Bakan Kasapoğlu ile Ergin Ataman sosyal medyada bir araya geldi
Gençlik ve Spor Bakanı Dr. Mehmet Kasapoğlu'nun sosyal medya hesabında yayınlanmaya başlayan 'yepyeni' programına Anadolu Efes Başantrenörü Ergin Ataman konuk oldu.
Bakan Kasapoğlu'nun sorularını yanıtlayan Ataman, "Bana, 'başarılısın ama en büyük kupayı da kazanmadın' diyorlardı. Önce kendin inanacaksın sonra da yönetimi inandıracaksın" dedi. Obradovic ile ilgili de konuşan Ataman, "Ondan çok şey öğrendim" ifadelerine yer verdi.
Türkiye Basketbol Ligi'nde ve basketbolun Avrupa'daki 1 numaralı kupası olan Euroleague'de zafere ulaşan Ataman, "Dışarıda, özel hayatımda oyuncularla arkadaş gibiyimdir ama sahaya çıktığım zaman şunu herkes bilir; patron benim" ifadelerini kullandı.
Programın 'O mu, bu mu?' bölümünde Kasapoğlu'nun "EuroLeague'i oyuncu olarak kazanmak mı yoksa hoca olarak kazanmak mı?" sorusuna Ataman, "Hoca olarak. Oyuncu olarak bu zevki tadamadım ama hoca olarak tattım. O sorumluluk, o hep birlikte kazanan grubun lideri olarak kazanma hissi bana göre çok güzel. Tabii ki oyuncularım için de çok güzeldir ama ben hiçbir zaman profesyonel olarak oynamadım oyunu. Onun için de tadamadım. Onu, artık kazanan oyuncularımıza sormak lazım" şeklinde yanıt verdi.
Bakan Kasapoğlu ile Ergin Ataman arasında geçen sohbet şu şekilde gerçekleşti:
Mehmet Kasapoğlu: Yanımda çok değerli misafirim var: Ergin Ataman. Hocam hoş geldiniz.
Ergin Ataman: Hoş bulduk sayın Bakanım.
Mehmet Kasapoğlu: Tabii azmetmek, hayal etmek, peşinden koşmak ve tabii ki çok çalışarak başarmak. Bunlar çok değerli kavramlar, hayati kavramlar. Siz de bunu en güzel şekilde ortaya koyan ve başarıyı da en anlamlı şekilde gösteren isimsiniz. Ben bu anlamda size sormak istiyorum, sürdürülebilirliği yakalama ve bu çerçevede azmin, inancın, hırsın önemi?
Ergin Ataman: Burada önemli olan iyi bir temeli alabilmek. Yani boş bir öz güvenin bence bir anlamı yok. Benim en büyük şansım ben çok genç yaşlarda basketbol oynadım ama profesyonel olarak oynamadım. Çok genç yaşta antrenörlüğe başladım ve başladığım okul çok önemli bir okuldu. Efes'te Aydın hocanın yanında başladım. Efsane hocamız Aydın Örs'ün yanında. Orada her kategoride çalıştım. Minikler, yıldızlar, gençler neredeyse işin böyle çıraklığından geldim. Ondan sonra da kendim A takım, biz 96'da Aydın hoca ile beraber Koraç Kupa'sını kazandık. O sene ben daha 30 yaşındaydım. Karar verdim. Aydın hocaya dedim ki bana müsaade edin artık ben kendim bu işe soyunmak istiyorum. Çok genç yaşta, antrenörlükte normalde 40'larda falan başlarlar. Biraz üzüldü ayrılacağım için ama Türk Telekom'da başladım. İlk yılımda ben Anadolu Efes'in karşısına finalist olarak çıktım. Bu bana çok büyük öz güven verdi daha ilk yılımda. O öz güveni alırken birikimim çok iyiydi. Basketbol adına aldığım eğitim çok iyiydi. Ondan sonra da benim daha önce çocukluk yıllarımda İtalya'da yaşamış olmam, burada İtalyan Lisesi'nde okumuş olmam hep Aydın abinin yanındayken de dünya basketbolunu takip ederdim. Onlarla yakın iletişim içindeydim. Gerek İtalya'da olsun gerek dünyada Amerika takımları ile olsun. Daha sonra Türkiye'deki ilk yıllarımda çok başarılı olunca bu sefer de İtalya'dan teklif geldi. 2000 yılında Siena'ya gittim. Oraya gittiğim zaman da Türkiye'de başarmış bir antrenör olarak gittim. Daha 34 yaşındaydım gittim ve orada ben buraya geldiysem şampiyon olmak için geldim dedim. Onlar için bir şeydi bu. Yani hayalci koç falan dediler. Hatta ertesi gün gazetelerde çıktı. Hayalci koç ne kadar kalacak burada? İlk kez bir Türk koç yurt dışında antrenörlük yapıyordu. Biz o sene şampiyon olduk. Avrupa şampiyonu, o zaman iki numaralı kupa Saporta Kupası'ydı. Bütün bunlar bana çok genç yaşta büyük bir öz güven verdi. Ondan sonra da hedefi hep böyle yukarıya doğru baktım. Ondan sonra Beşiktaş'ta EuroChallenge kupasını kazandım. Galatasaray'a geçtim. İlk geçtiğim zaman Türkiye Şampiyonu olduk 27 yıl sonra.
Mehmet Kasapoğlu: Tüm kupaları kazandınız, kazandırdınız.
