TBMM'de, kapalı oturum tutanakları mühürlendi
Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Genel Kurulu'nda, İsrail tehdidi gündemiyle yapılan kapalı oturumun tutanakları mühürlendi.
TBMM Genel Kurulu, 'Öğretmenlik Mesleği Kanun Teklifi'ni görüşmek üzere Meclis Başkan Vekili Gülizar Biçer Karaca başkanlığında toplandı. Başkan Vekili Karaca, 8 Ekim'de İsrail tehdidi gündemiyle kapalı oturumda toplanan Genel Kurul tutanaklarının mühürlenmesi için kapalı oturuma geçileceğini duyurdu. Kapalı oturum nedeniyle Genel Kurul salonunda bulunan dinleyici ve gazeteciler dışarıya çıkarıldı. Ayrıca, Meclis'teki basın büroları boşaltıldı, kapılar kilitlendi. Yaklaşık 10 dakika süren oturumda kapalı oturum tutanakları mühürlendi. Genel Kurul, daha sonra gündemindeki konuları görüşmek üzere açık oturuma geçti.
GENEL KURUL'DA KADINLARA YÖNELİK ŞİDDETİN ÖNLENMESİ İÇİN KOMİSYON KURULDU
İsrail tehdidinin görüşüldüğü kapalı oturum tutanaklarının mühürlenmesinin ardından Meclis Başkan Vekili Gülizar Biçer Karaca, birleşime ara verdi. Aranın ardından TBMM Genel Kurulu, gündemdeki konuları görüşmek üzere açık oturuma geçti. Gündem dışı konuşmalar, siyasi partilerin grup önerilerinin ardından Meclis Başkanvekili Karaca, 'kadınların her türlü şiddet ve ayrımcılığa maruz kalmalarının önlenmesi amacıyla bu alandaki mevcut düzenlemelerin gözden geçirilmesi ve alınması gereken ek tedbirlerin belirlenmesi' için Meclis Araştırma Komisyonu kurulması için TBMM Başkanlığına sunulan önergeyi okuttu ve siyasi parti temsilcilerine söz verdi.
'KADINA ŞİDDET GÜNDEMİMİZDE OLMAMALIDIR'
Önerge üzerine ilk sözü MHP Adana Milletvekili Ayşe Sibel Ersoy aldı. Ersoy, "Toplum olarak kadına yönelik şiddetle mücadelemizi sıfır tolerans ilkesiyle hassasiyetle sürdürerek kadına yönelik şiddetin son bulmasını sağlamalıyız. Kadına şiddetle mücadelede kanun ve yasalarla uygulanan yaptırımların yanında toplumsal bilincin arttırılması gerektiğini de vurgulamak istiyorum. Büyük ve güçlü Türkiye olma yolunda kadınlarımızın önemini Büyük Önder Atatürk şöyle ifade etmiştir, 'Milletimiz güçlü bir millet olmaya azmetmiştir. Bunun gereklerinden biri de kadınlarımızın her konuda yükselmelerini sağlamaktır. Bundan dolayı kadınlarımız ilim ve fen sahibi olacaklar ve erkeklerin geçtikleri bütün öğretim basamaklarından geçeceklerdir.' Bu hedefe doğru giden yolda 21'inci yüzyılda kadına şiddet gündemimizde olmamalıdır" ifadelerini kullandı.
