Gündem
Politika
Spor
Dünya
Ekonomi
Kurumsal
English
You are already subscribed to notifications.

Erdoğan: Yapıcı ve uzlaşmacı tavrımızı koruyacağız

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan Recep Tayyip Erdoğan Demokrasi ve Özgürlükler Adası’nda düzenlenen 'Türkiye Yüzyılı Anayasası - Sivil Anayasa, Güçlü Türkiye Sempozyumu'nda konuştu. Erdoğan, "Çerçevesini darbecilerin çizdiği dili sorunlu, dili mutabakattan ziyade elitlerin uzlaşını yansıtan mevcut Anayasamızla yola devam edemeyiz." dedi.

ABONE OL
Melihcan ÇALIŞKAN - Ömer HASAR / İSTANBUL, (DHA)

Erdoğan, "İçinde bulunduğumuz 28. yasama döneminde siyaset müessesesinin yeni anayasa yapmasının milli bir ödev olduğuna inanıyorum. Türkiye'ye tarihinin en büyük demokrasi zaferlerini kazandırmış bir iktidar olarak biz yapıcı ve uzlaşmacı tavrımızı sonuna kadar koruyacağız. Muhalefetteki muhataplarımızın da ülkemizi darbe anayasasına mahkum ve mecbur etmekte ısrarcı olmayacaklarını düşünüyorum." dedi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan İsrail’in Filistin’e yönelik son saldırılarıyla ilgili ise, "Türkiye olarak insanlıktan zerre kadar nasibini almamış bu katillerden bu barbarlardan hesap sorulması için elimizden gelen herşeyi yapacağız" dedi.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan İstanbul 2 Nolu Barosu koordinasyonuyla Demokrasi ve Özgürlükler Adası'nda düzenlenen 'Türkiye Yüzyılı Anayasası - Sivil Anayasa, Güçlü Türkiye Sempozyumu'na katıldı. Sempozyumda, Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, İstanbul 2 Nolu Baro Başkanı Yasin Şamlı ve çok sayıda yargı mensubu da yer aldı. Demokrasi ve Özgürlükler Adası’nda bulunan Adnan Menderes Kongre gerçekleştirilen programda konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan; merhum Başbakan Adnan Menderes ve arkadaşlarını andı, 27 Mayıs Darbesi’ni kınadı; yeni anayasa konusunda mesajlar verdi.

“DARBECİLERİ UNUTMAYACAĞIZ VE AFFETMEYECEĞİZ"

Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Yeni Türkiye'nin sembollerinden olan Demokrasi ve Özgürlükler Adası'nda düzenlenen bu anlamlı sempozyumun ülkemiz ve demokrasimiz için hayırlara vesile olmasını diliyorum. 27 Mayıs 1960 darbesinin ardından bir yargı tiyatrosuyla idama mahkum edilen ve darağacına gönderilen Adnan Menderes'i Hasan Polatkan'ı ve Fatin Rüştü Zorlu'yu burada tekrar rahmetle minnetle yad ediyorum. Rabbim ruhlarını şad, mekanlarını inşallah cennet eylesin. Kim ne derse desin Yassıada mahkemelerinde türlü baskılara, insanı insanlığından utandıran hakaretlere ve işkenceye maruz kalan her üç devlet adamımız isimlerini milletimizin gönlüne şehit olarak milli irade kahramanları olarak yazdırmışlardır. Bu millet merhum Menderes ve arkadaşlarını her zaman şükranla ve biraz da idamlarına engel olamamanın mahcubiyetiyle hatırlayacaktır. Sempozyumu gerçekleştirdiğimiz eski adıyla Yassıada'yı milletimizin adlandırmasıyla Yaslı Ada’yı verdikleri kararlarla demokrasimizin utanç adasına hüzün adasına dönüştürenleri de bugün bir kez daha nefretle anıyoruz. Üzerinden değil 64 sene, asırlar bile geçse darbecileri unutmayacağız ve affetmeyeceğiz" dedi.