Ergin Ataman: En son bu Efes'teki hikayede yani geldiğimiz son EuroLeague şampiyonluğu da herkes şunu söylüyordu; Tamam Ergin Hoca başarılısın ama en büyük kupayı da kazanmadın. Tamam, peki en büyük kupanın da zamanı geldi. Geçen sene biliyorsunuz kazanmak üzereydik pandemi sebebiyle EuroLeague durduruldu sonra oynanmadı. Bu sene de buna ulaştık. Ben şuna çok inanıyorum. Önce kendin inanacaksın sonra yönetimi inandıracaksın o da çok önemli. Yönetimi inandıracaksın ki ona göre bir kadro kurduracaksın. Sonra ekip arkadaşların çünkü tek başınıza hiçbir şey yapamıyorsunuz. Ondan sonra da oyuncularınıza ilk günden itibaren en büyük hedefe doğru inandıracaksınız ama bunu da boş yapmayacaksınız yani sizin yaptığınız çalışmalarla ortaya koyduğunuz metotla ona gidebileceklerini onlara göstereceksiniz. Bir de şu var biliyorsunuz EuroLeague'de 41 maç sonunda şampiyon oluyorsunuz. Çok uzun bir sürecin sonunda şampiyon oluyorsunuz. Onun içinde şimdiye kadar böyle geldik tabii hedefler bitmiyor.
Mehmet Kasapoğlu: Hedefler hep daha ileri hedefler. Sizin hikayenize baktığımızda en başından beri hayal kurma var ve o hayalin içini doldurma ve her geçen gün o çıtayı yükseltme tabii günümüzde de hakikaten rekabet her alanda güçlü bir şekilde önümüze çıkıyor. Sporda da hayatın diğer alanlarında da gençlerimize belki buradan en büyük çıkarımlarımızdan biri de hakikaten hayal kurma ruhunu en güçlü şekilde kazanmak ve bunun bize sağlayacakları hayatın her alanında ciddi bir başarıyı, başarı hikayelerini belki de getiriyor. Sizden anladığım bu.
Ergin Ataman: %100 katılıyorum. Bazen gençlerimiz ümitsizliğe düşüyorlar. İşte biz başaramayız, yapamayız. Tabii ki şartlar Türkiye'nin şartları, ekonomik şartlar hayır böyle bir şey yok. Önce bir kere iyi bir eğitim almaları lazım. Ondan sonra da hedeflerini hep yukarıya doğru tutup inançla çalışacaklar. Lokal kalmayacaklar. Bu çok önemli. Dünyada kendi alanlarında başarılı olan insanlar oralara nasıl gelmişler? Neleri yaparak gelmişler? Ondan sonra işte başarıyoruz. Bu işte Türk, Alman, İtalyan, Amerikalı diye bir kavram yok. Ben onu hep söylediğimden beri insanlar eşit doğuyor. Ondan sonra insanlar farklılaşıyor. Herkes için böyle geçerli. Ondan sonra kendimizi en öne geçirmek için ileriye atmak için çalışacağız. Tabii çalışan insana Allah da yardım eder. Şans da bazen insana lazım ama şansı hak ediyorsan yanında olur. Yoksa bir anda öbür türlü piyangodan çıktı. O 10 milyonda bir kere olur. Çalıştığın zaman ve iyi bir eğitim aldıysan o zaman Allah da sana yardım eder, şans da yardım eder ileriye doğru gidersin. Bizimki de öyle oldu.
Mehmet Kasapoğlu: Şans başarıya aşıktır diye bir ifade vardır. Söylediğiniz sözü çok güzel destekliyor. Yani çalışmadan şans da yok, başarı da yok. O yüzden her şeyin temelinde hakikaten inanmak çalışmak ve pes etmemek var. Benim anladığım bu.
Ergin Ataman: Başarının sana gelmesini beklemeyeceksin. Sen başarıya doğru gideceksin. Bir maçta da bu böyledir. Beklersen gelmez, maçı kazanmayı beklersen... Hayır maçı kazanmak için sen sonuna kadar mücadele edeceksin ama o iş sadece 40 dakikada değil. Onun hazırlığı var. Onun hazırlığını iyi yapacaksın ki o mücadelenin de sonucunu alabilesin.
Mehmet Kasapoğlu: Az önce bahsettiğimiz gibi EuroLeague 41 maç sonrası bir başarı. Burada tabii bazı maçlar zor, bazı maçlar belki çok daha zor, bazıları kolay siz küçük maç büyük maç zihninizde bu şekilde bir ayrım var mı?
Ergin Ataman: Yok desem bana uymaz. Biliyorsunuz ben hep dobra konuşan, doğruları konuşan bir insanım. Tabii ki artık belli bir seviyeye geldiğiniz zaman ya sonuçta biz bu EuroLeague'de de bir önceki sezonun lider takımı 2019'un finalisti olarak çıktığımız zaman Khimki ile Alba Berlin ile karşılaştığımız zaman bir Barcelona ile CSKA ile karşılaştığınızdan farklı oluyor. Bu oyuncularda da farklı oluyor. Sizde de farklı oluyor. Aynı hazırlığı yapıyor musunuz? Evet tabii ki. Teknik olarak aynı hazırlığı yapıyorsunuz ama mental olarak bazen daha rahat oluyorsunuz. Mesela ben genelde maçları akşamları evde 2-3 saat çalışırım. Rakip şayet düşük sıralarda, orta sıralarda bir takım ise 1 tane maç izlerim tamam derim. Barcelona ile CSKA Moskova ile Real Madrid ile oynayacaksam en az 3-4 tane maçını izlerim. Hatta gece yatarım aklıma bir şey takılır, kalkarım bu sefer bir tane daha. Şurada ne yapmışlardı acaba diye onları izlerim. Onun için bu doğaldır. Yani küçük takım, büyük takım ayrımı doğaldır. Bunu oyuncularınıza mümkün mertebede hissettirmemeniz lazım. Bazen de birtakım metotlar kullanırım. Mesela takımın çok rahatladığını hissedersem maçtan bir gün önce antrenmanda biraz sert giderim. Antrenmanda olay çıkartırım. O dengelemeyi takım çok stresli ise büyük maçlar öncesinde antrenmanı biraz yumuşak yapıp birtakım esprilerle o dengeyi mutlaka sağlamak zorundasınız. Çünkü sonuçta insanla çalışıyorsunuz.
