'Yarım kalple doğdum ama süper bir prenses gibi hissediyorum'
Nevşehir’de yaşayan ve Demir ailesinin üç çocuğundan en küçüğü olan Kadriye Demir (34), yarım kalple dünyaya geldi. Yaşamasına bile imkansız gözüyle bakılırken o, bebekliğinden itibaren üç farklı açık kalp ameliyatı geçirdi. Geçtiğimiz Ramazan ayında ritim bozukluğu nedeniyle çarpıntı gelişmesi üzerine merdiven çıkamaz hale gelen Demir'in ailesi 15 hastane dolaştı ama derdine çare bulamadı. Son olarak Samsun’da gittikleri bir hekim, aileyi Koşuyolu Yüksek İhtisas Eğitim ve Araştırma Hastanesi Kardiyoloji Aritmi ve Elektrofizyoloji Eğitim Görevlisi Doç. Dr. Abdülkadir Uslu’ya yönlendirdi. Kadriye, Doç.Dr. Uslu’nun “Meslek hayatımda ilk kez bu anatomideki bir kalbe uyguladım" dediği, radyofrekans ablasyon yöntemi sayesinde hayata yeniden döndü. Hayatının büyük bir kısmı sürekli hastanelerde geçen ve şimdi sağlığına kavuşan Kadriye Demir, “Kalbim yarım doğmuş olabilirim ama ben süper bir prenses gibi hissediyorum" dedi.
Ailesinin en küçük çocuğu olarak 23 Nisan 1990’da dünyaya geldiğinde, doktorlar yarım kalple doğan Kadriye Demir’in uzun süre yaşamasının çok mümkün olmadığını söyledi. Normal bir insanda çift karıncık ve çift kulakçık varken, Kadriye’nin kan dolaşımının bütün yükünü, yarım kalbindeki tek karıncık ve tek kulakçık çekiyordu. Nevşehir’de yaşayan kaporta ustası baba Mustafa Demir (63), umudunu hiç kesmedi ve kızına şifa bulmak için şehir şehir dolaştı. Kadriye, ilk ameliyatını 6 yaşındayken geçirdi. O yaşta olmasına rağmen gelişme geriliği nedeniyle 3 yaşında bir bebek gibi görünen Kadriye, ilk ameliyatından sonra konuşabilmeye, yürüyebilmeye ve normal gelişimini tamamlamaya başladı. Daha sonra iki kalp ameliyatı daha geçiren Kadriye, hastalığı nedeniyle normal bir çocukluk yaşayamadı. En büyük hayali polis olmaktı ama hastalığı yüzünden okul çağında hep ailesi onu okula götürüp getirdi. Merdiveni dahi zor çıkabildiği için, çoğu zaman öğretmenleri evine gelerek onun ortaokula kadar okuyabilmesini sağladı.
HASTANE HASTANE ŞİFA ARADILAR
Kadriye için geçtiğimiz aylarda bir imkansız daha başarıldı. Kalbinin olağan dışı anatomisinden kaynaklanan ve ailesinin 14-15 hastane dolaşıp çoğu doktordan ‘Çok riskli olduğu için yapılamaz’ yanıtını aldığı ritim bozukluğu tedavisi, Koşuyolu Yüksek İhtisas Eğitim ve Araştırma Hastanesi Kardiyoloji Aritmi ve Elektrofizyoloji Eğitim Görevlisi Doç. Dr. Abdülkadir Uslu’nun uyguladığı radyofrekans ablasyon işlemi sayesinde gerçekleştirildi. Doç.Dr. Uslu, Kadriye’nin fizyolojik olarak çok nadir bir vaka olduğunu söyledi ve “Ben de meslek hayatımda ilk kez bu anatomideki bir kalbe ablasyon uyguladım" dedi.
'ÇOK NADİR GÖRÜLEN BİR VAKA'
Normal bir kalpte iki kulakçık ve iki karıncık bulunduğuna dikkat çeken Doç. Dr. Uslu, “Ancak bu hastada tek kulakçık ve tek karıncık vardı; akciğerden gelen damarların hepsi ve kalbin venöz dönüşü dediğimiz kirli kanı getiren kan damarları tek bir kulakçıkta bir araya geliyor. Yine aynı şekilde tek ventrikülle yani karıncıkla hem vücuda hem de akciğerlere kan pompalayan bir anatomisi var. Kadriye şu an 34 yaşında. Bu yaşına gelmesi için üç farklı cerrahi operasyon geçirmiş. Hatta son operasyonunda ciddi hemodinamik problem oluştuğu için ameliyatı yarım bırakılmak zorunda kalınmış. Çok nadir görülen bir vaka. Teknoloji ve tıbbın ilerlemesi ile bu hastalar artık uzun süre yaşatılabiliyor. İleri yaşlarda da bu tip ritim problemleri ortaya çıkabiliyor. Bizim bu hastalarda gördüğümüz aritmide asıl problem, kalbin anatomik olarak normal bir kalpten tamamen farklı olması. Kadriye küçüklükten itibaren birkaç farklı ameliyat da geçirdiği için, kalbin kulakçık, karıncık ve iletişim sistemi anatomisi tamamen değişmiş durumdaydı" dedi.
