DHA İSTANBUL BÜLTENİ - 3
DHA İSTANBUL BÜLTENİ - 3
1- TUTUKSUZ SANIK KAZAN: 10 BİN LİRA KARŞILIĞINDA BEBEK SEVKİ İSTEMEMİ HASTANE YÖNETİMİ TALEP ETTİ - 3 / Ek bilgilerle
Leyla YILDIZ/İSTANBUL,(DHA)-İSTANBUL’da yenidoğan bebekleri anlaşmalı özel hastanelerin yenidoğan ünitelerine sevk ederek, haksız kazanç sağlayan ve kusurlu davranışlarda bulunarak ölümlerine neden olan Fırat Sarı ve İlker Gönen'in de aralarında bulunduğu 22'si tutuklu 47 sanığın yargılanmasına devam ediliyor. Duruşmanın dokuzuncu gününde tutuksuz sanıkların savunmaları alınmaya devam ediliyor.
Bakırköy Adliyesi 22. Ağır Ceza Mahkemesi Salonu'nun kapasitesinin yetersiz olması sebebiyle duruşma konferans salonunda görülmeye devam ediyor. Fırat Sarı ve İlker Gönen'in de aralarında bulunduğu 22'si tutuklu 47 sanıklı davada tutuksuz sanıkların savunmaları başladı. Bazı tutuksuz sanıklar ve taraf avukatları salonda hazır edilirken, bazı tutuksuz sanıklar da bulundukları şehirlerdeki adliyelerden Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) ile duruşmaya katıldı. Duruşma saat 10.20 sıralarında kimlik tespitinin ardından tutuksuz sanık Renginar Mola'nın savunmasıyla başladı.
'TAKİP ETTİĞİM HASTALARIN EPİKRİZLERİ YAZILMAMIŞTI'
Tutuksuz sanık Renginar Molla, "Yurtdışında okulumu bitirdim, önlisans mezunuyum. Bana ne dendiyse, görevim neyi gerektiriyorsa onu yaptım. Farklı hastanelerde çalıştım. En son Silivri Kolan Hastanesi'nde çalıştım. Fırat Sarı yogun bakım sorumlusuydu Hasan Basri Gök asistanıydı. Üzerime atılı suçları kabul etmiyorum. Bana ne dendiyse, görevim neyi gerektiriyorsa onu yaptım. Hasta odaklı çalışmaya devam ettim. Evrak işleriyle Hasan Basri Gök ve Fırat Sarı ilgileniyordu. Benden epikriz ve basamak işleri istenmiyorlardı. Bebeklerle ilgili bir sıkıntı olduğunda Fırat Sarı'yı arıyordum, ona ulaşamazsam Hasan Basri Gök'ü arıyordum. Hasan Basri Gök, ona söylediklerimi Sarı'ya ileteceğini söylüyordu. Gıyasettin Mert Özdemir'i erişkin yoğun bakımından tanıyorum. Mehmet Salih Kara diye birini tanımıyorum. Mahkeme başkanının çapraz sorgu sırasında tape kayıtlarındaki Hasan Basri ile aralarında geçen denetim konuşmalarını sorması üzerine, sanık Molla, "Bana denetimle ilgili dikkat edilmesi gereken şeylerin bilgisini verdi Basri, basamakla ilgili söylenen kelimeler istem dışı söylenen kelimelerdi. Hasan Basri benim basamakları değiştirmemi istedi. Bunu da ona Fırat Sarı'nın söylediğini düşündüm. Basamak çekmek anladığım birşey değildi. Denetime geldiklerinde bana sürekli epikrizler soruldu. Benim takip ettiğim hastaların epikrizleri yazılmamıştı. Bunları Hasan Basri'nin yazması gerekiyordu. Hasan Basri Gök'ün hemşire olarak çalıştığından yönetimin haberi vardı. Fırat Sarı gelmeden önce epikrizleri doktorum yazıyordu. Daha sonra Fırat Sarı yazmaya başladı" dedi.