Mehmet Kasapoğlu: İnsan hakikaten duygu dünyası. O anlamda moral, motivasyon onu yönetmesi sizin de tabii ki en önemli özelliklerinizden biri bu. Sahada görüyoruz. Saha kenarında hep heyecan, azim ve hırs içeresindesiniz. Onun sonunda tabii başarı geliyor. Benim anladığım da şu sizin ifadelerinizden küçük, büyük maç yok ama maçlara göre stres düzeyi var ve rakibi küçümsemek asla yok.
Ergin Ataman: Kesinlikle yok. Çünkü küçümsediğin anda kaybedersin. Aynı ciddiyetle sahaya çıktığınız zaman aynı ciddiyetle mutlaka sahada olman gerekiyor. Bu çok önemli.
Mehmet Kasapoğlu: Hocam farklı takımları çalıştırdınız. Çok farklı bütçelerle çalıştınız ama ben burada farklı bütçeler de olsa her birinde bir başarı görüyorum. Burada tabii ki sürdürülebilirlik ve bu bizim aslında her alanda temel motivasyonlarımızdan biri olması gereken bir konu. Yani süreçlerin bir gün farklı diğer gün tam zıttı olması açıkçası pek çok açıdan gelişimi engelleyen bir konu. Bu sürdürülebilirliği yakalamada bunu devamlı artan oranlı bir şekilde ortaya koymada sizin anahtar yaklaşımınız bu anlamdaki sırrınızı sorsam?
Ergin Ataman: Anahtar kelime şu adanmışlık. Yani ben basketbol antrenörlüğünü bir iş olarak görmüyorum. Benim hayatım. Yani bizi ailecek görüyorsun. Benim oğlan 10 yaşında her zaman her yerde yanımda. Annem, babam 87 yaşında. Yaptığım işten çok keyif alıyorum. Keyif aldığım için de bunu en iyi şekilde yapmaya ve tatmin olmuyorum. Yani bir başarı geldikten sonra tamam bu artık ben Avrupa'nın en iyisiyim. İşte şimdi EuroLeague'in yılın en iyi antrenörü seçtiler. Benim hedefim devam etmek. Bu yılın antrenörü olmaya devam etmek. Yine şampiyon ama bunu yaparken de tabii ki bilimsel metotlarla çalışmalarımızı yapıyoruz. Kadroyu kurarken çok dengeli kadro kurman lazım. Nereye gidersen git elindeki bütçeye göre bir de şu var şunun farkındayım. Ben bir takıma gittiğim zaman beklenti oluyor. Ergin hoca geldi ise o zaman taraftarda beklenti oluyor, yönetimde beklenti oluyor. O zaman ben de cesurca saklanmamalıyım. Beklentiyi karşılayacak olan takımı kurmam lazım. Onun içinde yönetimi oraya ikna etmen lazım. Ondan sonra da oyuncuları seçerken doğru seçmem lazım. Yani ben gidip de menajerin tavsiye ettiği oyuncuyu almam. Bizim kendi scouting ekibimiz var onlarla çalışırız. Oyuncuları liste yaparız. Şimdi mesela gündem yapalım işte Sertaç Şanlı Barcelona'ya transfer oldu. Şu anda bizim elimizde 5 kişilik bir liste var. Onlarla biz konuşmaya başlayacağız hemen. Hazırlıklarımız hep tamam. Ondan sonra da metotlarımızla antrenman metotlarımızla o takıma göre hiçbir zaman şöyle bir şeyimiz yok. Bazen esnek olmanız gerekiyor. Yani elinizdeki takımı en iyi modelle oynatacak bir sistemi kurulmalı. Yani Ergin hocanın sistemi bu ama elindeki oyuncular onu yapamayacaksa o zaman sisteme ayak uydurman gerekiyor. Disiplin en önemli şeylerden bir tanesi. Dışarda özel hayatımda oyuncularla arkadaş gibiyimdir ama sahaya çıktığım zaman şunu bilir herkes. Patron benim. Evet ben belki yıldız oyuncularım var. Shane Larkin, Micic, Dunston hepsi yıldız oyuncular ama hepsi bilirler ki o sahanın patronu Ergin Hoca. Ben de onlara bu güveni nasıl sağlıyorum? Kim iyi ise o oynar. Benim için şu oyuncum şu kadar para almış bu oyuncumun yaşı 36 hiç önemli değil. Bunun en güzel örneğini bu sene Sertaç yaptı. Üçüncü pivot iken takımın 2 dakika oynamayan oyuncusu iken en iyi oyuncusu durumuna geldi. Şimdi transfer yaptı. Barcelona'ya gitti. Onun için kim iyiyse o oynar bizim sistemde. Bu da çok önemli bir metot.
Mehmet Kasapoğlu: Her şeyden önemlisi kendinizi bu konuya vakfetme. Demek ki o tutku, o adanmışlık sadece sporda değil sanatta kültürde siyasette adanmışlık olunca çok daha başka oluyor.