'KOMİSYONDA, İSTANBUL SÖZLEŞMESİ HAKKINDA KAMUOYU DOĞRU BİLGİLENDİRİLMELİ'
Saadet Partisi grubu adına söz alan Antalya Milletvekili Serap Yazıcı Özbudun, Türkiye'nin sorunlarını uzun zamandır akılcı yöntemlerle çözmediğini belirterek, "Bildiğiniz gibi, 20 Mart 2021'de Cumhurbaşkanının Anayasa’ya aykırı bir kararıyla İstanbul Sözleşmesi’nden Türkiye çekildi. Bizler, Anayasa’nın üstünlüğüne, hukukun üstünlüğüne ve kadın haklarının korunmasına değer veren kişiler olarak bunu yargıya taşıdık ama yargı üzerinde kullanılan siyasi baskılar maalesef, sonuç almamızı engelledi. Peki, neden bu sözleşmeden geri çekildik? Aslında İstanbul Sözleşmesi Türkiye'nin kurucusu olduğu Avrupa Konseyinin bir sözleşmesi ve bu sözleşmenin hazırlanmasında bizzat Türkiye öncü bir rol oynadığı için sözleşme, İstanbul Sözleşmesi adıyla anılıyor. Peki, bu neye kurban edildi? Maalesef, hükümet üyelerinin kısa yoldan oy devşirmeyi amaçlayan popülist politikalarına kurban edildi. Çünkü sözleşme, aslında aile içi şiddeti önlemeye matuf düzenlemeler içerdiği halde kamuoyu yanlış bilgilendirildi, sözleşmenin içeriği tahrif edildi ve böyle bir sonuç ortaya çıktı. Biz mücadelemize devam edeceğiz ve bu komisyonun kurulması halinde sözleşmenin içeriğiyle ilgili kamuoyunu doğru bilgilendirmeye yönelik bir çalışmanın yapılmasını da arzu ediyorum" diye konuştu.
'SUÇLULAR MEVCUT DÜZENİN SUNDUĞU MÜSAMAHADAN FAYDALANIYOR'
İYİ Parti Grubu adına söz alan Manisa Milletvekili Şenol Sunat ise "Kadın cinayetleri, çocuk cinayetleri, taciz, tecavüz, çocuk istismarları, Ayşenur’lar, İkbal’ler, Emine’ler, Gülfer’ler, Özgecan’lar, Narin’ler ve Sıla’lar, binlercesi. Hunharca katledilen kadınlarımız ve çocuklarımız, her biri vicdanımızda yanan kor ateşleri gibi. Bu ateşleri ruhumuzu yakıyor, insanlığımızdan hepimizi utandırıyor. Suçlular mevcut düzenin sunduğu müsamahadan dolayı sonuna kadar bundan yararlanıyor. Hukukun katledildiği ülkemizde ceza sistemimizdeki hafifletici sebepler, iyi hal indirimleri, yetersiz denetimler ve ülkeyi yönetenlerin söylemleri suça davetiye çıkarıyor. Kadına, çocuğa ve kendinden güçsüz olanlara yönelik şiddet, istismar acziyetin, aşağılık kompleksinin, bozuk ruh sağlığının ve çarpık ahlak anlayışının bir tezahürüdür diyorum. Ne hale geldiğimizi, toplumsal bir çözülme yaşadığımızı görmek için gündüz kadın programlarında reyting almak uğruna iştahlı sunucuların programlarına bakın yeter. Tabii ki bir sözleşme, raporlar ve kanunlar, Anayasa’da yazılanlar tek başına kadına şiddeti önleyemez ama İstanbul Sözleşmesi kadına şiddeti önleyici politikalar için ülkelere yol haritası çiziyordu, kaldırdınız" dedi.
'NARİN'DEN BU YANA 27 KADIN VE ÇOCUK DAHA ÖLDÜRÜLDÜ'
Önerge üzerine DEM Parti adına söz alan Diyarbakır Milletvekili Sevilay Çelenk, kadına yönelik şiddetin araştırılması için komisyon kurulabilmesi adımının kıymetli olduğunu vurgulayarak, "İstanbul Sözleşmesi kapsamında özellikle aile içi şiddet sadece hane içinde olanı değil, hane dışındaki bu ısrarlı takip vesaireyi de aile içi şiddet kapsamına alan çok değerli bir sözleşmeydi ve onlar da elimizden gitti. Mesela iktidar partisi üyelerini yerlerimizden çok öfkeli sözlerle susturuyoruz aslında bu bizim istediğimiz bir şey değil ama buraya çıktıklarında bir kez şunu duymak istiyoruz: 'Ben çok üzgünüm, kendi adıma bu olanlardan çok üzgünüm, elimizden ne gelirdi de yapmadık diye düşünmekten kendimi alamıyorum' demesini beklerdik. 22 yıllık bir iktidardan söz ediyoruz burada. Buraya gelip yasaysa yasa, Anayasa’ysa Anayasa. 'Sıfır tolerans' diyorsunuz, Narin’den bugüne 27 kadın ve çocuk daha öldürüldü. Anıt Sayaç işliyor" değerlendirmesinde bulundu.
