
Deprem bölgesindeki yıkımlara bağlı hava kirliliğinin de solunum hastalıkları açısından ciddi alarm verdiğine işaret eden Prof. Dr. Süerdem, sözlerini şöyle tamamladı: "Bir diğer konu da sanayi bölgeleri haricindeki hava kirliliği, trafiğe bağlı hava kirliliği. Buna ekstra bir parantez de açmak gerekir ki, o da maalesef son yaşadığımız depremden sonra deprem bölgesinde yaşayan insanların çok çok ciddi risk altında kalmaları. Sadece binaların yıkılmasından kaynaklanan toz değil, asbest riski de ciddi solunum hastalıkları riskini artırıyor o bölgede. Önümüzdeki yıllarda buna bağlı kanserlerde artışın işareti bu durum maalesef."