 

"27 MAYIS DARBESİ BİR PROVOKASYON SONUCUDUR"

Erdoğan, "Sokakları karıştırarak darbeye zemin hazırlayanları; kıyma yaptılar diyerek ahlaksızca üniversite öğrencilerini kışkırtanları dilinden ve kaleminden kan damlayan sözde hukukçuları unutmayacağız ve affetmeyeceğiz. Şairler sultanı üstad Necip Fazıl'ın ‘Bir nar ağacı var. Bir de dar ağacı. Namerde nar düştü yiğide darağacı’ dediği hukuk cinayetlerini ülkemize milletimize yaşatanları asla ve asla bağışlamayacağız. Millet ve milli irade uğrunda bedel ödeyenleri nasıl minnetle yad ediyorsak demokrasi cellatlarını da bir utanç kaynağı olarak daima hatırlayacağız.27 Mayıs darbesi adım adım uygulanan bir provokasyonun sonucudur. 14 Mayıs 1950 seçimleriyle birlikte Türkiye'de yeni bir dönem başlamış ilk kez milletin özgür iradesiyle bir parti iktidara gelmiştir. Demokrat Parti iktidarı on yıllar süren tek parti dönemi sultası sonrasında millete umut vermiş, özgüven aşılamış, ülkemiz genelinde bir kalkınma hamlesinin başlamasına vesile olmuştur" dedi.

 

"SİYASET KURUMUNA VE SİYASETÇİLERE 'HADDİNİZİ BİLİN' DENİLMİŞTİR"

Erdoğan, "Merhum Adnan Menderes ve arkadaşları iktidar vazifesini üstlendikleri 10 yıl boyunca Türkiye'ye gerçekten çok büyük hizmetler yapmış, çok büyük eserler kazandırmışlardı. Ezanı Muhammedi’nin aslına uygun şekilde okunmasından İmam Hatip okullarının açılmasına kadar her alanda büyük işlere imza atıldı. Menderes ve Demokrat Parti'nin milletle devleti birbirine yaklaştıran politikaları bu ülkeyi tapulu mülkü gibi gören imtiyazlı azınlığı rahatsız etti. Bu rahatsızlık 1956 yılından itibaren kendini göstermeye başlamıştır. Darbe mekanlarının, start düğmesine 6-7 Eylül olaylarıyla basılmıştır. Ardından ülkemizin farklı illerinde provokasyonlar, kavgalar, protestolar, doğrudan toplumsal fay hatlarını kaşıyan, gerilimler yaşanmıştır. Darbeden 3 sene önce Menderes'e 'Zıddıma gittiğinizde yapamayacağım yoktur' tehdidinin özellikle baş mimarları darbeye uygun ortam hazırlamak için 3 yıl boyunca uğraştılar, didindiler, ellerinden geleni artlarına koymadılar. Güya, Büyük Taarruz adı verilen propaganda savaşıyla Demokrat Parti ve Menderes düşmanlaştırıldı, nefret objesi haline dönüştürüldü. Bu süreçte muhalefete bağlı gazeteler hepsinin yalan olduğu sonradan ortaya çıkan manşetlerle Menderes'i ve Demokrat Parti'yi hedef aldı. Son olarak da Tahkikat Komisyonu bahane edilerek 'İhtilal meşru bir haktır' açıklamasıyla alenen darbeye davetiye çıkartıldı. Kendini devletin yegane sahibi gören oligarşik yapı 27 Mayıs Darbesi ile 14 Mayıs Demokrasi İhtilali'nin rövanşını 14 yıl sonra milletten almayı başardı. Değerli dostlar, nasıl darbeye bir günde karar verilmemişse Yassıada mahkemelerinde yaşanan hiçbir sahne ve alınan hiçbir karar da tesadüf değildir. Darbeciler ve 27 Mayıs rejiminin ağa babaları tarafından burası özellikle seçilmiştir. Pusulası millete ve demokrasiye ayarlı sivil siyaset için Yassıada’nın bir ibret kaynağı olması arzulanmıştır. Ülkenin cumhurbaşkanına, başbakanına, bakanlarına, komutanlarına, milletvekilleri ve bürokratlarına karşı sergilenen küstahlıkların merhum Menderes'in nezaketini korumasına rağmen mahkeme heyetinin kendisini sürekli azarlamasının, İstiklal Harbi'mizin kahramanlarından olan cumhurbaşkanının intiharın eşiğine kadar getirilmesinin daha bunun gibi nice nobranlığın nice vicdansızlığın insanlığın gözünün içine sokulmasının en önemli sebebi işte budur.Siyaset kurumuna ve siyasetçilere 'Haddinizi bilin' denilmiştir. Millete ayağınızı denk alın çizgiyi aşmayın mesajı verilmiştir. Yassıada'da sadece Menderes ve yol arkadaşları değil aynı zamanda 14 Mayıs yargılanmış demokrasimiz milletin ihtilali yargılanmıştır. Menderes ve arkadaşlarının şahsında önce mahkum edilen sonra idam edilen bizatihi milletin özgür iradesidir. 'Yeter söz milletindir' demenin gücü ve yetkiyi onun asıl sahibi olan millete vermenin faturası işte burada, bu adada merhum Menderes ve arkadaşlarına ödettirilmiştir" dedi.