'KADINLARIN SOKAĞA ÇIKMAYA KORKTUĞU BİR ÜLKE OLDUK'
CHP Grubu adına söz alan Ankara Milletvekili Aliye Timisi Ersever ise "Acıdan yorulduk, içine girdiğimiz korku iklimi günlük hayatı tehdit eder noktaya ulaştı. Tüm bu yaşadıklarımızdan toprak utandı, su utandı ama tüm bu olup bitenlerden utanmayan, vicdanı sızlamayan bir kesim var; onlar da bu tablonun sorumluları. Emine Bulut’un, 'Yaşamak istiyorum' çığlığı hala kulaklarımızda, 'Narin' demeye dilimiz varmıyor, 'Sıla' deyince kelimeler boğazımızda düğümleniyor. İkbal, Ayşenur daha onlarcası, yüzlercesi görülmemiş bu vahşeti, yaşatılan acıları anlatmaya kelimeler yetmiyor. Kadınların sokağa çıkmaya korktuğu bir ülke olduk. Övünerek bahsettiğiniz Türkiye Yüzyılında yoksulluk, açlık, kadın ve çocuk cinayetleri, taciz ülkenin temel sorunları haline geldi, ülke adeta Orta Çağ karanlığına gömüldü. Tüm bu olup bitenler karşısında ise kör, sağır, dilsiz bir hükümet var; bolca hamaset, boş söz ve açıklama var" ifadelerini kullandı.
'PARTİMİZ İÇİN KADIN KONUSU ÖNCELİKLİ KONULARIN BAŞINDADIR'
AK Parti Grubu adına söz alan Sakarya Milletvekili Çiğdem Erdoğan, kadın ve çocuklara yönelik şiddet ve cinayetlerin durması için canla başla çalıştıklarını kaydederek, "Kadına yönelik şiddeti, çocuğa yönelik şiddeti ama’sı, fakat’ı, lakin’i olmadan çözmek zorundayız, bu işin affı yoktur. Bir kadını öldüren bütün insanlığı öldürmüş gibidir. 18 yıldır AK Parti’de aktif siyaset yapan, Kadın Kolları Başkanlığı, Merkez Karar Yönetim Kurulu Üyeliği, Bakan Yardımcılığı yapmış ve hep bu konularla çok yakından ilgilenmiş, 2 kız çocuğuna annelik yapan bir kadın olarak size şunu net bir şekilde söylemek isterim ki, partimizin iktidarları döneminde kadın konusu her zaman öncelikli konuların başındadır. Kadınlar için her zaman en iyisini hedefledik ve bu konuya her zaman siyaset üstü bir tutumla yaklaştık. Destek mekanizmaları kurarak, devrim niteliğinde reformlar yaparak kadının ekonomik ve sosyal statüsünü güçlendirmek için durmadan çalıştık. Kadına şiddetle mücadele noktasında ülkemize çağ atlatan yasal düzenlemeleri yürürlüğe koyduk. Genç kızların kılık kıyafetlerinden dolayı istediği mesleği seçememesine ve hatta üniversite kapılarından geri çevrilmesine bir son verdik. Halk tarafından seçildikleri halde sırf başındaki örtüden dolayı kendisine milletin verdiği görev yaptırılmayarak ağır bir şiddet uygulanan kadın siyasetçilerimizin mağduriyetine bir son verdik" diye konuştu.
