Babalarının kardeÅŸlerini döverek öldürdüÄŸünü ihbar etmiÅŸlerdi: Bugün yaşıyor olmamız tesadüf
İstanbul'da 20 yıl önce babalarının 15 aylık kardeşleri Armağan'ı döverek öldürdüğünü ve olayı gizlemek için de bir arkadaşıyla beraber yetkililere haber vermeden gömdüğünü ihbar eden kardeşlerden V.K. (25), "Bugün bizim ölmemiş olmamız, yaşıyor olmamız, bu noktalarda mücadele verebiliyor olmamız, tamamen bir tesadüftür. Bizim yaşamamız normal değildi. Bu süreç içerisinde kaç sefer biz yataklarda kaldık, yediğimiz dayaklardan dolayı ayağa kalkamadık. Korkumuz yıllarca sürdü ve en son evden çıkış noktamız şuydu; öleceksek bir kere ölürüz, ne olacaksak oluruz ama bu zulüm artık yıllarca devam etmez diye yola çıktık" dedi.
Ailesinden uzakta İzmir'de yaşam kuran ve burada çalışan 25 yaşındaki V.K., DHA'ya konuştu. Aydın, Söke'de yaşayan babası Hüseyin K.'dan  18 yaşına kadar işkence boyutuna varan bir şiddet gördüğünü belirten V.K., "Gözümüzü açtığımız an itibarıyla aile içi şiddet, kavga, gürültü, akıl almaz bir şekilde işkence boyutu vardı. En ufak yaşlarımdan itibaren şiddet gördüm. Aynı şekilde kardeşlerim de. Yani bizim ailede eksik olmayan bir şiddet süreci vardı" dedi.
Babasının "Şeytan çocuk" diyerek döve döve öldürdüğünü iddia ettiği 15 aylık kardeşi Armağan'ın, öldüğünde 5 buçuk yaşında olduğunu belirten V.K., babasının hasta olduklarında bile döverek kendilerini iyileştireceğini söylediğini anlattı. Babasının kardeşini döverek öldürüp gizlice gömdüğünü söyleyen V.K., 2010 yılında, ölen kardeşinin okul vakti gelince Milli Eğitim görevlilerinin geldiğini, babasının bir şekilde kardeşini nüfustan sildirtmeyi başardığını öne sürdü.
Â
YAÅžAYAN 9 KARDEÅžTEN 5'Ä° BABASININ YANINDA
Resmi kayıtlara göre toplam 12 kardeş göründüklerini dile getiren V.K., şu anda yaşayan 9 kardeş olduğunu, 5'inin babalarıyla yaşadığını ifade etti. Kayıt dışında 6 kardeşleri olduğunu, bunların kendilerine ölü doğdu denilerek evlerinin yanına gömüldüklerini iddia eden V.K., bu iddiasıyla ilgili dava açmaya çalıştığını ancak kovuşturmaya yer olmadığına ilişkin karar verildiğini belirtti.
Â
"ÜÇ KARDEŞ EL ELE AYRILDIK O EVDEN, GECE KAÇTIK"
2002 yılında bir dönem İstanbul'da yaşadıklarını söyleyen V.K. daha sonra Aydın'a taşındıklarını belirterek, 2016 yılında babalarını polise ihbar etmeye karar verme sürecini ise şöyle anlattı: "Kendisini kabullenmiştik, ama yaptıklarını kabullenemiyorduk. Yaptıklarından dolayı nefret noktasına geldik. Kız kardeşlerimle birlikte üç kişi bir araya geldik. Biz bu süreçte artık ne yapabiliriz, okul kaydımız dahi yokken hayatta sıfırdaydık. Aynı zamanda devlet düşmanıydı babam. Devlet memurlarının onlara giden kadınlara tecavüz ettiğini, kızları sattığını, çocukları organ mafyalarına verdiğini, bu tür korkularla tuttu bizi yıllarca. Biz evden çıktıktan sonra ilk polise gidemedik bu korkuyla. Üç kardeş el ele ayrıldık o evden. Gece uyurken kaçtık evden. 2016 yılında bir akrabamıza sığındık. Onu tehdit etti. Akrabamız da dedi ki, 'Böyle olmaz, babanızla baş edilmez. Siz gidin en iyisi kendinizi güvenceye alın. Onun anlattığı gibi değil devlet. Devlet menfaat uğruna insanlara bir şey yapmıyor. Devlet her zaman mağdurun yanındadır.' Biz devlete sığındık."
Â
"7 YILDIR DAVA SÃœRECÄ°NDEYÄ°Z"
Dava sürecine 7 yılda gelinebildiğini söyleyen V.K., "Yıllarca elimizden alınan özgürlüğümüz, eğitim hayatımız, bizden alınan kardeşlerimiz, bütün bu yapılanların hesabı sorulsun. Yaklaşık 7 yıldır dava sürecindeyiz. 7 yılda katedebildiğimiz yol, anca ilk duruşmaya katılabildik. Tutuksuz olarak yargılandı. Bu süreçte evde yaşanabileceklerin sıkıntıların haddi hesabı yok. Ve babamın öyle bir huyu var ki her gün mutlaka birini döver, dövmeden duramaz" dedi. Ablasının engelli kalmasına sebep olanın da babası olduğunu öne süren V.K. ablasının babasının yanında olmasına da dikkat çekti.