 

"AYNI SENARYO BİRKAÇ KEZ TEDAVÜLE KONULDU"

Erdoğan, “Bu ülkede kimin muktedir olduğu iktidar gücünün kime ait olduğu devletin tapusunun kime ait olduğu, milletin hafızasına kanla yazılmak istenmiştir. Ne yaptılarsa bunun için yaptılar. Milli iradeye darbe hançerini bunun için vurdular. Siyasetçileri bunun için yargıladılar. Örselediler. Tahkir ve tahrik ettiler. Köpek davası, Bebek davası diyerek masum insanların onuruyla bunun için oynadılar. Kararlar verilmeden önce idam sehpalarını bunun için kurdular. Hiçbir delil olmadığı halde Menderes ve iki arkadaşını bunun için astılar. Milletle dalga geçer gibi 27 Mayıs Darbesi’ni hürriyet ve Anayasa bayramı olarak yıllarca bunun için kutladılar ve zorla kutlattılar. Burayı sivil ve demokratik siyasetin kabusu, ibret vesikası haline getirmeyi hedeflediler. Değerli misafirler, Yassıada üzerinden milli iradeye had bildirmek isteyen yapılar maalesef bunda önemli ölçüde muvaffak da oldular. Türk siyaseti uzun yıllar boyunca kargaşa, istikrarsızlık ve özgüvensizlik girdabından bir türlü kurtulamadı. 27 Mayıs'ın karanlık gölgesi her 10 yılda bir tekrarlanan darbelerle milli iradenin peşini bırakmadı. 27 Mayıs öncesi kurulan darbe mekaniğinin 12 Mart Muhtırası, 12 Eylül Darbesi ve 28 Şubat müdahalesinde de harfiyen işletildiğini gördük. Sokak olaylarından, üniversitelerin karıştırılmasına, cunta bülteni gibi çıkan gazetelerden beşli çetelerin rol kapma yarışına, ne idüğü meçhul tiplerin piyasaya sürülmesinden siyaset kurumunun yıpratılmasına kadar aynı senaryo birkaç kez yeniden tedavüle konuldu. 27 Mayıs planı, AK Parti'nin iktidar olduğu 22 yıllık süre zarfında da açık söylüyorum defalarca sahnelenmeye çalışıldı" şeklinde konuştu.

