Prof. Dr. Horuz: Testis kanseri daha çok genç erkekleri tehdit ediyor
Sinsi seyreden testis kanserinin ölümcül doğasına dikkati çeken Prof. Dr. Rahim Horuz, “Testis kanserinin diğer kanserlerden bir farkı yaşlılarda değil, daha ziyade genç erkeklerde görülmesidir. Bu hastalıkla genellikle 20'li ve 30'lu yaşlarda karşılaşılır. İster ağrılı ister ağrısız olsun, testiste fark edilen her türlü sertlik, kitle ve sınır düzensizliği aksi kanıtlanana kadar kansermiş gibi muamele görmelidir. Tedavinin temel prensibi, hastalığın ölümcül doğası hatırlanarak, acele etmektir” dedi.
Medipol Mega Üniversite Hastanesi Üroloji Bölümünden Prof. Dr. Rahim Horuz, daha çok genç erkeklerde görülen testis kanserine ilişkin önemli uyarılarda bulundu. Prof. Dr. Horuz, “Testis kanseri testiste, erkeklerde sperm ve hormon üreten üreme organında, kötü huylu tümör, yani kanser oluşması durumudur. Tüm kanser türlerinde olduğu gibi tedavi edilmediğinde testis kanseri de ölümcül olabilir. Fakat erken tespitiyle uygun şekilde tedavi edilmesi durumunda hastaların tamamının kanserden bütünüyle kurtulmaları mümkündür. Testis kanseri aslında oldukça az karşılaşılan bir kanser türüdür; her yıl 100 bin erkekten yaklaşık sadece 3 ila 5’inde testis kanseri teşhis ediliyor. Diğer bir ifadeyle her 250 erkek çocuğun yaklaşık 1’inde ileride testis kanseri gelişecektir. Testis kanserinin diğer kanserlerden bir farkı yaşlılarda değil, daha ziyade genç erkeklerde görülmesidir. Bu hastalıkla genellikle 20'li ve 30'lu yaşlarda karşılaşılır” diye konuştu.
HASTALIĞIN ÖLÜMCÜL DOĞASINI BİLEREK ACELE EDİN
Testis kanseri ağrı yapmadığı için sinsi seyrettiğine dikkati çeken Prof. Dr. Horuz, şöyle devam etti:
“Testis kanserinin çoğu zaman ilk ve tek belirtisi testiste kişinin kendisinin fark ettiği ya da bazen rutin muayeneler sırasında hekimlerin fark ettiği kitle ve sertliktir. Hastaların üçte birinde bu sertlik ve kitle bulgusuna ağrı da eşlik edebilir. Fakat ister ağrılı ister ağrısız olsun, testiste fark edilen her türlü sertlik, kitle ve sınır düzensizliği aksi kanıtlanana kadar kanser imiş gibi muamele görmelidir. Dolayısıyla testisinde böyle bir kitleden şüphelenen bir gencin ertelemeden bir üroloğa başvurması hayati önem taşır. Her kanser türünde olduğu gibi unutulmamalıdır ki testis kanserinde de hastalığı gecikmeden ve erken aşamada teşhis etmek onu tam bir şifa ile tedavi etmeye imkan sağlar. Özellikle çocukluk döneminde testis inişi gecikmiş olan veya inmemiş testis nedeniyle ameliyat uygulanmış olan kimseler riskli grupta olduklarını bilmeli ve kendi kendine yapılan bu muayeneyi ihmal etmemelidir. Bu açıdan herhangi bir şüphe var ise, mutlaka vakit kaybetmeden bir üroloğa başvurulmalıdır. Tedavinin temel prensibi, hastalığın ölümcül doğası hatırlanarak, acele etmektir.”
TÜMÖRÜN TÜRÜ, DERECESİ VE METASTAZA GÖRE TEDAVİ UYGULANIR
Prof. Dr. Rahim Horuz, testis kanseri tanısında uygulanan yöntemleri şu şekilde açıkladı:
“Tanının ilk aşaması testisteki kitlenin el ile muayene edilerek ortaya konmasıdır. Ardından çoğu zaman bir ultrasonografik inceleme yapılır ve tümör hakkında daha detaylı bilgi elde edilir. Bu hastalarda kan testleri yapılır; tümör tarafından salgılanan ve ‘kanser belirteci’ denilen bazı özel kimyasal maddeler kan tahliliyle test edilir. Gerekirse MR da çekilebilir. Testis tümörünün türünü, derecesini ve lokal evresini o testisin ameliyatla alınıp patolojik incelemeye tabi tutulması sonrasında öğrenmiş oluruz. Bu tümörün bir kanser olduğu patolojik olarak kanıtlandığında, hastalığın vücudun diğer bölgelerine yayılıp yayılmadığını araştırmak gerekir. Bu tarama genelde retroperiton dediğimiz karın arka bölgesini ve akciğerleri incelemek için çekilen tomografilerle ve benzeri radyolojik yöntemlerle gerçekleştirilir. Testis tümörü lokal evrede tespit edilmişse, yani testisin dışında hastalık yok ise orşiektomi dediğimiz ameliyatla testisin vücuttan uzaklaştırılması sonrasında hastanın şifa bulması beklenir. Vücudunda başka bir odakta yayılmış hastalık tespit edilmemiş olmasına rağmen orşiektomiden belli bir süre sonra bazı hastalarda hastalığın uzak bölgelerden nüks ettiği görülebilir. Bu hastaları bazı tıbbi kriterlerle önceden ayırt etme imkanımız olduğu için hastalık yayılmamış gibi görünse de risk derecelerine göre tedbiren ilave düşük doz kemoterapi uygulamaları gerekebilir. Eğer kanser baştan testis dışına yayılmış ise hastalığın alt türüne ve yayıldığı bölgeye göre kemoterapi, bazen batın arka bölgesine yani retroperitoneal alana yönelik olarak cerrahi, nadiren de özel bazı alanlara radyoterapi uygulanması şeklinde tedavi seçenekleri vardır.”