'NEDEN YOĞUNBAKIMI DOLDURMA PEŞİNDESİN'
Mahkeme başkanının sanık Renginar Molla'ya tape kayıtlarında yer alan Hasan Basri Gök'ün 'Epikrizleri düzenliyorum, normale çekiyorum' konuşmasını sorması üzerine sanık Molla, "Başka bir hastanede yaptığı işlemleri bana anlatıyordu. " yanıtını verdi. Sanık Molla, mahkeme başkanının 'Basamakların değiştirilmesiyle ilgili hiç sorgulamadın mı neden değiştiriyor?' sorusu üzerine ise, "Hayır sorgulamıyordum çünkü basamak yazmak benim görevim değildi. Mahkeme Başkanı'nın 'Neden yenidoğan yoğunbakımı doldurma peşindesiniz ve sürekli hasta alıyorsunuz?' sorusuna cevap veren Molla, "Konuşmalarda yanlış anlaşılma var Türkçem iyi olmadığı için bazı durumlar yanlış anlaşılmış olabilir." dedi. Mahkeme başkanı, 'Hepimiz Türkçe biliyoruz, konuşuyoruz. Senin Türkçen zayıf olabilir ama anlamadığın şeylere neden onay verdin?Neden Hasan Basri'ye, 'Sen asistansın neden doktorun yapması gereken şeyleri yapıyorsun demedin?' diye sordu. Cevap veren sanık Molla ise, "Ben elimden geleni yaptım. Yıllardır çalışıyorum, hiçbir şekilde bu şekilde çalışmadım. Ben kafamı kaldırıp kimlerle çalıştım hiç bakmamışım etrafa. Mahkeme üyesi ise sanığa, "Çalıştığın hastane kaç yataklıydı ve denetime geldiklerinde hastalar kaçıncı basamaktı' diye sordu.Sanık Molla ise "Yatakların hepsi dolu değildi, bebeklerin basamakları aynı değildi." şeklinde cevap verdi. Savcının 'Neden yenidoğan yoğunbakımı doldurma peşindesin ve sürekli hasta gönderilmesini istiyorsun hastaneye?' sorusu üzerine sanık Molla, "Benim hasta doldurma derdim hiçbir zaman olmadı, böyle bir yetkim de yok. Bebeğin yatması gerekirken yatmıyordu bundan bahsetmiş olabilirim, başka bir niyetim yoktu" cevabını verdi.
'ÜCRETLER BEBEK BAŞI BİN LİRA DİYORSUN'
Tutuksuz sanık Mustafa Kazan ise savunmasında, "Bağcılar Şafak Hastanesinde çalışmaya başladım sonra kendi isteğimle Kızılay Hastanesi'ne geçtim. Kendi isteğimle istifa ettiğimi beyan ediyorum ki ben Kızılay’da çalışırken gözaltına alındım. 2-3 ay daha görevime devam ettim sonra psikolojik olarak iyi olmadığım için emekliliğimi isteyerek memleketime taşındım. Şafak Hastanesi'nde çalıştığım sürede imza yetkim ve vekalet verilme yoktur. Görev tanımım idari personel olarak boya, hastanenin genel temizliği alanlarda görevlendirildim geri kalan temel durumlarda bir görevim yoktur. Yönetimin ricası üzerine sadece hastalarla ilgilendim. Ayrı olarak finans kısmında da yetki sahibim değildir. Örgüte bile isteye yardım, kamu kurum ve kuruluşlarını dolandırma suçundan yargılanıyorum. Birincisi böyle bir örgütün varlığını kabul etmiyorum sadece gözaltına alındığımda öğrendim. Kimseyle telefon görüşmem yoktur, telefonları dahi yoktur. Haricinde bahsi geçen örgütten de ne para alışım ne de para verişim görülmemektedir.Buradaki isimlerle biraraya hiç gelmedim. Ne para aldım, ne para verdim. Sadece iki kez Gıyasettin Mert Özdemir'le konuştum" ifadelerini kullandı.
Savunmasına devam eden sanık Kazan, "En son Bağcılar Şafak Hastanesi'nde çalıştım, kendi isteğimle ayrıldım. Kimya bölümü mezunuyum.10 bin lira karşılığında Mert Özdemir'e bebek sevki istememi hastane yönetimi talep etti. Çapraz sorgu sırasında Mahkeme başkanının 'Tapelerde, 'Bebek başı ücretler, bebek başı bin lira.30 bebek getirdin 30 bin' diyorsun' cümleleri üzerine sanık Kazan, "Hastane yönetiminin Özdemir için dediğini aktardım. Mert de kabul etmedi zaten. Şafak Hastanesinde ben işe girdikten sonra Başhekim olarak Semiha Yavuz geldi. Maaşımı sabit hastaneden alıyordum" dedi.
'SAHA İÇİNDE AKTİF BAŞHEKİMİM'
Tutuksuz sanık Semiha Yavuz ise savunmasında, "Üzerime atılı hiçbir suçu kabul etmiyorum. Evliyim ve 2 evladım var. Her zaman insan sevgisi, vicdan, meslek aşkıyla işimi yaptığımı burada ifade etmek isterim. İstanbul’un en yüksek doğum oranına sahip ilçesi olan Bağcılar’da çalıştım ve başhekimlik yaptım. Bizim hastanemizde aylık 100-150 doğum gerçekleşirdi. Bağcılar, doğurganlık oranı en yüksek yer olduğu için tüm detaylara hakimdik ve bu doğrultuda çalışıyorduk.2022 yılı sonu Medilife'taki görevimden ayrıldım. 2023 yılında Şafak Hastanesinde başhekim ve çocuk doktoru olarak işe girdim. Saha içinde aktif başhekim olarak zaman zaman hasta hizmetlerini, hastanede problem varsa, aksaklık varsa ya da talep varsa bir problem varsa önce bunu konuşur varsa yöneticisine sonra bize iletilmesini öyle işlemesini isterdim. Denetimler geçirdik en önemli görevlerimiz bu denetimlerde istenen belgeleri sunmaktı olağan denetimlerde, yönetimini yaptığım hastanelerde kendimi yüzde 99 tescillendirdim. Bir hafta önce gelen denetim maillerinde ruhsata esas denetimlerde, hasta raporlarının eksiksiz olması için oturup çalışırdık" dedi.