'İLK KEZ BİR YARIM KALBE ABLASYON YAPTIM'
Anatomik farklılık nedeniyle bu hastalarda aritmi müdahalelerinin de çok komplike hale geldiğine işaret eden Doç. Dr. Uslu, sözlerini şöyle sürdürdü: “Çünkü bizim kalbin elektriksel sistemine yaklaşımımız da tamamen değişiyor. Zaten anatomik ve fonksiyonel olarak yetersiz bir kalp var, tüm vücuda tek karıncıktan kan pompalayan bir kalp. Bu tip hızlı ritimler de ileride kalp yetmezliğine gidecek ve yaşam süresini ciddi anlamda kısaltacaktı. Kadriye, aritmi gelişmesi üzerine bize refere edildi. Kalbin tek olan kulakçığını ve karıncığını üç boyutlu haritalayarak ’flutter ablasyonu’ dediğimiz kalp kulakçıklarının düzensiz halkasal çarpıntısını gidermek üzere radyofrekans ablasyon yani yakma işlemi yaparak kalbi normal ritmine çevirdik. Ben de meslek hayatım boyunca ilk kez, yarım kalp diyeceğimiz bu anatomide radyofrekans ablasyon uyguladım. Çünkü tamamen farklı bir kalp anatomisi ile karşı karşıyaydık. Literatürde de çok rastlamadım açıkçası. Makale olarak bu hastayı yazmayı düşünüyoruz çünkü çok nadir bir vaka. Türkiye'de bir, belki en fazla ikidir."
'ONU YAŞATABİLMEK İÇİN HER ŞEYİ YAPTIK'
Doğduğundan beri kızını yaşatmak için her türlü zorluğa göğüs geren kaporta ustası Mustafa Demir ise yaşadıklarını şöyle anlattı: “Kadriye 23 Nisan 1990'da dünyaya geldi. Doğduğu gün bize kalp hastası olduğu söylenmişti zaten. 1996'da ilk ameliyatını oldu. 2002'de bir ameliyat daha gerçekleştirildi. 9 yıl falan oluyor en son bir ameliyat daha oldu. O ameliyatından sonra daha iyi oldu. 6 yaşına kadar 1 yaşında bebek gibiydi. Yürüme yok, konuşma yok. İlk ameliyatından sonra gelişmeye, büyümeye, yavaş yavaş konuşmaya başladı. İkinci ameliyatından sonra okula yazdırdık. Ancak çok problem yaşıyordu. Eve öğretmen getirdik, eğitimini evde tamamlamaya çalıştık. Çok zor zamanlar geçirdik onu yaşatabilmek için. En son Ramazan ayında geçirdiği çarpıntıya kadar iyi gidiyordu. Ondan sonra da 14-15 hastane gezdik, tedaviyi yapabilecek doktor bulamadık. Çünkü kimse bu operasyonu yapmak istemiyordu, çok riskli olduğu için cesaret edemediler."
'BABAMIN BAŞ TACIYIM O BANA YETER'
Yaşadığı tüm zorluklara rağmen hayat sevincini hiç kaybetmeyen Kadriye Demir ise çok istediği polislik mesleğini, okuyamadığı için yapamadığını ama babasının baş tacı olduğu için de çok mutlu olduğunu belirterek, “Çok çarpıntım oldu. Çok zor zamanlar geçirdim. Nefesim daraldı, merdivenden inip çıkamıyordum. Çok zorlanıyordum. Dünya benim için bitmiş durumdaydı sanki. Gece gündüz hastanedeydim çok yorulmuştum, artık pes etmiştim. Şimdi sağ olsun, hocamızdan Allah razı olsun, beni o kurtardı. Polis olmayı çok isterdim, en büyük hayalim buydu. Ama okuyamadığım için maalesef olamadım. Olsun, babamın baş tacıyım o bana yetiyor. Kalbim yarım ama süper bir prenses gibi hissediyorum" dedi.