Gündem
Politika
Spor
Dünya
Ekonomi
Kurumsal
English
You are already subscribed to notifications.

40 yaş altındaki meme kanseri vakalarında yaşam kaybı oranı arttı

İstatistiklere göre, kadınlarda meme kanseri yaklaşık yüzde 85 oranında 40 yaşından sonra ortaya çıkıyor. Ancak 40 yaş altında görülen meme kanserinin daha agresif seyirli olması önemini artırıyor. Geçtiğimiz günlerde Radiology Dergisinde yayınlanan bir analiz çalışmasına göre, 40 yaşın altındaki kadınlarda meme kanserinden yaşam kayıplarının 1987 yılından bu yana ilk kez arttığına dikkat çekildi. Genel Cerrahi Uzmanı Prof. Dr. Özcan Gökçe, sonuçları şaşırtan çalışmayı değerlendirdi.

ABONE OL
İSTANBUL (DHA)

Kadınlarda en sık görülen kanserler arasında ilk sırada yer alan meme kanserine yönelik sürekli gelişen tedavi yaklaşımları ve erken tanı imkanları sayesinde yaşam kayıpları oranı gün geçtikçe azalıyor. “Adı geçen analiz çalışmasında meme kanseri yaşam kaybı oranlarının 40 ila 79 yaş arasındaki kadınlarda, her on yılda yüzde 1,2 ile yüzde 2,2 arasında düştüğünün gösterildiğini söyleyen Genel Cerrahi Uzmanı Prof. Dr. Özcan Gökçe, “40 yaş altındaki kadınlarda ilginç bir veri dikkat çekti. 20 ila 39 yaş arası kadınlarda meme kanserine bağlı yaşam kaybı oranı yüzde 0,5 arttı” diye konuştu.

40 YAŞ ALTI KADINLARDA YAŞAM KAYBI ORANLARI NEDEN ARTIYOR?

40 yaş altındaki genç kadınlarda mortalite olarak tanımlanan yaşam kaybının azaltılmasına yönelik çalışmaların uzun yıllardır devam ettiğini hatırlatan Yeditepe Üniversitesi Kozyatağı Hastanesi Genel Cerrahi Uzmanı Prof. Dr. Özcan Gökçe araştırmanın dikkat çektiği sonucu şöyle değerlendirdi:

“Uzun yıllar gerçekleştirilen çalışmalara bağlı olarak 20-40 yaş arasındaki genç kadınlarda da düzenli kontrollerin artmasıyla can kayıpları azaldı. Ayrıca onkolojik yöntemlerin gelişmesi, akıllı ilaçların üretilmesi de genç yaşta meme kanserine yakalanan insanların tedavi edilmesiyle birlikte 40 yaş altında mortalite (yaşam kaybı) oranları da önemli oranda düştü. Ancak bu araştırma bize 40 yaşın altındaki kadınlarda mortalitedeki azalma oranının durduğunu gösteriyor. Bu sonuca götürebilecek iki durum var. Ya 20-40 yaş arasındaki kadınların meme kanseri kontrolü için düzenli muayeneye olan ilgisi azaldı ya da meme kanseri görülme oranı bu yaş grubunda arttı. Bunun hangisinin doğru olduğunu anlayabilmemiz için zamana ihtiyaç var.”

Sonucu anlamak için her ne kadar zamana ihtiyaç olsa da kişisel görüşünün 20-40 yaş arası kadınlarda ilginin azaldığı yönünde olduğunu söyleyen Prof. Dr. Özcan Gökçe, “Sanırım ailesinde ya da yakın çevresinde meme kanseri görülen kadınlar kontrollerini düzenli olarak yaptırıyor, olmayanlar kontrollerini yaptırmıyor” dedi.

MEME KANSERİNİN GENÇLERDE DE GÖRÜLDÜGÜ YETERİNCE BİLİNMİYOR

Prof. Dr. Gökçe’nin verdiği bilgiye göre 40 yaş altındaki meme kanserlerinin büyük çoğunluğu BRCA-1 BRCA-2 gen mutasyonları ile birlikte kalın bağırsak kanseri, yumurtalık kanserleri gibi ailesel kanserlerle birlikte görülüyor. Aksi durumda 40 yaşın altında meme kanseri görülme riski azalıyor. Ancak genetik faktör olmasa da çevresel faktörler, sigara kullanımı, sağlıksız beslenme gibi nedenler meme kanserinin genç yaşlarda ortaya çıkmasını tetikleyebiliyor.

Kadınların geç evlenmesi, doğurganlık yaşının 30’lu yaşların üstüne çıkmasının da bu durumu etkileyebileceğini hatırlatan Prof. Dr. Gökçe, “Ancak yine de meme kontrollerini yaptırmak için hekime başvurmamalarının asıl önemli faktör diye düşünüyorum. Çünkü hala meme kanseri 40 yaşın üstünde başlıyormuş gibi bir algı var. Bu nedenlerle de 40 yaş altında kadınlarda meme kanseri görülme oranları artıyor olabilir” ifadelerini kullandı.

TARAMA PROGRAMLARI NE DİYOR?