Ergin Ataman: Adanmışlık, cesaret ve vizyon kendini kısıtlamamak kendinden daha önde olanları izleyip takip edip onları yakalayıp onları geçmeye çalışmak. Örneğin Türkiye'ye Obradovic geldi. Avrupa'nın en başarılı, en kariyerli antrenörü. Ben ondan çok şey öğrendim. İlk başlarda kaybediyordum sonra yenmeye başladım. Benim takımım şampiyon olmaya başladı. Amerika'ya gittim San Antonio Spurs'te Popovic'in yanında 2-3 ay kaldım. Ne yapıyorlar diye izledim. Ergin Ataman olarak orada niye seyirci gibi oturup izliyorsun? İnsan hangi konumda olursa olsun her meslekte başarılı insanları kendine rol model ondan sonra kendi üzerine koymalı. Hiçbir zaman o kompleks içine girmemeli.
Mehmet Kasapoğlu: Kibri, gururu bir kenara bırakıp iyi neredeyse onu öğrenme ve uygulama başarı faktörlerinden bir tanesi de bu.
Hocam röportajlarınızda bir NBA takımı çalıştırmak isterim diyorsunuz. Ben şahsen Türk insanının istediğinde, inandığında her konuyu başarabileceğine gönülden inanıyorum ve özellikle geldiğimiz noktada bir Türk antrenörün NBA de takım çalıştırmasını artık hayal olmadığını düşünüyorum. Siz ne diyorsunuz?
Ergin Ataman: Basketbolla ilgili gençlik hayallerimin tamamını gerçekleştirmiş bir Hoca olarak şimdi artık önümde de bir NBA'de hocalık hayali var. Şimdi tabii NBA'ye biz Türkiye'den de çok oyuncu ihraç ettik. Avrupa'dan da o birçok oyuncu gidiyor ama hocalık çok farklı. Yani hoca olduğu zaman siz o kulübü temsil ediyorsunuz ve teksiniz. Hoca tek ama oyuncu 15 oyuncudan 1 tanesi 2 tanesi Avrupalı olabiliyor. Bugüne kadar NBA'de Avrupa'da başarılı olmuş hiçbir hocayı almadılar. Bu benim için bir 'challenge'. Benim hayatım hep böyle challenge'lar ile geçti. Avrupa Şampiyonu olabilir misin? Evet olurum. Yabancı bir takımda olabilir misin? Evet, olurum. Peki EuroLeague'i alamadın bugüne kadar onu da alacağım. Onu da aldım. Bugüne kadar hiçbir Avrupalı koç bırakın Türk'ü Avrupalı koç Avrupa'daki başarısından sonra NBA'de baş antrenör olamamış. Peki benim için bir challenge. O zaman ben de diyorum ki bu sene ben Avrupa'nın en iyi hocası oldum. Önümüzdeki 1-2 sene daha bu sürdürebilirliği devam ettirebilirim. Ondan sonra da onlar gelirler ve ben bundan çekinmem. Bazı antrenörler çekinirler. Acaba nasıl yapacağım? Ben NBA'yi gözümde büyütmüyorum. Çünkü benim çalıştığım oyuncuların hiçbirisi NBA oyuncularından aşağı oyuncular değil. Hatta çoğu Larkin NBA'de oynuyor, geliyor sonra burada oynuyor. Micic belki NBA'ye gidecek. Ben hiçbir zaman büyük hedeflerden çekinmem aksine bana bir cesaret veriyor. Bana böyle bir motivasyon kaynağı oluyor. Şimdiden motivasyonum o şimdi de önümüzdeki 2 sene gene şampiyon olmak Avrupa'da ondan sonra da gelecekler yani ben buna inanıyorum.
Mehmet Kasapoğlu: İnşallah, inanıyoruz. Hocam biraz da bu yılı konuşalım. Çok zorlu bir süreç 41 maçlık bir süreç ve hakikaten çok uzun bir süreç. Bu süreci geçirdiniz ben özellikle Real Madrid serisi o da ayrı bir özelliği olan bir süreç oldu. Hiç umutsuzluğa kapıldığınız oldu mu? Bu duyguyu nasıl yönettiniz?
Ergin Ataman: Umutsuzluğa hiç kapılmadım ama endişeye kapıldığım oldu mu? Evet, oldu. Özellikle bizi ilk 2 Real Madrid maçında biliyorsunuz çok farklı kazandık İstanbul'da. Ondan sonra 3. maça daha bir rahat gittik. Maçı kazanıyorken biraz önce söylediğim gibi artık biz başarıyı beklemeye başladık. Yani bir Final Four'a dörtlü finale kalma başarısını beklemeye başladık. Biz bekledikçe onlar geldiler. Yani başarı bize gelmedi rakip üzerimize geldi. Bizi yendiler. 2-1 oldu. 4. maçta buna benzer. Bu sefer maça çok endişeli başladık. Çok geri düştük, 17 sayı. Maçı çevirdik tekrar öne geçtik ama yine maçı benzer şekilde kaybettik. Şimdi 5. maç bu sene bizim yaşadığımız yani benim yaşadığım en stresli maçtı. EuroLeague finalinde ben stresli değildim. Kazanacağıma çok emindim ama Real Madrid maçında şundan dolayı stresliydim. Herkes bizim çok kolay bir şekilde dörtlü finale kalacağımızı düşünürken iş zora girmişti. Real Madrid artık başarabileceğine inanmıştı. Kendimi nasıl motive ettim? Oyuncularıma da şunu söyledim; herkeste endişe vardı, biz 2021 yılında, yani bu sezonun, bu yılın başından itibaren İstanbul'da hiç maç kaybetmemiştik. Ne Türkiye Ligi'nde ne Eurolegue'de. Tamam, belki çok iyi oynamayabiliriz, stresli bir maç geçecek ama biz bu maçı kazanacağız. İstatistikler onu gösteriyor. Fenerbahçe'ye kaybetmemişiz, CSKA'yı 30 sayı farkla yenmişiz, diğer takımların hepsini yenmişiz. Valencia'yı yenmişiz, Barcelona'yı farklı yenmişiz. Şu çok önemli hayatta; endişeye kapılsan bile hiçbir zaman başarısızlığı düşünmedim. Kaybedersek ne olur? Hayır, bunu düşünmeyeceksin. Endişelenebilirsin bu normal. Çünkü sonuç rahat giden bir yerde iş biraz sıkışmış ama başarısız olmayı düşünmeyeceksin. Diyeceksin ki; ben bunu başaracağım. Çünkü başarısızlığı düşündüğün anda tedirginlik başlar. Bana göre endişe ile tedirginlik aynı kelimeler gibi duruyor ama değil. Endişe evet biraz endişeliyim ama başarıya gitmek için tedirgin olduğun zaman o tedirginlik sana hata yaptırır, korkaklık getirir. Onun için bu şekilde o duyguyu da aştık.