'SANA VE EKİBİNE TEŞEKKÜRLER DEDİ'
Yavuz, "Olağan dışı denetimlerde, yenidoğan yoğunbakımda özellikle, denetime geldiklerinde hastaların nasıl tedavi aldıklarını, hangi 112 kanalı ve sevkle geldiklerini hasta dosyasından, hasta çarşaflarından o saate kadar olan epikrizleri de değerlendirdiler. Denetime gelen Kadıköy İlçe Sağlık müdürü olan bir doktor bana 'Semiha çok iyi işler yapıyorsun, belgeleri de gösteriyorsun Hasan Basri’yi arayarak ne istiyorsan söyle ona da bakalım herşeye cevap veriyor herşeyi getiriyor' dedi. Sonra 'Sana ve ekibine teşekkürler' dedi. İşleyiş içinde sahada aktif çalışanlara da yardım ederek, mutlu ve iyi çalışmamız gerekiyor ki bizden beklenen hizmeti yerine getirelim bunu da yaparken çok iyi keyif aldım. Kapıma gelen herkesi, kim olursa olsun karşıma alarak onu dinleyerek yaptım. Hastaların isteklerini, ne istediklerini dinleyerek kendim bizzat ilgilendim. Hastanın 3. basamak olması için sadece entübe olması yetmiyordu. Dışarıda bekleyen ailenin yanına da özellikle benim çıkmamı sağlardım. Herkes benim gibi tıbbi süreçlere hakim olmayabilir bu durumda yanıma da sorumlu hemşireyi de almayı unutmazdımö şeklinde konuştu.
'SÜRECİ İYİ YÖNETTİĞİMİZ DÜŞÜNÜYORUM'
Sanık Yavuz, "Yenidoğan yoğunbakım öyle bir yerki, bebek her an kötüleşebilir, birşeyler ters gidebilir, bu durumda dışarıda bekleyen aileye bilgi vermeye öncelik verirdim. Bilgi verdikten sonra onların anlayacağı dilde hangi tedavileri yapacağımızı nasıl yok izleyeceğimizi söylerdim. Yenidoğana da agresif davranmamalıyız; bebeklere tıpkı anne karnına gibi davranırdık. Bu yoğunlukta okumaya devam ederdim. Ailenin bana emanet ettiği insan yavrusunu büyütüyorum. Hekim olduğumu onlara hatırlatarak süreci iyi yönettiğimi düşünüyorum. Taburcu olma önemli bir süreçtir. Ailenin bundan sonra yapacaklarını detaylı anlatmam gerekiyor ki düzenli bir süreç olsun. Yapılacak bir takip süreci, kullanacak vitamin, ilaç var mı, onları anlatıyorum. Herhangi bir mesai kavramım olmadı. Hastaneye girdiğim anda yapmam gereken herşeyi düzenli şekilde yaptım. Hastanemizde yenidoğan yoğun bakımda kaç yatak var herhangi bir hasta taburcu olduğunda anlık veriler giriliyor. Yenidoğan yoğun bakımdan 112 nakil komuta merkezine şu kadar yatağım var, şu basamaklarda şu kadar boş yatağım var, mailini paylaşıp hasta kabul ederdik. Ünitedeki telefon olsun yenidoğan da telefon olsun saat kaç olursa olsun hep açtımö dedi.