Â
"KORKUMUZ YILLARCA SÜRDÜ"
Babasının kendilerini kablo, kemer ne varsa onunla dövdüğünü anlatan V.K., "Yerden yere çalarak kafamızı yumruklayarak 'Şeytanı dövüyorum' diye diye döverdi. Bugün bizim ölmemiş olmamız, yaşıyor olmamız, bu noktalarda mücadele verebiliyor olmamız, tamamen bir tesadüftür. Bizim yaşamamız normal değildi. Bu süreç içerisinde kaç sefer biz yataklarda kaldık, yediğimiz dayaklardan dolayı ayağa kalkamadık. Korkumuz yıllarca sürdü ve en son evden çıkış noktamız şuydu; öleceksek bir kere ölürüz, ne olacaksak oluruz ama bu zulüm artık yıllarca devam etmez diye yola çıktık. Birbirimize tutunaraktan, gayret vererekten her zaman, bir kötüyü, bir zulmü durdurabilmek için birlik olmak gerekiyordu. Bizim de o evde psikolojimiz hiç normal değildi, yaşadıklarımızdan dolayı. Kendi başımıza akli irademizi toparlayıp da savcıya, polise şikayetçi olayım diyebilecek durumda değildik. Çünkü bize gittiğimiz yerde çok affedersiniz, tecavüz edecekler, satacaklar mantığıyla büyüdük" diye konuştu.
Â
"AYRILDIKTAN SONRA DÖNÜP 10 AY DAHA O EVDE KALDIM"
Armağan'ın teyzesinin kucağında öldüğünü söyleyen V.K., teyzesinin kendisine bir zarar verir endişesiyle babası aleyhine ifade vermediğini ileri sürdü. Kardeşleriyle beraber evden ayrıldıktan 6 ay sonra eve döndüğünü de anlatan V.K., "Kardeşlerimin ölümüyle tehdit etti beni. Evde kalan kardeşlerimin yaşaması için o eve döndüm ve 10 ay daha o evde kaldım. Ve artık o evde kalarak onları kurtaramayacağımı, onlara yardımcı olamayacağımı anladım ve ayrıldım o evden. Bu sistemiyle de beni durdurmayı başaramadığı için olur olmaz iftiralar attı. Benim hakkımda şikayetçi oldu, 'Kızlarımı satıyor' gibi, bir sürü. Ortalığı karıştırdı. Sonra da çevrede hiç kimse ona karşı gık demez oldu" dedi.
Â
"ÜÇ KARDEŞ EL ELE VERDİK BU ZULMÜ DURDURMAK İÇİN UĞRAŞIYORUZ"
Şu anda babasıyla biri 30 yaşlarında zihinsel engelli ablası da olmak üzere en küçüğü 13 yaşında 5 kardeşinin yaşadığını ifade eden V.K., onlarla görüşmediğini ancak sağlık durumlarını kontrol edebilmek için sık sık Aydın'a gittiğini belirtti. V.K., "Şu an tek tasam, engelli olan, kendisini koruyamayan ablamın böyle psikopat, vahşi bir ailenin elinde olmasıdır. Onun oradan kurtulması için elimden geleni yapıyorum ve yapacağım da. Bizim için çok sıkıntılı bir süreç, şöyle söyleyeyim o lanet olası herifin yaptıklarından biz utandık. Biz utandıkça o arsızca devam etti. Şu anda çevresine oldukça zarar vermekte. Fakat kaç tane dosyası oldu, hiçbirinden ceza almadı çünkü dağ başında kamera kaydı yok. Üç kardeş el ele verdik, yıllardır devam eden bu zulmü durdurmak için uğraşıyoruz.  En ağır şekilde cezalandırılmasını talep ediyoruz. Yarın bir gün bir tane daha ölü çıkmayacağının bir garantisi yok" şeklinde konuştu.
Â
OLAYIN GEÇMİŞİ
Arnavutköy'de  üç kardeş,  20 yıl önce babaları Hüseyin K.'nın 15 aylık kardeşleri Armağan'ı döverek öldürdüğünü ve olayı gizlemek için de bir arkadaşıyla gömdüğünü 2016 yılında polise ihbar etmişti. İfade veren kardeşlerden Ö.K., "Ben 3-4 yaşlarındayken babamdan şiddet görmeye başladım. Eline ne geçerse onunla bizi döverdi. 2001 yılında doğan kardeşim Armağan için babam 'Şeytan çocuk' derdi. Bir gece babam kardeşimi kötü dövdü. Çocuk sabaha karşı öldü. Annem ve babam bizden gizli bu çocuğu götürüp Arnavutköy Mezarlığı'na gömdüler. Biz, sonraki konuşmalardan bunu anladık. 5-6 yıl sonra okul kaydı çıktığından nüfus müdürlüğüne öldüğünü belgelemek için başvuruda bulundular. Tanık olarak teyzemi gösterdiler" demişti.
V.K. (25), Ö.K. (23) ve M.K. (21) adlı kardeşlerin ihbarı sonrasında soruşturma başlatılmış, bebeğin gömüldüğü yer de açılmıştı. Söz konusu bebeğin baba Hüseyin K.'ya ait olduğunun tespit edilmesi sonrasında baba Hüseyin K. hakkında "Olası kastla çocuğunu öldürme" suçundan müebbet hapis istemiyle dava açılmıştı.
İstanbul Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen ilk duruşmada, tutuksuz yargılanan baba Hüseyin K. suçlamaları reddederek, "Vefat öncesi eşim bebeğin merdivenden yuvarlandığını söyledi. Kontrol ettim herhangi bir bulgu yoktu. Eşimin anlattığına göre o gün biraz ateşlenir gibi olmuş. Akşam bir şeyi yoktu. Sabaha karşı eşim beni kaldırdı. Çocuk hareketsizdi. Nabzı atmıyordu. Vefat ettiğini anladım" demişti. Sanık Hüseyin K. maddi imkanlarının yetersiz olduğunu, daha önceden vefat eden bebeğinin cenaze masraflarını karşılayamadığını ve aynı sıkıntıları yaşayacağı düşüncesiyle defin işlemlerini kendisinin yaptığını belirterek beraatini istemişti.