Gündem
Politika
Spor
Dünya
Ekonomi
Kurumsal
English
You are already subscribed to notifications.

Sözcü Kalın: Atatürk'e lanet okunmasını asla kabullenmeyiz

Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın, "Ali Erbaş hocanın hutbesinde bir kere Atatürk'e dil uzatılması diye bir şey söz konusu değil. Ama burada 'Atütürk'e bir lanet okundu, Atatürk'e dil uzatıldı' sonucunu çıkarmak çok iyi niyetli bir değerlendirme olmaz. Ayasofya gibi bir yerde, bir Cuma hutbesinde, herhangi bir yerde lanet okunmasını biz doğru bir yaklaşım olarak asla kabullenmeyiz" dedi.

ABONE OL
Aslıhan ALTAY KARATAŞ/ANKARA, (DHA)

Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Kalın, CNN Türk canlı yayınında Türkiye gündemindeki konulara ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Ayasofya Camii'nde Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Erbaş'ın Cuma hutbesinde Mustafa Kemal Atatürk'e lanet okuduğu iddiasına değinen Kalın, "Orada Ali Erbaş hocanın hutbesinde bir kere Atatürk'e dil uzatılması diye bir şey söz konusu değil. Çünkü Atatürk bu vakfiyeyi ortadan kaldırmış birisi değil. Atatürk, Fatih'in Ayasofya Vakfiyesi'ni kişisel çıkarları için kullanmış birisi değil. Buradan kişisel menfaat elde etmek için bir düzenleme yapmış birisi değil. Dönemin şartları içerisinde oranın müze olarak kullanılması ile ilgili bir karar verilmiş. Ayasofya Camii'nin asli amaçları çerçevesinde tekrar camiye dönüştürülmesiyle ilgili araya bir süre girmiş. Ama burada Atütürk'e bir lanet okundu, Atatürk’e dil uzatıldı sonucunu çıkarmak çok iyi niyetli bir değerlendirme olmaz" dedi.

'ATATÜRK’E LANET OKUNMASINI ASLA KABULLENMEYİZ'

Vakfiyedeki ilkelerin belli olduğunu hatırlatan Kalın, Atatürk’ün kişisel veya ticari menfaat elde etmek amacıyla hareket etmediğini vurgulayarak, "Yani 1923’te cumhuriyet kuruluyor, 1934’te müzeye çevriliyor, 11 yıl boyunca biliyorsunuz Ayasofya cami olarak cumhuriyet döneminde de hizmet vermeye devam ediyor. Müzeye çevrildikten sonra da Ayasofya korunmaya devam etmiş, bir müze olarak korunmuş. Yani oranın içindeki tarihi eserler, dini eserler, semboller hepsi de korunmaya da devam etmiş. Dolayısıyla burada bir kere biz de böyle bir şeyi asla kabullenmeyiz. Mustafa Kemal Atatürk, Türkiye Cumhuriyeti’nin banisidir. Milli Mücadelenin kahramanlarındandır. Silah arkadaşlarıyla birlikte bu cumhuriyeti bize emanet etmiş tarihi bir şahsiyettir. Yani ona bırakın Ayasofya gibi bir yerde, bir Cuma hutbesinde herhangi bir yerde lanet okunmasını biz doğru bir yaklaşım olarak asla kabullenmeyiz. Ne Cumhurbaşkanımızın, ne diğer arkadaşlarımızın hiçbir zaman böyle bir tavrı söz konusu olmamıştır" diye konuştu.

'REJİM VE HİLAFET TARTIŞMALARI SUNİ GÜNDEM'

Kalın, bu konu üzerinden başlatılan rejim ve hilafet tartışmalarını da değinerek, şunları kaydetti: "Birbiriyle siyasi olarak çok zıt noktalarda dursalar da bunun bir rejim tartışmasına dönüşüyor olması bir kere suni bir gündemdir. Türkiye'nin böyle bir gündemi yoktur. Türkiye Cumhuriyeti Devletinin esasları bellidir, ilkeleri bellidir, Anayasa ile belirlenmiştir. Bizim amacımız 2023'te Türkiye Cumhuriyeti'ni halkın demokratik iradesine, milli iradesine dayalı tam bağımsız, sosyal hukuk devleti ve laiklik ilkeleri çerçevesinde, olması gereken yere getirmek olmalıdır. Burada bir hilafet tartışması, saltanat tartışması, başka tartışmalar suni tartışmalardır. Tarihi olarak baktığınızda hilafet meselesi, bizim kültürümüzde, siyasal düşünce tarihimizde de dini olmaktan ziyade tarihi ve siyasi bir kurumdur. Bununla ilgili ulemanın, tarihçilerin çok uzun tartışmaları olmuştur. Şimdi burada Ayasofya gibi bu kadar güzel bir anı yaşadıktan sonra, bir tarafta 'Atatürk'e dil uzatıldı' demek, öbür tarafta 'hadi hilafete gidelim' demek, bu başarıyı gölgelemek olur."