'MERT'İ BANA HASTA SUNAN BİRİ OLARAK BİLİRİM'
Yavuz, "Mustafa Kazan, işe işletme müdür yardımcısıyla başladı. İşletme müdürü ise boştu. Bebek sevki konusundaki bilgileri burada, tapeler önüme konulduğunda ilk kez duydum. Benim ünitemin basamakları yoğun. Bana, sana aktif hasta getiriyorum, senin ünitene hasta sevki yapıyorum diyerek biriyle görüşmedim. Ben camiamda tıbbi süreçlerimle ilerledim. Başka doktorun yerine kaşe kullanma durumunu ilk kez burada gördüm. Benim sürecimde epikrizlerin, hasta çarşaf listesinin, eksik olmadan eş zamanlı yaptırdım. Denetim geldiğinde ekiplere dosyaları hemen verdim. Gıyasettin Mert ismini ilk kez burada duydum. Mert diye birini 112’den bana hasta sunan, tıbbı süreci bana ileten biri olarak bilirim. Benim telefonum 7/24 açıktır her zaman ulaşabilirler özellikle hasta konusunda. 112 servise bile şahsi telefonumu verdim. Şafak Hastanesine bebek sevkini yapan tek kişi bendim" dedi.(DHA)
==========
2- POLATLARIN ŞİRKETLERİNE VERGİ SORUŞTURMASI TAMAMLANDI
Ayşe GÜREL / İSTANBUL, (DHA)- İSTANBUL Cumhurşiyet Başsavcılığı tarafından sosyal medya fenomeni Dilan Polat, eşi Engin Polat ve ailesine ait 6 şirketle fenomen Tolunay Topal'a ait 1 şirket hakkında yürütülen 'Vergi kanununa muhalefet' soruşturması tamamlandı. Hazırlanan 7 ayrı iddianamede Dilan Polat, Engin Polat, Sezgin Polat, mali müşavir Ahmet Gün ve fenomen Tolunay Topal şirket yetkilisi olarak yer aldı.Şirketlerde toplam 295 milyon 131 bin 368 TL kamu zararı tespit edildi.
İstanbul Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yürütülen soruşturma kapsamında, kara para, yasadışı bahis ve örgüt kurma suçlarından yargılanmalarına devam edilen Dilan Polat ile Engin Polat çiftine ait şirketlerde sahte fatura düzenlenmesi, muhasebe hileleri yapılması ve çifte defter tutulduğu iddiasıyla inceleme başlatıldı. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından 'Vergi kanununa muhalefet' suçundan başlatılan soruşturma tamamlandı. Hazırlanan 7 ayrı iddianamede toplamda 7 şirketin 295 milyon 131 bin 368 lira kamu zararına yol açtığı yer aldı. İddianamede 'Vergi kanununa muhalefet' suçlamasıyla Dilan Polat, Engin Polat, Sezgin Polat, mali müşavir Ahmet Gün ve fenomen Tolunay Topal'ın şirket yetkilisi olarak yer aldığı belirtildi.
'BU İŞLERLE ENGİN İLGİLENİRDİ'
Soruşturma kapsamında ifadesi alınan Dilan Polat, şirketlerin mali işlerini eşi Engin Polat'ın yönettiğini ifade ederek, "Dilan Polat Güzellik Kozmetik Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketi, Limited şirketten dönüşen bir şirkettir. Limited şirketten anonim şirkete nasıl geçildiğini bilmiyorum. Bu işlerle Engin ilgilenirdi. İlk başlarda şirkette fiilen çalışıyordum ancak müşteri çevresi genişledikten sonra şirkete gitmemeye başladım. Kime neden para gönderildi, kimden ne kadar para geldi bilmiyorum.Vergi borcumuz olduğu zaman nereye ödüyoruz bilmiyorum. Ben internet bankacılığı kullanmayı bilmiyorum. Paraya ihtiyacım olduğunda genelde Engin bana nakit ya da kredi kartıyla ödeme yapardı. Hiçbir suçum yok. Üzerime atılı suçlamayı kabul etmiyorum. Devlete bir borcumuz varsa ödemek isteriz" diye konuştu.
'VERGİ RAPORLARININ HATALI DÜZENLENDİĞİNİ DÜŞÜNÜYORUZ'
Engin Polat ifadesinde, "Tüm talimatlar tarafımdan veriliyordu. Ancak şu an raporlarda geçen tüm harcamaları hatırlamam mümkün değil. Raporları inceledikten sonra bir hatamız varsa ödemek isteriz. Gerçek bir ticaret yaptık. Muhasebe hilesi ya da çift defter tutmadık. Vergi raporlarının hatalı düzenlendiğini düşünüyoruz. Üzerime atılı suçlamayı kabul etmiyorum" dedi.
'İDDİALARI KABUL ETMİYORUM'
Soruşturmada şüpheli olarak yer alan mali müşavir Ahmet Gün ise "Bilirkişi raporu denetime elverişli değildir. Formalite olarak hazırlanmıştır ve hangi fiille suça iştirak ettiğim tespit edilmemiştir. Raporda yer alan iddiaları kabul etmiyorum. Hakkımda takipsizlik kararı verilmesini talep ediyorum" dedi.Sanık Tolunay Topal ise ifadesinde, "İst Güzellik Kozmetik Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketi'nin tek yetkilisi bendim. Ancak bu şirket Dilan Polat markasının franchise şubesiydi. Bu şube için herhangi bir bedel ödemedim. Onlarla tanışıklığım sadece sosyal medya fenomeni olmam nedeniyle oluştu. Benim tek suçum şube açmak oldu" cümlelerini kullandı.