'İKTİDAR PARTİSİNDEN ÖZ ELEŞTİRİ BEKLİYORUZ'
AK Parti Sakarya Milletvekili Çiğdem Erdoğan'ın açıklamaları üzerine söz alan DEM Parti Grup Başkanvekili Gülüstan Kılıç Koçyiğit, "Bu kadın katilleri için, 'Cezasızlık algısı varmış, bununla mücadele edelim.' Cezasızlık algısı yok, cezasızlığın bizzat kendisi var, bir algıdan bahsetmiyoruz. Bakın, eğer bazı konularda sosyal medyada infial olmasa o kadın katilleri hemen serbest bırakılıyor. İyi hal indirimini kim bu literatüre kazandırdı? Kim bu şartlı tahliye koşullarını pandemide bu kadın katillerine getirdi? Bugün neden patır patır kadınlar ölüyor? Neden İstanbul Sözleşmesi’nden çıkıldı? Neden 6284 uygulanmıyor? Bu soruların muhatabı iktidardır. Biz bu kürsüden öz eleştiri bekliyoruz. Yaptıklarının tersine, gerçekten kadınların hayatını, yaşamlarını koruyacak eylem bekliyoruz, adım bekliyoruz. Burada süslü sözler duymak istemiyoruz ve kadınlar olarak bu konuşmayı, bu süslü sözleri de kabul etmiyoruz; ölüyoruz çünkü, ölüyoruz. O anlamıyla ortada bir cezasızlık algısı yok, bir cezasızlık var, bunun altını çizmek istiyoruz" dedi.
'BAŞÖRTÜLÜ GÖREV YAPMAYI ENGELLEYEN ZİHNİYET İLE MÜCADELE ETTİK'
DEM Parti Grup Başkanvekili Gülüstan Kılıç Koçyiğit'in ardından söz alan AK Parti Grup Başkanvekili Abdulhamit Gül, "Türkiye'de yasakçı anlayışı da sona erdiren, bugün parlamentoda başörtüsüyle görev yapmayı bile engelleyen zihniyet, okul kapılarında çocukların kendi inançlarıyla, başörtülü olarak okumak isteyenleri engelleyen zihniyet, annesinin kucağında, evinde, ocağında olması gereken çocukları terör örgütünün kucağına atan zihniyetle mücadelemizi yaptık, mücadelemizi yapmaya devam edeceğiz. 6284 sayılı Kanun’un uygulanmasıyla ilgili tüm bakanlıklar, tüm kurumlar çok büyük bir titizlikle çalışmalarını sürdürmektedirler. Elektronik kelepçe dahil olmak üzere, yargı kararları dahil olmak üzere, bunları hükümetimiz sürekli kamuoyuyla da paylaşmaktadır. Bu konuda araştırma komisyonunun amacı da esasen daha fazla ne yapabiliriz. Bizim bir kadının bile şiddete ve cinayete maruz kalmasına tahammülümüz yok. Ortak akılla daha fazla ne yapacağız? Hükümetimiz zaten yapıyor, zaten çalışıyor" değerlendirmesinde bulundu.
