‘Ağrı eşiğini etkileyen en önemli faktörlerden biri genetik yapıdır'
Ağrı toleransı ve ağrı eşiği kavramlarının karşılaştırılmaması gerektiğini söyleyen Fiziksel Tıp ve Rehabilitasyon Bölümü'nden Doç. Dr. Çiğdem Çınar, “Ağrı toleransı, kişinin acıya ne kadar dayanabileceğini ifade ederken, ağrı eşiği daha çok acının ilk hissedildiği noktadır. Ağrı eşiğini etkileyen en önemli faktörlerden biri de genetik yapıdır. Hormonlar ve bağışıklık sistemi de ağrı eşiğini etkileyebilir. Kadınlar ve erkekler arasında yapılan araştırmalar, erkeklerin genellikle kadınlardan daha yüksek ağrı eşiklerine sahip olduğunu gösteriyor” dedi.
Biruni Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi Fiziksel Tıp ve Rehabilitasyon Bölümü'nden Doç. Dr. Çiğdem Çınar, ağrı toleransı ve ağrı eşiği kavramları hakkında bilgi verdi. Çınar, “Ağrı eşiği, bir uyarıcının (örneğin sıcaklık, soğukluk, basınç) ağrı verici hale geldiği noktadır. Ancak bu, ağrı toleransından farklıdır. Ağrı toleransı, kişinin acıya ne kadar dayanabileceğini ifade ederken, ağrı eşiği daha çok acının ilk hissedildiği noktadır. Bu iki kavramın birbirine karıştırılması tedavi süreçlerinde zorluklara yol açabilir” diye konuştu.
AĞRI EŞİĞİNİ ETKİLEYEN BİYOLOJİK FAKTÖRLER
Ağrı eşiğini etkileyen en önemli faktörlerden biri genetik yapı olduğunu söyleyen Doç. Dr. Çiğdem Çınar, “Genetik faktörler, bireylerin ağrı eşiğini doğrudan etkileyebilir. Örneğin, bazı kişilerin sinir sistemi daha hassas olabilir" diyerek, genetik yatkınlığın ağrıyı algılamada önemli bir rol oynadığını vurguladı. Bunun yanı sıra, hormonlar ve bağışıklık sistemi de ağrı eşiğini etkileyebilir. Kadınlar ve erkekler arasında yapılan araştırmalar, erkeklerin genellikle kadınlardan daha yüksek ağrı eşiklerine sahip olduğunu gösteriyor. Bu durum sadece biyolojik değil, toplumsal beklentiler ve kültürel normlarla da şekilleniyor” diye konuştu.
‘KRONİK AĞRI ÇEKEN KİŞİLERDE AĞRI EŞİĞİ GENELLİKLE DAHA DÜŞÜK’
Kronik ağrı çeken kişilerde, ağrı eşiğinin genellikle daha düşük olduğunu söyleyen Doç. Dr. Çiğdem Çınar, “Kronik ağrı, merkezi sensitisasyon adı verilen bir mekanizmayı tetikleyebilir. Bu, sinir sisteminin zararlı uyarıcılara karşı aşırı hassas hale gelmesine yol açar ve bu da daha düşük ağrı eşikleriyle sonuçlanır” dedi. Bu durum, hastaların ağrı seviyelerinin zamanla nasıl değiştiğini anlamada önemli bir gösterge olabilir” dedi.
Doç. Dr. Çınar, “Ağrı algısı yalnızca biyolojik bir süreç değildir; aynı zamanda psikolojik ve sosyal faktörlerden de etkilenir. Kaygı, stres ve depresyon gibi duygusal durumlar, ağrı eşiğini düşürebilir. Öte yandan, gevşeme teknikleri ve mindfulness uygulamaları, bu eşiği yükseltebilir. Ayrıca, farklı kültürler ve toplumsal normlar ağrıya karşı gösterilen tepkiyi şekillendiriyor” ifadelerini kullandı.
'TEDAVİ SÜREÇLERİNDE YANLIŞ YÖNLENDİRMELERE NEDEN OLABİLİR'
Ağrı eşiklerinin yanlış değerlendirilmesi tedavi süreçlerinde yanlış yönlendirmelere neden olabileceğini ifade eden Doç. Dr. Çınar, “Ağrı eşiklerinin doğru bir şekilde belirlenmesi, doğru tedavi yöntemlerinin seçilmesi ve hastaların ihtiyaçlarına uygun yaklaşımlar geliştirilmesi açısından oldukça önemlidir. Yanlış değerlendirmeler, tedavi sürecinde yanlış ilerlenmesine, dolayısıyla hastanın iyileşme sürecinin uzamasına neden olabilir. Ağrıyı daha doğru bir şekilde yönetmek için bireylerin biyolojik, psikolojik ve kültürel faktörlerini dikkate almak gereklidir. Bu, kişiye özel tedavi modellerinin uygulanmasında büyük bir öneme sahiptir” dedi.