İDDİANAMEDEN
Sanık Engin Polat hakkında hazırlanan 4 ayrı iddianamede 'Zincirleme şekilde vergi usul kanununa muhalefet' suçundan 14 yıldan 65 yıla kadar, Dilan Polat hakkında hazırlanan 2 ayrı iddianamede ise, 'Zincirleme şekilde vergi usul kanununa muhalefet' suçundan 7 yıl 6 aydan 32 yıla kadar, baba Sezgin Polat hakkında hazırlanan 4 ayrı iddianamede, 'Zincirleme şekilde vergi usul kanununa muhalefet' suçundan 13 yıldan 66 yıla kadar, muhasebeci Ahmet Gün hakkında hazırlanan 5 ayrı iddianamede 'Zincirleme şekilde vergi usul kanununa muhalefet' suçundan 15 yıl 6 aydan 80 yıla kadar hapisle cezalandırılmaları istendi. Sanık Alper Kürşat Polat hakkında ise yine 'Zincirleme şekilde vergi usul kanununa muhalefet' suçundan 5 yıl 6 aydan 24 yıla kadar ve Tolunay Topal hakkında ise, 'Zincirleme şekilde vergi usul kanununa muhalefet' suçundan 4 yıldan 19 yıla kadar hapis cezassıyla cezalandırılmaları talep edildi.
Görüntü Dökümü
------
ARŞİV
==========
3- PENDİK SAHİLDE İKİ KİŞİNİN BAŞINDAN VURULMUŞ HALDE CESEDİ BULUNDU / Geniş haber
Murat SOLAK / İSTANBUL, (DHA)-PENDİK Sahili'nde Melihcan Etemoğlu (23) ile Muhammet Kaya'nın (31) başından vurulmuş halde cesedi bulundu. Ekiplerin olay yerindeki incelemelerinin ardından cenazeler Adli Tıp Kurumu morguna kaldırıldı.
Olay, saat 10.00 sıralarında Liman Caddesi, sahilde meydana geldi. İddiaya göre; sahilde 2 kişinin hareketsiz olarak yattığını gören çevredekiler durumu polis ekiplerine bildirdi. İhbar üzerine olay yerine polis ve sağlık ekipleri sevk edildi. Olay yerine gelen polis ekipleri çevrede önlem alırken, sağlık ekipleri 2 kişinin de başından vurulmuş halde olduğunu ve hayatını kaybettiklerini belirledi. Cesetlerin Melihcan Etemoğlu (23) ve Muhammet Kaya (31)'ya ait olduğu tespit edildi. Ekiplerin olay yerindeki incelemelerinin ardından cenazeler, otopsi işlemleri için Adli Tıp Kurumu morguna kaldırıldı. Melihcan Etemoğlu ve Muhammet Kaya'nın kesin ölüm nedeninin otopsi işlemlerinin ardından netlik kazanacağı öğrenildi. Polisin olayla ilgili incelemesi sürüyor.
Görüntü Dökümü:
------------------
-Olay yerinden görüntü
-Ekiplerin çalışması
-Cesetlerin cenaze aracına konması
-Genel ve detaylar
===========
4-BAKAN YERLİKAYA'DAN KÜÇÜK ÇOCUĞA TEBRİK
İSTANBUL, (DHA)-İÇİŞLERİ Bakanı Ali Yerlikaya, babasının emniyet şeridinin kullanımıyla ilgili sorduğu sorulara cevap veren ve araç sürücülerinin hatalı olduğunu söyleyen küçük çocuğun görüntüsünü sosyal medya hesabından paylaşarak 4.5 yaşındaki çocuğu tebrik etti.
İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya, babasının emniyet şeridini hatalı kullanan araçları görüntüleyerek sorduğu sorulara cevap veren ve sürücülerin hatalı olduğunu söyleyen çocuğun görüntülerini sosyal medya hesabında paylaşarak tebrik etti. Yerlikaya, videoda görülen araçların sürücülerine cezai işlem uygulandığını söylerken tüm sürücülere ise 'Lütfen, trafik kurallarına harfiyen riayet edelim. Emniyet şeridi ihlalleri başka hayatların sönmesine neden olabilir' diyerek uyarıda bulundu.
İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya paylaşımında, "Aferin sana Umut'çuğum. Emniyet şeridi senin de söylediğin gibi bir hastayı hayata tutundurmak için hastaneye yetiştirmeye çalışan ambulanslar, yangına müdahaleye giden itfaiye araçları ve bir olay yerine yetişmeye çalışan polis araçlarının kullanımı içindir. Sen 4,5 yaşında bunun bilincindesin. Bu yüzden umudumuz, senin gibi Umut'larımızda. Ve bir söz de emniyet şeridini ihlal eden ve videoda görülen araçların sürücülerine… Hepinize cezai işlem uygulandı. Tüm sürücülerimize seslenmek istiyorum: Lütfen, trafik kurallarına harfiyen riayet edelim. Emniyet şeridi ihlalleri başka hayatların sönmesine neden olabilir" ifadelerine yer verdi. (DHA)
Görüntü Dökümü:
------------
-Babasının çektiği görüntüler
===========
5- İMAMOĞLU: İSTANBUL'UN 34 İLÇESİNDE KREŞ AÇTIK; DAHA DA AÇACAĞIZ
Kübra SONKAYA/İSTANBUL,(DHA)- İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu Eyüpsultan'daki Yuvamız İstanbul Çocuk Eğitim Merkezi'ni ziyaret etti. İmamoğlu ziyaretin ardından gazetecilerin gündeme ilişkin sorularına yanıt verdi. İmamoğlu, "Şükürler olsun, İstanbul'un 34 ilçesinde kreş açtık. Daha da açacağız. İnşallah Türkiye'nin her yerinde açacağız. Zamanı geldiğinde Türkiye'nin her yerinde biz açacağız bu kreşleri." dedi.
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu, Eyüpsultan'daki Yuvamız İstanbul Çocuk Eğitim Merkezi'ne ziyarette bulundu. Ziyaret sonrası gazetecilerin sorularını yanıtlayan İmamoğlu kreş tartışmalarına değindi.
'DAHA DA AÇACAĞIZ'
İmamoğlu, "Bir belediye kreş yapıyor diye, öbür belediye kıskanır mı? Hepsi devletin kurumu. Bir belediye yapıyorsa, öbür belediye de gider der ki, 'Nasıl yaptın kardeşim, ben de aynısından yapmak istiyorum'. Ben öyleyim. Yani bu ülkenin en küçük ilçesinde birşey yapılıyorsa, iyiyse, ben bunu alırım İstanbul'da uygularım. Eyüpsultan'da 5 tane kreş açtık büyükşehir olarak. Niye ? Eyüpsultan'da 1 tane varmış başkanımız söylüyor. Şükürler olsun, İstanbul'un 34 ilçesinde kreş açtık. Daha da açacağız. İnşallah Türkiye'nin her yerinde açacağız. Onu da söyleyeyim. Zamanı geldiğinde Türkiye'nin her yerinde biz açacağız bu kreşleri. Belediye başkanımız göreve geldi; o da hızlıca 4 tane kreşin şu anda hazırlığını yapıyor; 4 tane de o açacak. Yani kıskanılır mı. İyi olan birşeyi, o da yapıyor; başkası da yapsın, hoşumuza gider. Mesele bundan ibarettir. Kamu kurumları iyilikte yarışır; birbirini kıskanmaz. Kamu kurumları birbirinin ayağına basmaz, birbirinin önünü açar. İnsanına daha çok hizmet gitsin diye, birbirine yardımcı olur" dedi.
'ÇOCUK ETKİNLİK MERKEZİ YA DA KREŞ'
İmamoğlu açıklamasında, "Ben gördüm, vallahi gördüm. Cami yaptım, imam vermediler. Okul yaptım, 'Açılışını yapamazsın' dediler. Ben bunları gördüm. Karakol yaptım, karakolun açılışını yapmaya gittik, polis yok ortada. Polis yok karakolda. Boş karakolu açtık ve bunları gördüm.'Her insanı severim yaradandan ötürü' demiyor muyuz biz Allahaşkına. Milletin başında kara bulutlar. Nedir bu? Her gün bir parmak sallayan bir akıl. Halbuki eğitim, bizim geleceğimiz. Eğitim varsa, geleceğimiz var sevgili dostlar. Eğitim varsa, gelecek var. Adalet varsa, memleketin bugünü de yarını da güvence altındadır. Eğitim ve adalet yoksa, Allah korusun bu memleketi. Bu kadar net onun için biz elimizden ne geliyorsa eğitime destek oluyoruz ve zor koşullarda oluyoruz.Adına kreş demeyin de öyle deyin de böyle deyin de falan da filan da.Ne diyoruz? Çocuk Etkinlik Merkezi ya da milletimizin anlayacağı dille kreş, ya da Yuvamız İstanbul. Adına ne dersen de çocuklarımız burayı seviyor" diye konuştu.
Görüntü Dökümü:
-----------
-Kreş ziyaretinden görüntüler
-İmamoğlu'nun soruları yanıtlaması
-Genel ve detay görüntüler
==========
6- TÜYEMDER BAŞKANI ŞEREN: 1 MİLYON DOLAR SAHTE PARA OLDUĞU ŞEKLİNDEKİ HABERLER TAMAMEN ASILSIZDIR
Dilara ŞAHİN- Emir BENLİOĞLU/İSTANBUL, (DHA) - PİYASA'da sahte dolar sürüldüğüne dair iddialara ilişkin konuşan Tüm Yetkili Müesseseler ve Döviz Büroları Derneği (TÜYEMDER) Başkanı Mehti Şeren, "600 milyon dolar veya 1 milyon dolar sahte para olduğu şeklindeki haberler tamamen asılsızdır. Piyasada bırakın 600 milyon dolar veya 1 milyar dolar sahte parayı, bin dolar dahi yoktur" dedi.