 

"TÜRK SİYASİ TARİHİNİN EN FAZLA DARBE GİRİŞİMİNE MARUZ KALAN HÜKÜMETİYİZ"

Erdoğan, "Türk siyasi tarihinin en fazla darbe girişimine maruz kalan hükümetiyiz. Anadolu ihtilalini içlerine sindiremeyenler, milli iradeyi gasp etmek için 22 yıl boyunca her yolu denediler. Geride bıraktığımız 22 yılı lütfen şöyle bir gözünüzün önünden geçirin. Ordu göreve, pankartlarıyla açıkça darbe çağrısı yaptılar. Cumhuriyet mitingleriyle belli hassasiyetleri kaşımaya çalıştılar. 27 Nisan bildirgesiyle siyaset kurumuna ayar vermeye kalktılar. Önce 7 Şubat MİT krizi, ardından 17-25 Aralık girişimiyle seçilmiş iktidarı alaşağı etmeye yeltendiler. Gezi olaylarıyla sokaklarımızı terörize etmek istediler. Hendek ve çukur terörüyle şehirlerimizin huzuruna kastettiler. Kanlı terör eylemleriyle, devletle millet arasına nifak sokmaya çalıştılar. En son 15 Temmuz darbe teşebbüsüyle doğrudan şahsımızı, ailemizi, milli iradenin tecelligahı olan Türkiye Büyük Millet Meclisi'ni ve aziz milletimizin bizatihi kendisini hedef alacak kadar gözlerini kararttılar. Bunların hepsi yaşandı. Bunların dışında da gizli, açık pek çok teşebbüs oldu.İmtiyazlarını korumak uğrunda ellerinin altında ne kadar vesayet aparatı varsa hepsini üzerimize saldılar ama biz olduğumuz yerde sapasağlam durduk. Saldırılar karşısında asla geri adım atmadık. Milletin tertemiz iradesine leke sürdürmedik. Sokak olaylarıyla ülkemizin karıştırılamayacağını terör örgütleriyle siyasetin dizayn edilemeyeceğini, fezlekeler ve iddianamelerle siyasete operasyon çekilemeyeceğini, tankla, tüfekle, uçakla, milli iradenin teslim alınamayacağını içerideki ve dışarıdaki tüm vesayet heveslilerine çok net biçimde gösterdik.Sadece bununla da kalmadık. Anayasa değişiklikleriyle demokrasimizin gücüne güç kattık. Hak ve hürriyetler alanında hayata geçirdiğimiz tarihi nitelikteki reformlarla demokrasimizin standartlarını yükselttik. Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemine geçerek milli iradenin hakimiyetini perçinledik. Darbecilerin yargılanmasının yanı sıra 27 Mayıs mağdurlarının zararlarını tazmin ederek darbe suçunun cezasız kalmayacağını yapanın yanına asla kar kalmayacağını ortaya koyduk.ö dedi.

 

"TÜRKİYE'DE EGEMENLİK KAYITSIZ ŞARTSIZ MİLLETİNDİR"