40 yaşın üzerinde görülen bir hastalıkta yüzde 10’luk bir popülasyonu genç yaşta mamografi taraması yapmanın dünya genelinde de bir anlamı bulunmadığını söyleyen Prof. Dr. Gökçe, ancak tarama olmasa da düzenli olarak kontrollerin yapılması ve ultrason taramalarının yapılmasının bu yaş aralığında oldukça önem taşıdığına işaret etti.

40 yaş altındaki genç kadınlara ultrason kontrolü ve şüpheli bölgelerden biyopsi alınmasıyla meme kanserini erken teşhis etmenin mümkün olduğunun altını çizen Prof. Dr. Gökçe, risk grupları ve yapılması gereken kontrollerle ilgili şu bilgileri verdi:

“İlk olarak ailesinde 1. derecede akrabalarında meme kanseri görülen kişilerin 40 yaş altında düzenli kontrollerini yaptırmalarını öneriyoruz. Çünkü bu risk grubundaki bireylerde meme kanseri görülme olasılığı normal popülasyona göre 17 kat fazladır. Bunun dışında sigara kullanan, fastfood ağırlıklı beslenen, obez ve fazla kilolular, doğum kontrol haplarını çok uzun süre kullanmış kişiler, PKOS ya da endometriozis hastalıkları nedeniyle hormonal tedavi alanların mutlaka 40 yaşın altında düzenli kontrollerini ve ultrasonografilerini yaptırması gerekir. Baba faktörü daha az etkili olmakla birlikte ailede baba da dâhil olmak üzere kalın bağırsak kanseri varsa meme kanserine yatkınlık daha fazla olabileceği de unutulmalıdır.”

ERKEN EVREDE TAMAMEN İYİLEŞME ŞANSI ÇOK YÜKSEK

Erken evre meme kanserlerinde yani evre-2’yi geçmemiş meme kanserlerinde tamamen tedavi edilebilme şansının oldukça yüksek olduğuna dikkat çeken Prof. Dr. Özcan Gökçe, “Ancak teorik olarak genç yaşta karşılaşılan meme kanserinin 40 yaş hatta 50 yaşın üstündeki kişilere göre hızlı seyretme olasılığı daha fazladır. 70 yaşındaki bir kişide meme kanserinin ilerlemesi, metastaz yapması 30 yaşındaki bir insana göre daha yavaş seyreder. Dolayısıyla genç yaşlarda ortaya çıkan meme kanserinin erken evrede yakalanması çok büyük önem taşır” diye konuştu.

“GENÇ YAŞTAKİ MEME KANSERİ DE MULTİDİSİPLİNER YAKLAŞIM GEREKTİRİR”

40 yaş altı meme kanserli kadınlara yönelik olarak da tedavi seçeneklerinin bulunduğunu hatırlatan Prof. Dr. Gökçe, “Erken tespit edildiğinde bu kadınların tam tedavi sonrasında bebek sahibi olabilmeleri mümkün olur. Meme derisi-meme başı koruyucu yöntemlerle aynı seansta protez yerleştirilmesiyle de estetik görünüm korunabilir” dedi.

Prof. Dr. Gökçe, “Bu vakalarda meme klasik meme kanseri tedavisine devam edilir. Söz konusu kişilerde de taramayı yapabilmek için radyoloğa, biyopsiyle tanıyı koyabilmek için patoloğa, tedaviyi tam yönlendirebilmek ve takip için onkoloğa, ameliyatı gerçekleştirebilmek için cerraha gerekirse radyasyon onkolojisi yapabilmek için de radyasyon onkoloğuna ve tüm bu süreçler boyunca hastanın psikolojisini sağlam tutabilmek için psikiyatriste ihtiyaç var. Dolayısıyla multi disipliner bir yaklaşımla hasta genç yaşta bile olsa tam tedaviyi sağlayarak onu yaşamda tutabilmek mümkündür” diyerek sözlerini noktaladı.

Diğer Haberler

  1. ‘Elektronik sigaralar tehlike saçıyor’
  2. ‘Diyabet sebebiyle meydana gelen görme kayıplarının yüzde 95’i erken tanı ile önlenebilir’
  3. Prof. Dr. Erdal Karaöz: Kök hücre tedavilerinde umut verici sonuçlar alıyoruz
  4. Gereksiz hasta bezi kullanımı toplum sağlığı ve çevre için riskli
  5. Medipol Acıbadem’de Kozmetik Dermatoloji ve Sağlıklı Yaşam Merkezi hizmete açıldı
  6. Uzmanı açıkladı: Sarı nokta hastalığının sonunda körlüğe giden durumlar oluşuyor
  7. Başkent Üniversitesi'nin yapay zeka projesine büyük ödül
  8. 'D vitamini eksikliği üşümeye neden olabilir'
  9. Sağlık-Sen, ‘112 Acil Sağlık Hizmetleri Çalıştayı Sonuç Raporu’nu yayımladı
  10. 'Mesleki stres yükü yoğun olan kişilerin Alzheimer olma olasılıkları daha yüksek’

© Copyright 2024

DHA