Mehmet Kasapoğlu: Demek ki endişelensek dahi moralimizi, motivasyonumuzu, hedefimizi şaşırmayacağız.
Ergin Ataman: Kesinlikle hiçbir zaman korkmayacağız.
Mehmet Kasapoğlu: Aynı cesaretle inançla yürüyeceğiz.
Ergin Ataman: Hayatta bazen endişelenmek de önemli. Yani hep böyle çok rahat, her şey çok güllük gülistanlık. Hayat böyle bir inişli çıkışlıdır. Bazen o endişeyi duyacaksın ki; ileriye gitmek için oradan kendine bir motivasyon yaratacaksın.
Muharrem Kasapoğlu: Hocam oğlunuzu görüyorum yanınızda, maçlarda. Sarp, siz onu yetiştiriyorsunuz. Ne tür yaklaşımları var? Eleştirileri var mı? Önerileri var mı? Ne diyor size?
Ergin Ataman: Vallahi hiç sormayın. Sarp çok meraklı. Çocukluğundan beri kendini basketbol sahasının içinde buldu ve benim belki de kariyerimin en parlak dönemine denk geldi. Galatasaray ile şampiyonluk, Beşiktaş ile şampiyonluk, Efes ile final, şampiyonluk ve Sarp'ın da hedefi hep yüksek. Bizde bu motivasyon hep en yukarıda. Geçenlerde yayıncı kuruluş ile ailece bir röportaj yaptık. Sarp'a geldiği zaman "Biz artık LeBron James'e karşı oynamak istiyoruz. Lakers'a karşı oynamak istiyoruz" dedi. Bazen kaybettiğimiz maçlardan sonra eve dönerken ben genelde maçtan sonra konuşmam. Eşimle eve gelirim sabaha kadar konuşmam ama Sarp daha arabanın içinde "Baba niye orada mola almadın, baba Dunston'ı fazla oynattın, keşke orada Tibor'u oynatsaydın. Larkin neden çok oynadı bugün çok formda değildi, onun yerine Beaubois'yı oynatsaydın" gibi sorular soruyor. Basın baskısı, kamuoyu baskısı, yönetim baskısı ben de evde bir de Sarp'ın baskısı var.
Mehmet Kasapoğlu: Sarp sadece kritik etmiyor, öneri de getiriyor.
Ergin Ataman: Öneri getiriyor. Antrenmanların neredeyse tamamına geliyor. Antrenmanlarda mesela artık antrenmanlarda oyuncuların performanslarını tutuyor. İstatistik tutuyor ve antrenman biter bitmez bana veriyor. Mesela bu antrenmanda Larkin kaç tane üçlük kullandı. Kaç tane başarılı oldu. Sertaç kaç ribaund aldı. Ondan sonra da birtakım önerilerle geliyor. 10 yaşında. Herhalde NBA'e gitmek istiyor, olacak mı bilmiyorum. İnşallah olacak. Sarp'a antrenörlük yapacak mısın diye soruyorlar. 'Ben zaten yapıyorum' diyor. 2 sene önce bir All Star maçı vardı. Benim yanımdaydı baba ben yapayım antrenörlük dedi. Yap dedim, antrenörlük yaptı orada. Maçın içinde oyuncularla konuşuyor. Sarp kesin bir kere NBA'de olacak da ondan önce ben olabilecek miyim onu göreceğiz.
Mehmet Kasapoğlu: İnşallah, siz bu yolu açtıktan sonra nice Sarp'lar nice Ergin Ataman'lar yürüyecektir. Tabii hocam bir de ikizler var. Onlar ne yapıyorlar? Bu konuda sporla araları nasıl? Basketbol mu başka branş mı? Bu şampiyonluk sürecinde onların havası nasıldı?
Ergin Ataman: Ben buradan izleyen gençlere ailelere seslenmiş olayım. Kızlarıma ben daha çok küçük yaşta şu anda 23 yaşındalar Amerika'da biri elektrik mühendisliği okuyor, diğeri psikoloji ve güzel sanatlar okuyor. Daha 4-5 yaşında ben onları spora başlatmıştım. Önce cimnastikle başlattım. Sonra biraz yüzme yaptılar. Ondan sonra böyle 9-10 yaşına geldikleri zaman da voleybol mu istiyorsunuz basketbol mu diye onlara sordum. Baba dediler biz voleybol oynayalım basketbol biraz daha kontak var. Daha fazla erkek sporu olarak. Ben de dedim ki daha iyi, basketbolcu olurlarsa "Ergin Hocanın kızları" olacak. Voleybol oynadılar. 16-17 yaşına kadar. Eczacıbaşı'nda Galatasaray'da iyi de oynuyorlardı. Aynı zamanda da Saint-Joseph Koleji'ne gidiyorlardı. Başarılı bir sporcu, sadece bir spor Yüksekokulu'na gidememeli. Amerika'daki gibi Stanford'da da okuyabilmeli. 16 yaşına geldikleri zaman bir seçim yapmak zorunda kaldılar. Kızım voleybol mu, okul mu? Baba dedi ikisi birden yürümüyor okulu seçeceğiz biz. Oraya yöneldiler. Şimdi de gayet iyi bir şekilde eğitimlerine devam ediyorlar. Maçları tabii Amerika'dan takip ediyorlar. Onlar da çok mutlular.