'DİYANET İŞLERİ BAŞKANININ BÖYLE BİR NİYETİ OLMADIĞI AÇIK'

Ayasofya Camii üzerinden kutuplaşmanın olmaması gerektiğini, Ayasofya’nın ibadete açılmasına CHP ve diğer muhalefet partilerinin de destek verdiğini kaydeden Kalın, "Şimdi bu kadar güzel toplumsal bir coşku, heyecan yaşanırken bunu gölgelemeye dönük, bir tarafta Atatürk ile ilgili tartışmayı başlatmak, öbür tarafta hilafet ile ilgili tartışmayı başlatmak bizi asıl hedefimizden saptırmak olur. Bu iki tartışma da suni tartışmadır. Bunları bir kenara koyalım. Diyanet İşleri Başkanımızın hutbesinde söylediği şey bellidir, orada Atatürk’e dil uzatılması gibi bir şey söz konusu değildir. Burada Atatürk’e dil uzatılması söz konusu değil. Buna biz müsaade etmeyiz. Diyanet İşleri Başkanımızın böyle bir niyetinin olmadığı açık seçik, zaten kendisi de bir gazeteye yaptığı açıklamada bunu da ifade etti" ifadesini kullandı.

'SON DERECE LÜZUMSUZ, GEREKSİZ VE YERSİZ BİR TARTIŞMA'

Ayasofya’nın ibadete açılmasına yurt dışından gelen tepkileri iki ana başlık altında toplayan İbrahim Kalın, bunlardan birincisinin Ayasofya’nın dünya mirası olarak korunmasına, ikincisinin ise camiyken ziyaret edilemeyeceğine ilişkin olduğunu belirtti. Bu tepkilere gerekli cevabı verdiklerini söyleyen Kalın, Ayasofya’yı yapan Bizanslıların sadece Yunanlılardan ibaret olmadığına işaret ederek, şöyle konuştu:

"İçinde Roma’nın, İspanya’nın, İtalyanların, Ermenilerin, Yunanlıların ve Bulgarların da olduğu karışık bir imparatorluk bakiyesiydi. Yani sadece Yunanlıların yaptığı bir mabetten bahsetmiyoruz. Yunanlıların öyle bir iddiası var. Burası eski Yunan tapınağı idi ya da Hristiyan tapınağıydı, şimdi buna çevrildi diye, o çeşitliliği görmek lazım. Fatih ne yapıyor? 1453’te İstanbul’u fethettikten sonra burayı koruma altına alıyor, kendi haline bırakılsaydı büyük ihtimalle birkaç yüzyıl sonrası yıkılacaktı. Mimar Sinan’ın çok emeği vardır Ayasofya’nın korunmasında."

Ayasofya ile ilgili tartışmayı içeride ve dışarıda tekrar doğru bir zemine oturtmak gerektiğini kaydeden Kalın, "Atatürk ile ilgili yapılan tartışmalar… Böyle bir niyetin, kastın olmadığını arkadaşların görmesinde fayda var. Biz böyle bir şeyi, Atatürk’e lanet okunmasını, cumhuriyetin banisi olan bir kişiye böyle saldırılmasını biz kabul etmeyiz. İkinci olarak hilafet tartışması son derece suni, lüzumsuz, gereksiz ve yersiz bir tartışmadır. Bunun tartışma zemini de bu değildir. İlmi, dini, siyasi olarak tartışmanın zemini bu değildir. Siyasi popülizm üzerinden bu konular tartışılmasın" mesajını verdi.

'BU TOPRAKLARDA PARA KAZANIYORLARSA, VERGİ ÖDEMELERİ GEREKİR'

Sosyal medya ile ilgili yasal düzenlemeye yönelik sansür eleştirilerine de değinen Kalın, Twitter, Facebook, Instagram gibi sosyal medya mecralarının ticari kuruluşlar olduklarını ve sundukları hizmetten para kazandıklarını bildirdi. Kalın, getirilmek istenen düzenlemenin amacı ile ilgili şu açıklamayı yaptı:

"Bu hizmeti alırken karşılaştığınız bir sorun olduğunda bir muhatabın olması lazım değil mi? Sosyal medya platformlarında şu anda böyle bir imkanınız yok. Yani size diyelim ki bir saldırı olduğunda, size karşı bir suç işlendiğinde bunu götürebileceğiniz bir merci yok. Mahkemeye götürüyorsunuz, fakat mahkeme bununla ilgili bir karar verdiğinde bunu uygulayacak olacak şirketin burada bir temsilcisi yok. Dolayısıyla iki ayağı var, bir ticari ayağı, vergi ödemeleri lazım. Bu topraklardan para kazanıyorlarsa burada vergi ödemeleri gerekir, yani ticari muhataplık. İkincisi de içerikle ilgili, paylaşılan konular yahut oradaki trafik ile ilgili kişisel hakların korunmasına dönük bir hukuki muhataplığın olması lazım. Diğer ülkelerde mesela Amerika’da, İrlanda’da, bazı Avrupa ülkelerinde bu muhataplık var. Niye var? Çünkü batı ülkelerinin hukuk sisteminden kaçamadılar. Çok açık net. Çünkü burada ofis açmadan faaliyet gösterebileceklerini düşünüyorlar ve bunu da gidebileceği yere kadar götürecekler, düşünceleri öyle. Ama ticari muhataplığın da hukuki muhataplığın da mutlaka olması lazım."

'BÜTÜN İKİLİ KONULARI ÖNKOŞULSUZ KONUŞMAYA HAZIRIZ'

Yunanistan ile Türkiye arasındaki Navtex (Denizcilere Duyuru) krizi ile ilgili soruları yanıtlarken, Alman basınındaki 'savaşın eşiğine gelindi' iddiasının abartılı olduğunu ve gerçeği yansıtmadığı ifade eden Kalın, "Sayın Merkel’in yapıcı bir rolü oldu bu süreçte, hala da olmaya devam ediyor. Sayın Cumhurbaşkanımızla bu süreçte iki defa görüştü. Onların temel yaklaşımı Ege ve Doğu Akdeniz’de gerilimleri indirecek adımlar atalım, karşılıklı olarak güven artırıcı önlemler, tedbirler alalım. Bu süre zarfında da özellikle Almanya ve ABD'den başka Türkiye ile ilgili birtakım olumlu kararların çıkması için bir zemin oluşturalım. Sayın Merkel’in temel yaklaşımı bu. Bizim de buna yaklaşımımız son derece olumlu" dedi.

Kalın, Meis adasının Türkiye'ye 2 kilometre, Yunan anakarasına 580 kilometre mesafede olduğuna işaret ederek, "Siz şimdi Meis'i normal diğer Yunan adaları gibi işleme tabi tutarsanız bizi Antalya körfezine hapsetmiş olursunuz" diye konuştu. Türkiye ile Yunanistan arasındaki diyaloğun sürdüğünü söyleyen Kalın, "Sayın Cumhurbaşkanımızın talimatları çerçevesinde biz önkoşulsuz bir şekilde Yunanistan ile bütün bu konuları, Ege, kıta sahanlığı, adalar, hava sahası, arama tarama çalışmaları, Doğu Akdeniz ve diğer bütün ikili konuları konuşmaya hazırız. Önkoşulsuz bir şekilde bunları konuşmaya hazırız. Ama buna paralel olarak yürümesi gereken bir diğer süreç de Kıbrıs’ta Türk kesimi ile Rum kesiminin ihtilaflı bölgeler üzerine müzakerelere başlaması olmalı. Biz de diyoruz ki gelin bunları da onlar kendi aralarında konuşsunlar, kolaylaştırıcı rolümüz olacaksa biz de destek verelim" ifadelerini kullandı.

'CUMHURBAŞKANIMIZ 'YAPICI OLALIM, BİR MÜDDET BEKLETELİM' DEDİ'

Kalın, herkesin kendi kıta sahanlığında arama tarama ve sondaj çalışmalarına devam etmesi, ihtilaflı yerlerde ortak projeler yapılması ve bir şey bulunduğunda da gelirin paylaşılması görüşünde olduklarını belirterek, şunları kaydetti:

"Hatta biz bunu sadece Kıbrıs ile sınırlamayalım, bütün Doğu Akdeniz için bir ilke olarak koyalım. Yani yarın siyasi şartlar olgunlaştığında benzer bir çalışmayı biz İsrail ve Mısır ile yapabiliriz, enerji bağlamında söylüyorum bunu. Bakın Türkiye olmadan, Akdeniz'e en fazla sahili olan ülkeyi, hele Türkiye gibi güçlü bir ülkeyi yok sayarak siz Doğu Akdeniz’de yeni bir enerji haritası çizemezsiniz. Dolayısıyla bu ideolojik önyargıları bir kenara koyalım, bu konuda beraber çalışmaya başlayalım. Yunanistan ile başlattığımız çalışmaların ana çerçevesi de budur."