Erdoğan, "Yassıada’yı Demokrasi ve Özgürlükler Adası'na çevirerek Menderes ve arkadaşlarının muhterem hatıralarına sahip çıktık. Meşruiyetini milletten alan, sırtını sadece millete dayayan, milletin çizdiği rotadan sapmayan bir iktidar ve ittifak olarak, hamdolsun bugünlere kadar yüzümüz ak, başımız dik bir şekilde gelmeyi başardık. Türkiye'de demokrasi mücadelesi tüm bu tehditlere bu saldırılara, bu korkutmalara ve müdahalelere rağmen kararlılıkla ilerlemiştir. Milli iradenin ülkemizde elde ettiği eşsiz kazanımların gerisinde statükoya karşı yürütülen işte böyle çetin mücadeleler vardır. Rabbime bizi milletimize karşı mahcup etmediği sandığa itibarını tekrar kazandırmayı nasip ettiği için sonsuz hamdediyorum.Şu gerçeği bugün bir kez daha belirtmekte fayda görüyorum. Bu ülkede artık darbeler ve muhtıralar dönemi kapanmıştır. Bu ülkede suyu bulandırıp bulanık suda demokrasiyi avlama dönemleri artık geride kalmıştır. Bu ülkede fezlekeler, iddianameler, tetikçiler ve terör örgütleri üzerinden siyaset mühendisliği yapıldığı günler sona ermiştir. Türkiye'de iktidara gelmenin hükümet etmenin bir tane yolu vardır. O da milletin aziz iradesinin özgürce tecelli ettiği sandıktır. Sandık dışında yol arayanlar sandık dışında farklı odaklardan medet umanlar bu ülkede artık başarılı olamazlar, hedeflerine ulaşamazlar. Demokrasimize ve milli iradeye kimsenin pusu kurmasına izin vermeyiz. Her kim kanunun ve hukukun dışına çıkarsa karşısında bizi milletimizi ve tüm kurumlarıyla Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ni bulur ve bulacaktır. Türkiye'de egemenlik kayıtsız şartsız milletindir. Milli iradenin üstünde hiçbir güç tanımıyoruz. Bunun da gereğini her alanda yapıyoruz ve yapacağız. Yeni anayasayla tüm bu kazanımları daha da öteye taşımayı hedefliyoruz. " dedi.

 

"DARBE ANAYASALARININ SORUNLU OLDUĞUNU KABUL ETMEMİZ GEREKİYOR"

Cumhurbaşkanı, "Biliyorsunuz, Türkiye'nin siviller eliyle yapılmış kuşatıcı ve özgürlükçü bir anayasaya olan ihtiyacını uzun süredir dile getiriyoruz.Yeni anayasaya ülkemizin niçin lüzum duyduğunu yeni anayasayla neyi murat ettiğimizi, niyetimizin ve amacımızın ne olduğunu farklı vesilelerle kamuoyumuzla paylaştık. Bugün burada yine de bazı hususları açıklığa kavuşturmak isterim. Kardeşlerim malumunuz olduğu üzere anayasa normlar hiyerarşisinin tepesinde yer alır. Bu yönüyle devleti devlet organlarını ve bu organların birbiriyle olan münasebetlerini tayin ve tespit eder. Anayasalar birer toplum sözleşmesi olarak devlet ve toplum arasında fikri ve duygusal bağlar kurulmasına da hizmet eden yazılı belgelerdir. Serbest ve demokratik seçimlerle milleti temsile yetkili kılınmış egemenliği millet adına kullanmaya yetkili kurumlar tarafından yapıldıkları takdirde anayasalar bu bağı tam manasıyla kurabilirler. Ülkemizdeki birçok sorunun temelinde bu bağın yeterince kurulamaması bulunuyor. 1921 ve 1924 anayasalarını bir yana bırakırsak bütün anayasalarımız vesayetçilerin direktifiyle yapıldı ve halka empoze edildi. Elbette her iki anayasa sandıkta milletten 'Evet' oyu aldı.Fakat, hem 1961 Anayasası’nın hem de 1982 Anayasası’nın hazırlanma ve onay sürecinde milletin iradesi serbest biçimde tecelli etmedi. Milletimiz 'Evet' oyunu bu iki anayasanın kendisine getirdiklerinden ziyade darbecilerin ülkenin başından bir an önce gitmesi için vermiştir.Darbe anayasalarının şekil şartlarını taşısalar dahi toplumsal meşruiyet açısından sorunlu olduklarını öncelikle kabul etmemiz gerekiyor. Anayasalarımız içinde vesayetin en fazla nüfuz ettiği 1961 Anayasası’dır. Her ne kadar belli ideolojik çevreler, 61 Anayasasını en özgürlükçü olarak pazarlasalar da esas itibariyle 27 Mayıs rejimini kurumsallaştırmıştır. 1961 Anayasasının millete ve milli iradeye zorla giydirdiği deli gömleği 1982 Anayası ile daha da sıkılaştırılmış, daraltılmıştır" şeklinde konuştu.