Mehmet Kasapoğlu: Tabii onlarda da bir spor altyapısı, temel var ve ilgi de var. O da çok önemli ama şunu ben yeri gelmişken ifade edeyim. Spor mu eğitim mi önemli bir ikilemdi. Tüm dünyada bir şekilde var. Amerika belki buna pek çok boyutuyla aşmış durumda ama biz de biliyorsunuz geçtiğimiz yıl üniversite bursları ile başlattık. İlkokullara kadar indirdik. Spor mu eğitim mi ikilemini aşacak önemli bir mesafe kat ettik. Tabii uzun bir yol bu bir kültür, kurumlara ait kültürlerde değişiklik, ailelerde o anlamdaki yaşam kodlarında birtakım değişikler yapmak lazım. Zaman alacak ama o konuda başlangıcı yaptık. Artık hem doktor hem de sporcu hem olimpiyat şampiyonu hem de mühendis. İlk bu sene yerleşti öğrenciler. Su topu sporcusu bir kızımız tıp fakültesine yerleşti mesela. Buna benzer çok örnek olacak ve inanıyorum ki bu anlamdaki engelleri aşacağız.
O MU? BU MU?
Muharrem Kasapoğlu: Yaz mı? Kış mı? Neden?
Ergin Ataman: Yaz, kesinlikle yaz. Bir kere stres yok. Maç stresi yok ve ben denizi çok seviyorum, yüzmeyi çok seviyorum. Yazın transfer dönemi biter bitmez kendimi hemen denize, sahile atıyorum. Onun için kesinlikle yaz diyorum.
Muharrem Kasapoğlu: Lahmacun mu? Pizza mı? Neden?
Ergin Ataman: Şimdi ben İtalya'da uzun süre yaşadım. Çocukluğum İtalya'da geçti. Pizza diyorum.
Muharrem Kasapoğlu: EuroLeague'i iyi oyuncu olarak mı kazanmak mı yoksa hoca olarak kazanmak mı? Neden?
Ergin Ataman: Hoca olarak. Oyuncu olarak bu zevki tadamadım çünkü ama hoca olarak tattım. O sorumluluk, o hep birlikte bir lider olarak bir kazanan grubun lideri olarak kazanmak bana göre çok güzel. Tabii ki oyuncularım için de çok güzeldir ama ben hiçbir zaman profesyonel olarak oynamadım oyunu. Onun için onu tadamadım. Onu artık kazanan oyuncularımıza sormak lazım.
Muharrem Kasapoğlu: Zaman Makinesi olsa geçmiş mi? Gelecek mi? Neden?
Ergin Ataman: Gelecek sayın bakanım. Geçmişten tabii ki ders almak önemli ama hep geleceğe bakacaksın. Ben zaman makinesi olsa geleceğe gidip nereye geldiğini görmek isterim. Acaba NBA'de takım çalıştırıyor muyum çalıştırmıyor muyum görmek isterim.
Muharrem Kasapoğlu: Basketbol tabii saniyeler saliseler önemli. Son saniyede kazanmak mı? Açık farkla kazanmak mı? Neden?
Ergin Ataman: Bir final maçıysa EuroLeague finali maçıysa son saniyede kazanmanın hazzı çok daha fazla. Bu izleyenler için de çünkü o heyecanın sonunda o son saniye basketiyle kazandığın zaman herkeste daha büyük bir adrenalin oluşuyor ama normal bir maç ise o son saniye kalmayı beklemeden kazanmak daha iyi.
Muharrem Kasapoğlu: Adrenalin olunca farklı oluyor diyorsunuz.
Ergin Ataman: Farklı oluyor o yüzden son saniye diyeyim.
Muharrem Kasapoğlu: Seyircide bıraktığı his, hatıra da ayrı oluyor hakikaten.
GERİSİNİ GETİR
Muharrem Kasapoğlu: Benim için Türkiye demek.
Ergin Ataman: Vatanım, bayrak. Ben vatanımı çok seven bir insanım. Onun içinde Türk olmaktan gurur duyuyorum. Türkiye'de yaşamaktan da dünyanın birçok şehrinde bulundum. Hatta zaman zaman çalıştım. Herkes Paris der, Barcelona der, New York der hepsinde bulundum. 1 hafta 2 hafta sonra hep ülkeme dönmeyi özledim. Biz Türk'üz ve ben Türk olmaktan gurur duyuyorum. Bana göre Türkiye dünyanın en güzel ülkesi.
Muharrem Kasapoğlu: Çocukluğuma dönseydim...
Ergin Ataman: Çocukluğuma dönseydim biraz daha sosyal olmayı isterdim. Çocukluğumda biraz daha böyle içine kapanık bir çocukmuşum. Biraz daha böyle futbol oynamak, basketbol oynamak biraz daha fazla oyun oynamak isterdim. Onu söyleyeceğim. Aslında güzel de bir çocukluk yaşadım ama çocukluğuma dönmek ister miydim şu anda? İsterdim vallahi. Keşke sizinle çayırlarda çıkıp oynasak futbol. Buradaki arkadaşlarla beraber. Siz böyle takım elbise bakanlık koltuğu biz hoca koltuğu röportaj yapıyoruz. Sarp burada olsaydı baba bir futbol oynayalım derdi.