Doğu Akdeniz'de Oruç Reis sismik araştırma gemisinin araştırma faaliyetlerine ara vermesi konusunda da açıklamalarda bulunan Kalın, şöyle konuştu:

"Son Navtex yayınlandığında Yunanistan aşırı bir tepki verdi, sanki biz gidip hemen Meis adasını işgal edecekmişiz gibi, böyle bir şey söz konusu değil. Oruç Reis'in arama tarama yapması planlanan yer Meis adasına 180 kilometre mesafede. Yani yanında filan değil, kıta sahanlığında değil. Buna rağmen Cumhurbaşkanımız, 'madem bu müzakereler devam edecek, bir görelim, önümüzü biraz daha görelim, biz yapıcı olalım' dedi ve 'bir müddet bekletelim' dedi."

'GERİLİMİ DÜŞÜRECEK ADIMLARI ATMA KONUSUNDA MUTABIK KALINDI'

Libya'daki gelişmelere de değinen Kalın, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Libya Başbakanı Fayiz es-Serrac ile yaptığı görüşmeyi hatırlatarak, "Bizim Libya Ulusal Mutabakat Hükümeti'ne desteğimiz bundan sonra devam edecek. Ateşkese tarafız, destekliyoruz, buna karşı değiliz ve Serrac tarafına da 'masadan kaçan taraf siz olmayın' telkinini Cumhurbaşkanımız her seferinde yaptı. Dolayısıyla Birleşmiş Milletler çatısı altında, Berlin Konferansı ilkeleri çerçevesinde bir ateşkese biz varız ama bunun şartlarının makul, meşru ve sürdürülebilir olması lazım" dedi.

AZERBAYCAN-ERMENİSTAN GERİLİMİ

Kalın, Azerbaycan-Ermenistan gerginliği konusunda ise Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın yaklaşımının, "Biz Azerbaycan'ın yanındayız, Azerbaycan'ın birliği, beraberliği, güvenliği, bizim birliğimiz beraberliğimiz ve güvenliğimizdir. Bu konuda en ufak bir tereddütümüz yok" şeklinde olduğunu, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile yaptığı görüşmede bunu açık ve net bir şekilde dile getirdiğini kaydetti. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Putin'e 'Siz de Ermenistan'da olan ilişkilerinizi kullanarak bu gerilimi düşürün' dediğini belirten Kalın, "Azerbaycan'a tehdit nereden gelirse gelsin, Ermenistan'dan, Rusya'dan, Türkiye sonuna kadar Azerbaycan'ın yanında olmaya devam edecektir ama bu, diplomasi kapılarını kapattığımız anlamına gelmez. Tam tersine dün Cumhurbaşkanımızın yaptığı telefon görüşmesinin sebebi, özü de budur aslında. Ben görüşmede çok iyi noktaya geldiklerini söyleyebilirim. 'Birlikte çalışalım, gerilimi düşürecek adımları birlikte atalım, ikimiz de iki tarafa gerekli telkinlerde bulunalım ve müzakereleri derhal başlatalım' diye mutabık kalındı. İnşallah önümüzdeki günlerde bunun neticelerini de alırız diye düşünüyorum" dedi.

Diğer Haberler

  1. Bakan Kurum: Gözyaşlarımız Hatice Kübra kardeşimizinki gibi sadece sevinçten olsun
  2. TBMM Genel Kurulu'nda, 'Kayyum' tartışması
  3. Emine Erdoğan, Kırgızistan Cumhurbaşkanı'nın eşi Aygül Caparova'nın akşam yemeğine katıldı
  4. Büyükelçi Mammadov: En zor zamanımızda Türkiye’den başka kimse bize yardım etmedi
  5. Özgür Özel: Esenyurt'a üzülüyorsan Mardin'e de üzüleceksin
  6. Bakan Şimşek, İslam Kalkınma Bankası Başkanı Al Jasser ile görüştü
  7. Cevdet Yılmaz: Bütçemizde en büyük payı yüzde 14,8 ile eğitime ayırmış durumdayız
  8. Cevdet Yılmaz: Üye ülkeler arası ticaretin yüzde 25 olması için teşvik edici adımlar atmalıyız
  9. Bakan Kurum: Deprem bölgemizde 2025 yılının sonuna kadar 453 bin konut ve iş yeri inşa edilmiş olacak
  10. Bakan Bak: Lisanslı sporcu sayımız 16 milyon 678 bine yükseldi

© Copyright 2024

DHA