 

"SORUN ÇÖZMEKTEN ZİYADE KRİZ ÜRETMEYE DAHA YAKINDIR"

Erdoğan, "Bizim dönemimizdekiler dahil 82 Anayasası’nda yapılan 20’den fazla değişiklikle bu gömleğin iplerinin biraz olsun gevşetilmesini sağladık. Anayasa değişiklikleriyle hem 367 ucubesi gibi milli iradeyi boğma teşebbüslerinin tekerrür etmesinin önüne geçtik hem de demokrasimize ve milletimize rahat nefes aldıracak önemli adımlar attık. Ancak bunların yeterli olmadığını hepimiz çok iyi biliyoruz. Onca değişikliğe rağmen mevcut anayasanın dilinden ruhuna kadar birçok asli unsurunun problemli olduğunu herkes kabul ediyor. Türkiye'nin mevcut darbe anayasasına mahkum edilmesi, demokrasimizin rüştüne dair şüpheleri besliyor, siyaset kurumuna olan güveni zedeliyor, elitlerin ve vesayet yanlılarının halka rağmen halkçılık iştahını diri tutuyor. Son 22 yılda demokrasimize yönelik tehditlerin arkasının kesilmemesinin sebeplerinden biri de budur. Tabii burada 61 ve 82 anayasalarının şu özelliğini de vurgulamakta fayda var. Her iki anayasamız da ideolojiktir, katıdır, siyaset dışı aktörler tarafından hazırlandığı siyaset kurumuna kötü bırakıldığı için siyasal yanları zayıftır. Milletin fikri, talepleri, endişeleri ve beklentileri dikkate alınmadan uzlaşma aranmadan yapılan anayasalar doğumundan itibaren sakattır, özürlüdür. Sorun çözmekten ziyade kriz üretmeye daha yakındır.Yakın siyasi tarihimizde bunun pek çok örneği bulunuyor. Yasama, yürütme ve yargı arasında nükseden tartışmalardan bizzat yüksek yargı organları arasında ortaya çıkan gerilimlere kadar mevcut anayasamızdan kaynaklı sıkıntılarla karşılaştık, halen de karşılaşıyoruz. Devletle vatandaş arasındaki ilişkiyi zehirleyen bürokratik oligarşinin bir türlü yok edilememesinin sebebinin de aynı olduğunu görüyoruz. " dedi.

 

"MEVCUT ANAYASAMIZLA YOLA DEVAM EDEMEYİZ"

Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Sevgili dostlar gelinen noktada artık bazı gerçekleri kabullenmemiz gerekiyor. Çerçevesini darbecilerin çizdiği dili sorunlu, dili mutabakattan ziyade elitlerin uzlaşını yansıtan mevcut Anayasamızla yola devam edemeyiz. Cumhuriyetimizin 100. yılının darbe anayasasıyla geçirilmesi zaten siyaset kurumu adına büyük bir mahcubiyet kaynağıdır. Sırf birilerinin konforu bozulmasın diye bu utancı milletimize daha fazla yaşatamayız. Bugün Türk demokrasisi, yeni ve sivil anayasa yapma eşiğini aşacak güce, kudrete, olgunluğa, fazlasıyla sahiptir. İçinde bulunduğumuz 28. yasama döneminde siyaset müessesesinin yeni anayasa yapmasının milli bir ödev olduğuna inanıyorum. Türkiye'ye tarihinin en büyük demokrasi zaferlerini kazandırmış bir iktidar olarak biz yapıcı ve uzlaşmacı tavrımızı sonuna kadar koruyacağız. Muhalefetteki muhataplarımızın da ülkemizi darbe anayasasına mahkum ve mecbur etmekte ısrarcı olmayacaklarını düşünüyorum. Sivil Anayasa, Güçlü Türkiye Sempozyumu’nun ufuk açıcı tartışmalara vesile olmasını diliyorum. İstanbul 2 Nolu Baromuzu hem sempozyumun düzenlenmesi hem de Gazze'de yaşanan soykırımın sorumlularının hesap vermesi noktasındaki gayretleri dolayısıyla bir kez daha tebrik ediyorum" ifadelerini kullandı.