İstanbul başta olmak üzere birçok ilde sahte 50 ve 100 dolarlık banknotların piyasaya sürüldüğü iddiasına ilişkin TÜYEMDER Başkanı Mehti Şeren açıklama yaptı. Kapalıçarşı Nuri Osmaniye Kapısı çıkışında basın mensuplarına konuşan Şeren, 1 hafta boyunca yaptıkları saha çalışması sonrası sadece iki adet sahte paraya denk geldiklerini belirterek iddiaların asılsız olduğunu dile getirdi. Şeren, "Türkiye'de elimize geçen iki adet sahte banknot paradır. Bunun dışında bir paraya rastlamadık" dedi.
'ELİMİZE GEÇEN, İKİ ADET SAHTE BANKOT PARADIR'
TÜYEMDER Başkanı Mehti Şeren, "Sahte para konusunda somut deliller yerine söylentilere dayanan bir panik havası yaratılmaktadır. Sektör temsilcisi olarak tüm üyeler nezdinde ve sahada yaptığımız çalışmalar neticesinde iddialara konu olan sahte paralara rastlanmamıştır. 1 haftadır yaptığımız çalışma sonucunda, sadece tüm Türkiye'de elimize geçen iki adet sahte banknot paradır. Bunun dışında bir paraya rastlamadık. Türkiye'de ki tüm illerde de döviz bürolarına bugün sabah mesaj attım. 'Lütfen elinizde bir sahte para varsa bizimle paylaşın' dedim. Sadece bu iki paraya ulaşabildik. Bunlar da makinelerimizden geçmemektedir" dedi.
'SAHTE PARA OLDUĞU ŞEKLİNDEKİ HABERLER ASILSIZDIR'
Şeren, "600 milyon dolar veya 1 milyon dolar sahte para olduğu şeklindeki haberler tamamen asılsızdır. Piyasada bırakın 600 milyon dolar veya 1 milyar dolar sahte parayı, 1000 dolar dahi yoktur. TÜYAMDER üyesi döviz büroları ve diğer yetkili müesseseler sahte paraları tespit etmek için gerekli teknolojiye ve uzmanlığa sahiptir. Bu tür paraların döviz bürosu gişelerimizden geçmesi mümkün değildir. Yetkisiz işlem yapan kaçak işletmeler, kuyumcular ve para transfer merkezleri, sahte para riskini arttırmaktadır. Buradan bir kez daha uyarıda bulunmak istiyorum. Kuyumcu, para transfer merkezi, cihazlar ve personellerin nitelikli olmaması sebebiyle sahte paralar ancak buralardan halkımıza verilebilir" ifadelerini kullandı.
'BİR KRİZ YOK, SAHTE PARA YOK'
Şeren, "Çözüm ve önerilerimizi de şu şekilde sıralamak istiyorum. Bankalar yetkili müesseseler tarafından gerçek olduğu teyit edilen eski basın beyaz dolarları kabul etmelidir. Ne yazık ki şu an hiçbir banka elimizde ki gerçek dolarları almıyor. Müesseseler doğruluğundan emin oldukları banknotların bankalarca kabul edilmesi durumunda herhangi bir sorun yaşandığında bu paraları geri alma tahmininde bulunmasına rağmen bu paralar bizden alınmıyor. BDDK ve Merkez Bankası'na büyük görev düşmektedir. Eski basım dolarlarının Merkez Bankası ve bankalar tarafından kabul edilmesi, piyasadaki bu sorunun çözümüne büyük katkı sağlayacaktır. Aslında olmayan bir sahte parayı konuşuyoruz. Yok. Kapalı çarşı bir adım ötede. Ben 1 haftadır şu iki paraya ulaştım sadece. Bunlar da makinelerden geçmiyor. Ve ele alındığı zaman sahte olduğu hemen anlaşılabilir. Buradaki en önemli konu bankalar döviz bürolarından ve vatandaşlardan bu paraları almıyor bankalar bu parayı almaya başlarsa bütün kriz çözülmüş olacak. Bir kriz yok, sahte para yok" dedi
Görüntü Dökümü
------------------------
-Dolar detay görüntü
-TÜYEMDER Başkanı Mehti Şener konuşması
-Genel ve detay görüntüler
==========
7- ESENYURT'TA KAMYONET 5 ARACA ÇARPARAK DURABİLDİ
İhsan DÖRTKARDEŞ-Veysel TİMDU/İSTANBUL, (DHA)- ESENYURT'ta freni bozulan kamyonet, sürücüsünün direksiyon hakimiyetini kaybetmesi sonucu 5 araca çarptı. Kamyonet araçlara çarparak durabildi. Araçlarda maddi hasar meydana gelirken, kamyonet sürücüsü kazayı hafif yaralı atlattı. Kaldırımda yürüyen kimsenin olmaması faciayı önlerken, kaza anı güvenlik kamerasına saniye saniye yansıdı.