Muharrem Kasapoğlu: Bir meslek sahibi olsaydım...
Ergin Ataman: Bakan olmak isterdim. Ben orada siz burada olurdunuz. Gençlik yıllarımda Büyükelçi olmayı çok istiyordum. Hatta üniversite sınavında ilk tercihim Siyasal Bilgiler Fakültesi idi ama kazanamadım. İşletmeyi kazandım. O da şundan dolayı; uzun süreler çocukluğum İtalya'da geçti. O milliyetçi duygu ile hep böyle konsolos, büyükelçi gibi Türkiye'yi temsil eden olmak istiyordum. Kısmet böyle sporda temsil etmekmiş.
Muharrem Kasapoğlu: En güzel şekilde temsil ediyorsunuz. Hakikaten sporun bu anlamdaki misyonu da apayrı. Bence hayallerinize bu anlamda ulaştınız.
Benim için aile demek...
Ergin Ataman: Aile, yuva demek. Aile beni ben yapan kültür demek. Aile sevgi demek. O kadar önemli ki; yani siz aileyi içinizde aldığınız o insanlık sevgi kültür ve bunun sürdürülebilirliği benim için çok önemli. Ben biraz ailesini çok koruyucu, önem veren ben ailemin tek evladıyım, tek çocuğuyum. Her zaman annemin, babamın yanında olmaya çalışıyorum. Onlar da bilirler ki ben hep varım. Çocuklarımın da bunu bilmesini isterim. Çocuklarımın böyle çok üzerinde değilimdir. Ben onları daha böyle kendilerini otonom, kendi özgürlüklerini, kendi bireyselliklerini kazanmalarını isterim ama dışarıdan da hep böyle bir takiple onları doğru yola girmeleri için birtakım nasihatler veririm. Hep onların yukarıdaki koruyucularıyımdır. Benim için aile çok önemli.
Muharrem Kasapoğlu: Kesinlikle aile toplumumuzun da en önemli kurumu aslında. Demek ki aile sevgisi, aileye aidiyet, bağlılık olunca da önemli de başarı faktörü.
Ergin Ataman: Tabii ki yani başarıda ailenizin de size destek olması, aynı heyecanı duyması o kadar önemli ki yani sonuçta bir antrenmandan sonra, maçtan sonra eve geliyorsunuz. Evdeki huzur, evdeki destek bence çok önemli. Bu konuda da ben eşim de inanılmaz derecede destek hatta birtakım motivasyonlar örneğin EuroLeague tek bir kupa var. Şampiyon olduğumuzda küçük kupa verdi. Diğer şampiyonluklarda sadece takıma verilir büyük kupa ama eşim Ankara'da bir el sanatçısı bulmuş aynı kupanın aynı orijinallikte benzeri şu an benim evimde 19 veya 20 tane kupa var. O da onun ne kadar heyecan duyduğunu gösterir.
Muharrem Kasapoğlu: Ne kadar güzel ne kadar zarif. Hayatımda en mutlu olduğum an...
Ergin Ataman: Tabii ki çocuklarımın doğduğu anlar. Hepimiz için her baba için hayatta en mutlu olduğu anlar. Bu bir gerçek. Diğer mutlu olduğum anlarda tabii ki özellikle Avrupa şampiyonlukları hele ki örneğin İtalya'da bir takımla beraber Avrupa şampiyonu olup maçtan döndüğümüz zaman ilk iç saha maçında 10 bin seyircinin Türk bayraklarıyla beni karşılaması beni çok mutlu etmişti ama çok şükür ki bu mutluluklar hep devam ediyor. En son bu EuroLeague şampiyonluğu ülkemizdeki insanların duymuş olduğu heyecan çünkü insanlar hep böyle olumsuzlukları gündeme getirmeyi seviyorlar ama şunu gördük ki Türkiye olunca konu başarılı olunca herkesin beklentisi bu. Biz ülke olarak başarılı olmayı seven insanlarız. Onun için almış olduğum güzel geri dönüş beni çok mutlu etti. Böyle bir başarıda ülke olarak herkesin bundan haz duyması beni için çok büyük bir mutluluk.
Muharrem Kasapoğlu: Sizin mutluluğunuz, ülkenin mutluluğu, gençlerin mutluluğu hakikaten mutluluklarınız daim olsun.
TURQUIZ
Muharrem Kasapoğlu: Türkiye en çok madalyayı hangi olimpiyatta kazandı?
Ergin Ataman: son dönemlerde kazanılan madalyalar bar. Halterde atletizmde, güreşte tabii ki var. Biraz daha eskilere gitmek gerek diye düşünüyorum. Özellikle güreşte çok başarılı olduğumuz yıllar var. Yaşar Doğu, Gazanfer Bilge, Celal Atik.
Muharrem Kasapoğlu: 48'ler.
Ergin Ataman: Evet ben de 52 mi 48 mi diyecektim. 6-7 tane altın madalya almıştık. Bir de 3 adım atlama bir madalyamız var. 6 tane altınımız var inşallah önümüzde olimpiyatlar var. Sizin döneminizde bunu geçebiliriz.
Muharrem Kasapoğlu: İnşallah. Sporcularımızla, gençlerimizle hep birlikte bu gururu yaşayacağız.
Türkiye'de mavi bayraklı plajlar var. Kaç plaj var hocam mavi bayraklı?
