Geri Dön
Sağlık-YaşamNefes alabilmek için boğazında delik açılan hastalara tedavi şansı

Nefes alabilmek için boğazında delik açılan hastalara tedavi şansı

Nefes borusu darlığı nedeniyle ağız ve burun yoluyla nefes alamayacak duruma gelen hastaların nefes alabilmeleri için takılan 'trakeostomi kanülleri', yararın yanı sıra istenmeyen sağlık sorunlarına da neden olabiliyor. Göğüs Cerrahisi Uzmanı Prof. Dr. Sina Ercan, bu durumdan kurtulmanın mümkün olmasına karşın birçok hastanın doğru değerlendirilmediği için hayatını bu şekilde sürdürdüğünü söyledi. Hastaların 'trakeostomi kanülleri' ile yaşamaya mahkûm olmadıklarını belirten Ercan, tedavi yöntemleri hakkında önemli bilgiler paylaştı.

Solunum yetmezliği nedeniyle nefes borusuna tüp takılıp solunum aletine bağlanan hastalarda, solunum desteği ihtiyacı 15 gün sonra hala devam ediyorsa, boğazdan delik açılarak trakeostomi tüpü takılıyor. Ancak, nefes darlığı çeken, özellikle yoğun bakımdaki solunum desteğine ihtiyacı olan hastalara uygulanan trakeostomi bir süre sonra kişinin yaşam kalitesini olumsuz etkileyebiliyor. Hastaların çoğunun trakeostomi kanülleriyle yaşamak zorunda olmadıklarını hatırlatan Yeditepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Dekanı ve Göğüs Cerrahisi Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Sina Ercan, doğru tedavinin önemine dikkat çekti.

“10'DA BİRİNİN BOĞAZINDA DELİK AÇILIYOR”

Yoğun bakımda solunum aletine bağlanıp 3 günden sonra solunum desteği ihtiyacı devam eden her 10 hastadan birine trakeostomi uygulandığını hatırlatan Prof. Dr. Sina Ercan, "Biz ağız yoluyla nefes borusuna takılan tüpü 10-15 günden daha uzun süre yerinde tutmak istemiyoruz. Çünkü bu durumun hastada geri dönüşü olmayan hasarlara neden olabildiğini biliyoruz” dedi. Trakeostomi açılan hastaların önemli bir bölümünün yoğun bakım süreci bittikten sonra kanül çekilerek iyileşebildiğini söyleyen Prof. Dr. Sina Ercan, sözlerine şöyle devam etti:

“Ancak hastaların bir bölümü oluşan bu hasar ve trakea denilen nefes borusunda daralmanın yol açtığı direnç nedeniyle nefes almakta çok zorlanıyor. Hasta adeta bir pipetin içinden solur gibi nefes alıp vermek zorunda kalıyor. Bu hastalarda kanülü normalde olması gerektiği gibi çıkarıp almak mümkün olmuyor. Çünkü bu durumda ön taraftaki delik de kapanıyor ve hasta nefes borusundaki darlık sebebiyle ağız ve burundan nefes alamaz hale geliyor.”

"CİDDİ KOMPLİKASYONLAR GÖRÜLEBİLİYOR"

Bu hastaların yaşadığı sorunların başında konuşma zorluğu ve ses çıkaramamanın geldiğini anlatan Prof. Dr. Ercan, "Trakeostominin üst tarafındaki nefes borusunun normal kısmı hasar görüp tamamen kapanabiliyor. Hastalar yukarıdan nefes alamadığı için hava akışı sağlanamıyor ve konuşamıyor. Bu durumda hastaların solunum ihtiyacı bitse dahi trakeostomiye bağımlı kalıyor, hasta etrafıyla da iletişim kuramaz hale geliyor. Yanı sıra, zaman içinde ciddi kanama, tekrarlayan zatürre enfeksiyonları gibi trakeostominin çok daha ciddi komplikasyonları görülebiliyor. Ancak, hastaların bu durumla yaşamaya mahkûm olmadığını, iyi bir muayene ve cerrahi müdahale sonrası bundan kurtulabileceklerini bilmeleri gerekiyor" ifadelerini kullandı.