 

"BARBARLARDAN HESAP SORULMASI İÇİN ELİMİZDEN GELEN HERŞEYİ YAPACAĞIZ"

Erdoğan İsrail'in Refah'taki mülteci kampına saldırısıyla ilgili de konuşarak, "Bu mücadelenizin ne kadar önemli ve insani bir duruş olduğunu dün gece bir kez daha gördük. Bugüne kadar 36 binden fazla Filistinli kardeşimizi şehit eden soykırımcı caniler dün de güvenli bölge ilan ettikleri Refah’ta bulunan bir mülteci kampındaki sivillerin üzerinde füze ve bomba yağdırmışlardır. Uluslararası Adalet Divanı'nın saldırıları durdurma çağrısının ardından gerçekleşen bu katliam terör devletinin kanlı ve kalleş yüzünü bir kez daha ifşa etmiştir. Netanyahu ve cinayet şebekesi Filistinli halkın kahramanca direnişini kıramadıkça ülkesinde iyice köşeye sıkışmakta daha fazla kan dökerek siyasi ömrünü uzatmaya çalışmaktadır ama bunun hiçbir fayda sağlamadığını pek yakında görecek. Tıpkı özendiği Hitler gibi, Milosevic gibi, Karacic gibi ve tarihteki diğer firavunlar gibi lanetle anılmaktan kurtulamayacaklardır.Türkiye olarak insanlıktan zerre kadar nasibini almamış bu katillerden bu barbarlardan hesap sorulması için elimizden gelen herşeyi yapacağız. Rabbim Filistin halkının ve Gazzeli kardeşlerimizin yardımcısı olsun. Rabbim, bebek, çocuk, kadın, yaşlı, sivil demeden masumları öldürenleri Kahhar ismi şerifi hürmetine, kahrı perişan eylesin. Bu duygularla bir kez daha 27 Mayıs darbecilerinin kurduğu darağaçlarında son nefeslerini veren şehitlerimizi rahmetle yad ediyorum. Mevla, ülkemizi ve milletimizi bir daha böyle imtihanlarla karşı karşıya bırakmasın diyorum. Hepinizi sevgiyle, saygıyla selamlıyorum." diye konuştu.

Diğer Haberler

  1. Bakan Kurum: Yıl sonuna kadar 200 bin konutu teslim edeceğiz
  2. TBMM'de eski İstanbul Milletvekili Hastürk için cenaze töreni
  3. Bakan Uraloğlu: Havalimanı sayısı 60'a çıkacak
  4. Kılıçdaroğlu, Cumhurbaşkanı Erdoğan'a hakaret davasında savunma yaptı
  5. Cumhurbaşkanı Yardımcısı Yılmaz, AB Delegasyon Başkanı Ossowski'yi kabul etti
  6. Anahtar Parti’nin MYK Üyesi Murat Uçar’dan açıklama
  7. Cumhurbaşkanı Erdoğan: Sayın Özel neden Filyos'taki doğal gaz tesisimizi ziyaret etme zahmetinde bulunmadı
  8. Bakan Ersoy: 355 cemevimizin bakım-onarım talebi karşılandı
  9. Cumhurbaşkanı Yardımcısı Yılmaz, Filistin Başbakanı Mustafa ile görüştü
  10. Dışişleri Bakanlığı, Pakistan'daki terör saldırısını kınadı

© Copyright 2024

DHA