KİŞİYE ÖZEL TEDAVİ UYGULANIYOR
Günümüzde testis kanseri tedavisinde yeni yöntemlerin geliştiğini belirten Prof. Dr. Rahim Horuz, şu bilgileri verdi:
“Erken aşamada tespit edilmiş testis kanserinde tedavinin kalıcı şifa sağlama oranı yüzde 100’e yakın, yayılmış hastalıkta da yüzde 90’ının üzerinde olduğu için yukarıda bahsedilen temel tedavi yöntemlerinin etkinliği konusunda şüphe yoktur. Bu nedenle temel tedavi olarak ameliyat, kemoterapi ve radyoterapi gibi yöntemlerle ilgili prensipler uzun yıllardır değişmeden kaldı, fakat her biri ile ilgili teknik ve teknolojik gelişmeler zamanla önemli avantajlar sağladı. Ne mutlu ki artık bu tedavilerin etkinliğinden çok hangi tedavi yönteminin daha kolay ve daha az yan etkili olduğu konusunda tartışmalarımız yoğunlaşmaktadır. Tedavi planlanırken her hasta için kendi şartlarına özel bazı değişiklikler ve esneklikler söz konusu olabilmektedir, bu gelişmeler kişiye özel tedavilerin oluşturulmasında zenginlik sağlar. Cerrahi açıdan bakıldığında, sadece tek testisi bulunan ve bu testiste tümör gelişmiş olan kişiler gibi veya her iki testisinde birden tümör gelişmiş olan kişiler gibi bazı özel hastalarda testisin tamamını feda etmeden sadece tümörlü bölümün çıkarılması mümkün olabilmektedir. Bu kararı verirken ameliyat sürecinde kullandığımız tanı ve seçme yöntemleri ile ameliyat sırasında uyguladığımız cerrahi teknikler her geçen gün daha da gelişmektedir. Önemli bir konu da hastalığın kendisinden veya tedaviye bağlı yan etkilerden kaynaklanabilecek üreme sorunlarını azaltma yönündeki gelişmelerdir. Bu açıdan hastalarımızın tedavi süreçlerini androlojik bakış açısı ile ve üreme merkezlerinin/tüp bebek merkezlerinin iş birliği ile yürütmek önem taşır. Sonrasında oluşabilecek kısırlığa karşı ameliyat veya kemoterapi öncesinde bir tedbir olarak spermlerin dondurulması kesinlikle önerdiğimiz bir yöntemdir. Orşiektomi ameliyatı ile testis alındığında o testisin yerine bir testis protezi yerleştirilmesi tercih edilebilir. Protezlerle ilgili gelişmeler bu konuyu giderek daha çok ön plana çıkarmıştır ve günümüzde doğal olana en yakın ve hasta anatomisine en uygun protezlerin seçilme imkanı vardır.
TEDAVİLERİN BAŞARISI YÜZDE 90 CİVARINDA
Prof. Dr. Rahim Horuz, tedavi sonrası geçen süreyi şu şekilde değerlendirdi:
“Testis kanserini oluşturan hücre tipinin kemoterapiye duyarlı olması sayesinde yayılmış hastalıklarda dahi tam ve kalıcı şifa oranı yüksektir. Genel olarak lokal hastalıkta yüzde 99, ileri evrede yayılmış hastalıkta yaklaşık yüzde 80 ve ortalamada ise yüzde 90’ın üzerinde şifa imkanı söz konusudur. Öte yandan geri kalan grupta hastalığın tedaviye yanıt vermemesi veya bir müddet fayda görüldükten sonra hastalığın tekrarlaması olasıdır. Karşı testiste de tümör gelişmesi ihtimal dahilindedir. Tüm bu sebeplerle hastalar ister sadece cerrahi ile ister diğer ilave yöntemlerle tedavi edilmiş olsunlar, sürekli takip altında kalmaları gerekir. Bu takip işlemleri giderek esnetilecek şekilde ilk 5 yıl daha yoğun sonrasında ise daha seyrek olarak uygulanır.”