“SES TELLERİNE ZARAR VERİP KONUŞMAYI ENGELLİYOR”

Trakeostominin yaratacağı hasarın ciddiyetinin ses tellerine yakınlığına göre artabileceğini söyleyen Prof. Dr. Sina Ercan, "Ne kadar uzun bir bölüm hasar görmüşse ve ses tellerine ne kadar yakınsa, bu işin cerrahi tedavisi o kadar kompleks hale geliyor. Bu bölgede ses tellerinin hareketlerine kumanda eden çok ince iki önemli sinir bulunuyor. Cerrahi müdahalenin bu sinirler hasar görmeden ilk seferde ve doğru şekilde yapılması çok önemli. Çünkü bu hastaların başarısız bir ilk cerrahiden sonra ikinci müdahaleyle sağlıklarına kavuşma ihtimalleri belirgin şekilde azalıyor. Dolayısıyla cerrahi, ciddi bir teknik alt yapı, yetkinlik ve ekip çalışması gerektiriyor” ifadelerini kullandı.

Göğüs Cerrahisi Uzmanı Prof. Dr. Sina Ercan, hastası Zülfü Orhan'a uyguladıkları yöntemi örnek göstererek cerrahi tedavi hakkında şunları söyledi:

"Zülfü Bey'in ses tellerinin hemen altında yer alan tamamen kapanmış bölgeyi çıkarttık ve içerisine iyileşme süresince destek görevi görecek silikondan yapılmış T-tüp dediğimiz bir aparatı yerleştirdik. T-tüp üç ay kadar stent görevi gördü ve hasta sorunsuz iyileşti. Daha sonra T-tüpü de çıkardık. Tamamen normal halde soluk borusunu eski haline getirmiş olduk. Bundan sonra da yine Kulak Burun Boğaz & Baş ve Boyun Cerrahisi Uzmanı Doç. Dr. Zeynep Alkan yardımıyla hastamıza yutma terapisiyle tekrar yutmayı öğrettik."

BOĞAZINDAKİ DELİK KAPATILDI, AYLAR SONRA YENİDEN KONUŞTU

Geçirdiği felç sonrası 45 gün yoğun bakımda kalan ve solunum yetmezliği nedeniyle boğazında bir delik açılan Zülfü Orhan ise bir yıl boyunca 'Trakeostomi' ile yaşamını sürdürdü. 'Ameliyat olursa yaşamaz' denilen hasta, geçirdiği cerrahi operasyon ve T-tüp uygulamasıyla yeniden konuşmanın mutluluğunu yaşadı. Aylarca konuşamayan Zülfü Orhan, yaşadığı zorlukların kendisini çok yıprattığını belirterek, "Derdimi yazıyla anlatıyordum. 'Bana su getirin' derken bile bunu yazmam gerekiyordu. Şimdi boğazımda iz dahi yok. O kadar mutluyum ki, sanki yeniden doğmuş gibiyim. Tekrar yaşama bağlandım" dedi.

"TRAKEOSTOMİYİ ALIRSAK 'YAŞAMAZ' DEDİLER"

Zülfü Orhan’ın, zor günlerinde yanında olan oğlu Ali Orhan ise yaşadıklarını şu sözlerle anlattı:

"Babam yoğun bakım süreci sonrası solunum yetmezliği sorunu yaşadı. Nefes borusuna delik açılması gerekti. Biz belli bir süre sonra oranın kendiliğinden iyileşeceğini düşündük. Süreç bizim istediğimiz gibi ilerlemedi. Boğazına 12 milimetrelik bir kanül takıldı. 'Kapatırsak solunumu kesilip hayatını kaybeder' dediler. Bir yıla yakın bir süre böyle yaşadı. Sonunda yapılan ameliyat sonrasında babamız değil, sanki biz yeniden doğduk. Babam artık istediği gibi konuşabiliyor. Şu an kimseye bağımlı olmadan yaşıyor."

YUTMAYI YENİDEN ÖĞRENDİ

Kulak Burun Boğaz & Baş ve Boyun Cerrahisi Uzmanı Doç. Dr. Zeynep Alkan, operasyon sonrası terapileri uyguladı. Orhan'a yutmayı yeniden öğrettiklerini belirten Doç. Dr. Zeynep Alkan, "Yutma terapisinde en önemlisi gıdanın akciğere kaçmaması. Gıda akciğere kaçtığı zaman akciğerimizde zatürreye yol açabiliyor. O nedenle hastaya yutmayı öğretiyoruz. Öksürmek hava yolunu koruyan en iyi reflekstir. Bu refleks bazı hastalarda kaybolabiliyor. Tekrardan öksürmeyi, baş pozisyonlarını ayarlamayı, lokmaları bölmeyi, gıdanın lokmalara göre kıvamlandırılmasını öğrenmede terapiler hastaya yardımcı oluyor. Hastanın öğrendiği noktada terapiler sonlandırılıyor" diye konuştu.