Kaza, saat 11.30 sıralarında Yeşilkent Mahallesi Nazım Hikmet Bulvarı'nda meydana geldi. Bilal T. Yönetimindeki 51 ABR 306 plakalı kamyonetin freni bozuldu. Sürücüsünün direksiyon hakimiyetini kaybettiği kamyonet önce trafikte ilerleyen 2 minibüse, ardından da park halindeki 3 otomobile çarparak durabildi. İhbar üzerine olay yerine polis ve sağlık ekipleri sevk edildi. Kazada hafif yaralanan kamyonet sürücüsü Bilal T., olay yerindeki ilk müdahalesinin ardından ambulansla hastaneye kaldırıldı. Kaza sırasında kaldırımda yürüyen kimsenin olmaması ise olası bir faciayı önledi. Trafiğe kapatılan cadde kazaya karışan araçların çekilmesinin ardından ulaşıma açıldı. Polis ekipleri olayla ilgili soruşturma başlattı.
KAZA ANI KAMERADA
Kaza anı, bir işyerinin güvenlik kamerasına saniye saniye yansıdı. Güvenlik kamerasına yansıyan görüntülerde bir midibüsün arkasından caddede ilerleyen kamyonetin, park halinde bulunan araçlara çarptığı anlar görülüyor.(DHA)
Görüntü Dökümü
-------------
(Güvenlik kamerası)
-Kamyonetin araçlara çarpması
(Aktüel)
-Kaza ardından çekilen görüntüler
==========
8-KÜÇÜKÇEKMECE'DE ARKADAŞINI BIÇAKLAYARAK ÖLDÜRDÜ, EMNİYETE GİDİP TESLİM OLDU
Baran AKKAYA/İSTANBUL, (DHA)-KÜÇÜKÇEKMECE'de 3 gün önce yanına taşındığı arkadaşı Serhat Özcan'ı iş yerinde bıçaklayarak öldüren şüpheli polise teslim oldu.
Olay, dün gece saatlerinde Fatih Mahallesi İstanbul Caddesi'nde bulunan pasajda meydana geldi. Edinilen bilgiye göre, caddedeki 5 katlı pasajın en üst katında iş yeri bulunan Serhat Özcan'ı (41) 3 gün önce Ankara'dan gelerek yanında kalmaya başlayan arkadaşı sırtından bıçakladı. Şüpheli olayın ardından kaçarken sabah saatlerinde iş yerine gelenler Serhat Özcan'ın cansız bedeniyle karşılaştı. İhbar üzerine olay yerine gelen polisler şüpheliyi yakalama çalışması başlatırken Özcan'ın cenazesi Adli Tıp Kurumu morguna kaldırıldı.
'ARKADAŞIMI BIÇAKLADIM'
Serhat Özcan'ı sırtından bıçaklayarak öldüren arkadaşı, Sarıyer İlçe Emniyet Müdürlüğüne giderek 'Arkadaşımı bıçakladım, öldüğünü bilmiyorum' diyerek teslim olurken ekiplerin olay ile ilgili incelemesi devam ediyor.
Görüntü Dökümü:
---------------
Olayın yaşandığı pasaj
Olay yerine gelen cenaze aracı
Olay yerinden genel ve detay görüntüler
=========
9- GÜNGÖREN'DE AİLE SAĞLIĞI MERKEZİNİ ORTALIĞI BİRBİRİNE KATTI
Baran AKKAYA/İSTANBUL, (DHA)-GÜNGÖREN'de ehliyet raporu almak için Aile Sağlığı Merkezi'ne giden şüpheli, kan grubu raporu için kan vermesi istenince ortalığı birbirine kattı. Küfürler edip tehditler savuran saldırgan cep telefonu kamerasıyla kaydedildi.
Olay, bugün öğlen saatlerinde Güngören Güven Mahallesi'nde bulunan Aile Sağlığı Merkezi'nde meydana geldi. İddiaya göre, Ehliyet raporu için Aile Sağlığı Merkezi'ne giden bir şüpheli, kan grubu bilgisi için kan vermesi gerektiğini söyleyen aile hekimine 'Yıkarım burayı, bana o raporu vereceksiniz' diyerek ortalığı birbirine kattı. Saldırgan kendisine engel olmaya çalışanlara aldırış etmeden masa üzerindeki bilgisayarlara da zarar verdi. O anları başka hastalar cep telefonu kameralarıyla kaydetti.
Görüntü Dökümü:
------------
Aile hekimine saldırması
Ortalığı birbirine katması