Ergin Ataman: Arkadaşlar benim denizi çok sevdiğimi bilerek hazırlamış.
Muharrem Kasapoğlu: Arkadaşlar o konuda sizin ilginize göre tabii haksızlık yapmak istemedik.
Ergin Ataman: Ben daha çok Çeşme, Bodrum o plajları biliyorum. Göçek tarafı ege tarafı.
Muharrem Kasapoğlu: Her tarafımız ayrı cennet.
Ergin Ataman: Her tarafımız çok güzel. Mavi bayraklı herhalde 300-400 civarı plajımız vardır.
Muharrem Kasapoğlu: 519, yaklaştınız.
Ergin Ataman: Var var sürekli görüyorum.
Muharrem Kasapoğlu: Voleybol, son yıllarda özellikle ciddi başarılar aldığımız bir branş kızlarımızın özellikle ciddi başarısı var. Geçtiğimiz günlerde Erkek Milli Voleybol Takımımızın başarısı var. 73 maç galibiyet serisi olan takımımız var. Bu takımımız Guinness Rekorlar Kitabı'na girdi.
Ergin Ataman: Bunu biliyorum tabii ki. Voleybolda son dönemlerde Vakıfbank daha önceki dönemlerde Eczacıbaşı çok güçlüydü ama son dönemlerde Vakıfbank onları da buradan kutluyorum.
Muharrem Kasapoğlu: Biz de kutluyoruz. A Milli Futbol Takımımız hangi yıl ilk kez Dünya Kupası'na katıldı?
Ergin Ataman: 58, 62.
Muharrem Kasapoğlu: Yaklaştınız. 50'li yıllar. 1954.
Ergin Ataman: Ben daha hayatta yoktum o zamanlar ama büyüklerimizden duyuyoruz.
Muharrem Kasapoğlu: Hatay Kumsal açısından dünyanın en büyük ikinci kumsalına sahip. Samandağ. Biliyorsunuz ilk kumsal bu anlamda Rio. İkincisi de Hatay Samandağ. Bunun uzunluğunu ben size sorayım.
Ergin Ataman: İnanın bu benim için çok büyük bir sürpriz. Böyle uzunlukta plaj olduğunu bilmiyordum. İlk fırsatta gideceğim. Hatay'a hiç gitmedim. 5-6 kilometre civarında mı?
Muharrem Kasapoğlu: 14 kilometre. Biz bu konsepti biraz ülkemizin bilinirliğini spor camiasındaki spor turizmi açısından da biliyorsunuz ciddi avantajlarımız var. Alt yapımız var. Sorularda da bunu biraz gözetiyoruz. Hakikaten her yeri ayrı cennet. Az önce Bodrum, Ege, Marmaris, Göcek'ten bahsettik. Karadeniz apayrı, Akdeniz apayrı, işte Hatay kumsalı apayrı.
Ergin Ataman: Benim için büyük sürpriz oldu. Şu anda biraz kendime kızdım. Çok da yakın dostlarım var Hatay'da. Hep davet ediyorlar bir türlü fırsat olmadı. Yazın bir Hatay'a gitmek gerekiyor.
Muharrem Kasapoğlu: Güzel de bir Künefe.
Ergin Ataman: Evet, tabii biraz kilo problemimiz var ama gitmişken künefeyi mutlaka yiyeceğiz.
Muharrem Kasapoğlu: Hakikaten çok keyifli bir sohbet oldu hocam. Teşekkür ediyorum öncelikle. Özellikle gençlerimiz açısından hayallerin peşinden koşmanın o hayallere doğru gayret göstermenin, alın terinin, pes etmemenin sabrın çok önemli bir örneğisiniz. Bunlarla ilgili açıklamalarınızı örneklerinizi, hayat hikayenizi kısmen de olsa dinleme fırsatı bulduk. Bunu da gençlerimize aktaracağız. Biz sizinle gurur duyuyoruz. Başarılarınız, mutluluğunuz daim olsun. Sizin açtığınız bu yolda nice sporcularımız başta sizin branşınız basketbol olmak üzere yetişsinler hedefleri aşarak çıtaları yükselterek yarınlara yürüsünler diyorum.
Ergin Ataman: Ben de size teşekkür ediyorum. Bir kere bir farklılık yarattınız şu anda. Genelde biz işte bakan mevkiinde alışmışız bakanlıklara gitmek böyle takım elbiseler, kravatlar hani diyoruz ya başarı size gelmesin siz başarıya gidin diye. Siz burada zahmet ettiniz buraya geldiniz ve bizim gibi böyle spor bir şekilde geldiniz. Gençler gerçekten bunlardan bizler çok keyif alıyoruz. Sizlerin bize vermiş olduğu destek, devletimizin desteği, Cumhurbaşkanımızın sürekli olarak sporculara vermiş olduğu destek gerçekten bizi mutlu ediyor. Her türlü siyasetin dışında biz şunu görüyoruz ki siz bunu içten yapıyorsunuz, Cumhurbaşkanımız içten yapıyor. Maç biter bitmez sizi arayabiliyorsa bir ülkenin Cumhurbaşkanı ve sizle o heyecanı paylaşabiliyorsa siz de bundan keyif alıyorsunuz. Onun için sizlerin bizim yanımızda olmanız gerçekten büyük bir fırsat. Ben buradan gençlere de şunu sesleneceğim. Bu fırsatları bizim de iyi kullanmamız lazım ve bir işi yapıyorsak iyi yapmamız lazım. Ben iyi yapmaya çalışıyorum. Gençlerimiz de mutlaka iyi yapsınlar.
Muharrem Kasapoğlu: İnşallah gençlerimiz en büyük umudumuz. Sağ olun.