'BAŞÖRTÜSÜNÜ KALDIRMIŞ OLMANIZ KADIN CİNAYETLERİNİN ÖNÜNE GEÇMİYOR'
Gül'ün açıklamaları esnasında DEM Parti sıralarından tepkiler gelirken söz alan DEM Parti Grup Başkanvekili Gülüstan Kılıç Koçyiğit, "Komisyonun kadın cinayetleri, kadına yönelik şiddetin önüne geçecek önerileri açığa çıkaracağına olan inancımız da tamdır. Meclisin bu konuda sorumluluk alması da çok yerindedir. Bu konuda çok çaba harcamış bir grup olarak bunu önemsiyoruz. Fakat şu detayı kaçırmamak gerekiyor. Bugün başörtüsü serbest; evet, bugün başörtülü kadın arkadaşlarımız, milletvekili arkadaşlarımız bu sıralarda özgürce oturuyor ama aynı zamanda -Sayın Grup Başkan Vekiline söylemek istiyorum- artık bu ülkede başörtülü, başörtüsüz, her inançtan, her dilden, her kesimden kadın çok rahat bir şekilde erkekler tarafından katlediliyor; mesele, bu katliamın önüne geçmek. Başörtüsü yasağını kaldırmak önemli, temel hak ve özgürlüklerin önü açılmış. Geçmişte yapılan yanlış mıydı? Evet, yanlıştı. Mahkum edilmeli mi? Evet, edilmeli. Ama şunu görmeniz gerekiyor; başörtüsü yasağını kaldırmış olmanız kadın cinayetlerinin önüne geçmiyor" ifadelerini kullandı.
'KADINA YÖNELİK ŞİDDETLE İLGİLİ MÜCADELEMİZ TUTARLI BİR ŞEKİLDE DEVAM ETMEKTEDİR'
Koçyiğit’in açıklamaları üzerine yeniden söz alan AK Parti Grup Başkanvekili Abdulhamit Gül, "Bakın, İstanbul Sözleşmesi’nden çıktığımızdan sonraki tarihte yapmış olduğumuz kanun düzenlemesiyle, Meclisimizden çıkan kanun düzenlemesiyle boşanmış bile olsa bir eşe karşı işlenmiş suç evli bir eşe karşı işlenmiş gibi ağırlaştırıcı sebep olarak yapılmıştır. Bizim bu konuda kadına yönelik şiddetle ilgili mücadelemiz çok ciddi bir şekilde, tutarlı ve kararlı bir şekilde devam etmektedir" diye konuştu
'ARAŞTIRMA KOMİSYONU KURULDU'
Milletvekillerinin açıklamalarının ardından Meclis Başkan Vekili Gülizar Biçer Karaca, komisyonun kurulma önergesini oylamaya açtı. Tüm siyasi partilerin destekleriyle komisyonun kurulmasına karar verilirken Karaca, komisyonun yapısına ve görev süresine ilişkin önergeleri okudu ve onaylandı.
'GENEL KURULDA, KİŞİSEL VERİLERİ KORUMA KURULU ÜYELERİ SEÇİLDİ'
Meclis'te araştırma komisyonunun kurulmasının ardından Kişisel Verileri Koruma Kurulu'nda boş bulunan ve CHP, DEM Parti ile MHP gruplarına düşen birer üyelik için seçim yapıldı. Kurul'da bulunan 3 üyelik için toplam 271 vekilin oy kullandığı seçimde; CHP'den Tamer Aksoy, DEM Parti'den Bayram Arslan ve MHP'den Muhammed Serdar Cafoğlu seçildi.
'ÖĞRETMENLİK MESLEĞİ KANUN TEKLİFİ, TBMM'DE KABUL EDİLDİ'
Ardından TBMM Genel Kurulu, geçtiğimiz yasama döneminde 22 maddesi kabul edilen, 'Öğretmenlik Mesleği Kanun Teklifi'nin geri kalan maddeleri üzerindeki görüşmelerini sürdürdü. Genel Kurul'da kabul edilen maddelere göre; öğretmen ve yöneticilere Devlet Memurları kapsamında başarı belgesi, üstün başarı belgesi ve ödül verebilecek. Diğer taraftan, Devlet Memurları Kanunu gereğince; öğretmen ve yöneticilerin eğitim süreci esnasında ses ile görüntü paylaşmaları durumunda kınama cezası verilirken; menfaat karşılığında öğrencilerine özel ders veren veya yönlendirenlere, mesleği ile bağdaşmayacak şekilde öğrencilere olumsuz örnek teşkil edecek söz, davranış, hal ve hareketlerde bulunanlara, öğrencilerin ders başarılarının değerlendirilmesinde taraflı davranan öğretmenler aylıktan kesme cezası alacak. Ayrıca, Türk Ceza Kanunu merkeze alınarak, uyuşturucu satın alan, bulunduran, kullanan, teşvik eden, ulaşımını kolaylaştıran, imal ve ticaretini yapan, hayasızlık, müstehcenlik, fuhuş ve cinsel dokunulmazlığa karşı suçlardan mahkum olan kişilerin, öğretmenliğine son verilecek.
'MİLLİ EĞİTİM AKADEMİSİ KURULACAK'
Öğretmen adaylarının mesleğe hazırlanması, öğretmen, yönetici ve diğer personelin mesleki gelişimi, kariyer basamaklarında ilerlemeleri ve görevde yükselmeleri için programları hazırlamak, uygulamak ve değerlendirmek üzere Milli Eğitim Bakanlığına bağlı olarak Milli Eğitim Akademisi kurulacak. Akademinin görev alanına giren konularda, bakanlığın ihtiyaç ve genel uygulamalarıyla uyumlu politika ve stratejilerinin belirlenmesi amacıyla Akademi İzleme ve Yönlendirme Kurulu oluşturulacak. Üst kurulda, Milli Eğitim Bakanı veya bakanın uygun göreceği bakan yardımcısının başkanlığında, bakanlığın ilgili birimleri ile bakanlık dışı ilgili kamu kurum ve kuruluşlarından belirlenecek üyelerden oluşacak. Akademi Başkanlığının ayrıca, Akademi Başkanı, Akademik Kurul ve hizmet birimlerinden oluşacağı öngörülerek görev ve sorumlulukları belirlenecek.
'ÖĞRETMENLERE YÖNELİK ŞİDDET CEZALARI YARI YARIYA ARTIRILDI'
Akademi de görev yapacak eğitim personeli ile ilgili kanunda; üniversitelerde görev yapan öğretim elemanları ve kamu kurumlarında görev yapanların bilgi birikimi ve deneyimlerinden yararlanmak amacıyla sözleşmeli eğitim personeli olarak istihdam edilebilecek. Sözleşmeli eğitim personellerinin özlük hakları ve ders ücretlerine ilişkin düzenlemeler yer alıyor. Diğer taraftan eğitim ve öğretimde huzur ortamının sağlanması ile eğitim çalışanlarının şiddetten korunması amacıyla; bakanlığa bağlı resmi eğitim kurumlarında yönetici, öğretmen, usta öğretici, yabancı uyruklu öğrencilerin eğitimine yönelik bakanlık tarafından yürütülen projelerde öğretici, öğretmen, rehber danışman; özel öğretim kurumlarında yönetici, öğretmen, uzman öğretici ve usta öğretici olarak görev yapanlar ile bakanlığa bağlı resmi eğitim kurumları ve özel öğretim kurumlarında ders ücreti karşılığı ders verenlere ve diğer kamu kurum ve kuruluşlarında görev yapan öğretmenlere karşı görevleri sebebiyle işlenen 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 86'ncı maddesi kapsamındaki kasten yaralama, 106'ncı maddesi kapsamındaki tehdit, 125'inci maddesi kapsamındaki hakaret ve 265'inci maddesi kapsamındaki görevi yaptırmamak için direnme suçlarında; ilgili maddelere göre tayin edilecek cezaların yarı oranında artırılması ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 51'inci maddesinde düzenlenen hapis cezasının ertelenmesi hükümleri uygulanacak.
'TEKLİF KABUL EDİLDİ'
Muhalefet milletvekillerinin maddeler üzerine sunduğu önergeler reddedilirken teklifin 34'üncü maddesi kanun içerisinden çıkarıldı. Ardından teklif, Genel Kurul'da kabul edildi.