Cumhurbaşkanı Erdoğan: Bizim, Kandil'deki terör baronlarına hiçbir çağrımız yoktur
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "Bizim, Irak ve Suriye'nin kuzeyindeki bölücü terör örgütüne, kandan beslenen Kandil'deki terör baronlarına hiçbir çağrımız yoktur, olamaz da. Israrla bizimle muhatap olmaya çalışma gayretleri, iplerini ellerinde tutan patronlarına kendilerini ispat uğraşından başka bir şey değildir. TUSAŞ'a yapılan kalleş ve alçakça saldırı bir kez daha göstermiştir ki teröristin anlayacağı yegane dil, terörle tavizsiz mücadeledir" dedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, TBMM'de partisinin grup toplantısında konuştu. Erdoğan, Cumhuriyet Bayramı'nı 85 milyon olarak hep beraber coşkuyla kutladıklarını söyledi. Erdoğan, Cumhuriyetin en büyük kazanımlarından en önemli kuruluşlarından biri olan TUSAŞ'ın Kahramankazan'daki tesislerine yönelik alçakça bir terör saldırısı gerçekleştirildiğini hatırlatarak, "Dün TUSAŞ'ımızı ziyaret ettik. Çalışanlarımızla kucaklaştık. Taziyelerimizi ve geçmiş olsun dileklerimizi bizzat ilettik. TUSAŞ tarafından geliştirilen yerli milli helikopterimiz T-625 GÖKBEY'in ilkini törenle Jandarma Genel Komutanlığı'mıza teslim ettik. Yılsonu gelmeden 2 adet GÖKBEY'i daha jandarmamıza teslim etmiş olacağız. Ayrıca 2026 yılı içinde toplam 20 adet GÖKBEY helikopterimizin farklı kurumlarımıza teslimatını gerçekleştireceğiz. TUSAŞ çalışanlarımızı yaşadıkları kalleş terör saldırısına rağmen her zamankinden daha inançlı, daha azimli, daha bilenmiş gördüm. Öz güvenleri fevkalade yüksekti. Gözlerinde tam anlamıyla bir adanmışlık duygusu vardı. TUSAŞ'taki kardeşlerimin bizzat kendi ifadeleriyle hainlere rağmen daha fazla üreterek, daha fazla çalışarak şehit arkadaşlarının ruhlarını şad etmeyi sürdüreceklerine inanıyorum. İnşallah bizler de bu fevkalade önemli gayretlerinde TUSAŞ'ımızın ve savunma sanayi kuruluşlarımızın yanında olmaya devam edeceğiz" diye konuştu.
'CUMHURİYET, 85 MİLYONUN TAMAMININ CUMHURİYETİDİR'
Erdoğan, Cumhuriyet'in Türkiye Büyük Millet Meclisi çatısı altında, milletin temsilcilerinin onayıyla, milletin ortak kararı olarak vücut bulduğunu söyleyerek, "Cumhuriyet, belli bir şahsın, belli bir zümrenin, belli bir kitlenin, belli bir mezhebin, meşrebin, etnik kökenin cumhuriyeti değildir. Bu cumhuriyet, zenginin olduğu kadar, yoksulun da cumhuriyetidir. Bu cumhuriyet, ne kadar batılının, ne kadar güneylinin cumhuriyeti ise o kadar da kuzeylinin, o kadar da doğulunun cumhuriyetidir. Bu cumhuriyet, Alevi'nin de Sünni'nin de cumhuriyetidir. Bu cumhuriyet, sağın da solun da cumhuriyetidir. Bu cumhuriyet, çoğun da cumhuriyetidir, azın da cumhuriyetidir. Bu cumhuriyet, inancı, düşüncesi, yaşam biçimi, hayat tarzı her ne olursa olsun, kendisini bu vatana, bu millete, bu topraklara ait hisseden herkesin, her bir ferdin cumhuriyetidir. Ve bu cumhuriyet, Türk'ün de cumhuriyetidir; Türk'ün olduğu kadar elbette Kürt'ün de cumhuriyetidir. Bu Cumhuriyet, 'Ben Türkiye Cumhuriyeti'nin onurlu bir vatandaşıyım' diyen Laz'ın, Çerkez'in, Arap'ın, Rum'un, Roman'ın; vatan topraklarında yaşayan herkesin cumhuriyetidir. Bu cumhuriyet, bizim, hepimizin eseridir; öyleyse bu cumhuriyet bizim, hepimizin, 85 milyonun tamamının cumhuriyetidir" dedi.
'CUMHURİYET RUHUNU YAŞATMAYA DEVAM EDECEĞİZ'
Erdoğan, bu topraklar üzerinde yaşayan, bu topraklara vatandaşlık bağıyla bağlı olan hiç kimsenin, cumhuriyetle, cumhuriyet fikriyle bir meselesi, bir sorunu, bir problemi olmadığına işaret ederek, "Geçtiğimiz bir asır boyunca yaşadığımız sorunlar, cumhuriyetten değil; cumhuriyet fikrinin arkasına saklanarak zulmedenlerden, onu istismar edenlerden, ona ihanet edenlerden kaynaklanmıştır. Evet, bunu yaptılar. Cumhuriyet fikrinin arkasına saklanıp, zulmettiler, ötekileştirdiler. Cumhuriyet fikrinin ardına gizlenip, bu ülkenin huzuruna, birliğine, dirliğine, ezeli ve ebedi kardeşliğine en büyük zararı verdiler. Aziz milletimiz, o engin ferasetiyle, o sınırsız basiretiyle, her şeyin farkındadır. Milletimiz, tüm olumsuzluklara rağmen hem cumhuriyet fikrine hem de onu ete kemiğe büründüren Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne sımsıkı sahip çıkmış, korumuş, kollamıştır. Bugün Cumhuriyetimiz, 85 milyon vatandaşımızın ortak yuvası olarak, birdir, bütündür, güçlüdür, dimdik ayaktadır; hem aziz milletimiz için hem de geniş coğrafyamız için umuttur, güvendir. Şehitlerimizin kanından rengini alan ay yıldızlı al bayrağımızla, birliğimizin, kardeşliğimizin adeta temel felsefe metni olan İstiklal Marşı'mızla, cumhuriyet aydınlık geleceğimizdir. Cumhuriyet fikrini, cumhuriyet ruhunu, Allah izin verirse, ebed müddet korumaya, kollamaya, yaşatmaya devam edeceğiz" dedi.
'TÜRKİYE CUMHURİYETİ DE BU KAOSTAN İSTER İSTEMEZ ETKİLENİYOR'
Cumhurbaşkanı Erdoğan, cumhuriyetin coğrafyada on yıllar boyunca devam eden kanlı savaşların neticesinde kurulduğunu vurgulayarak, "Sevr'de bize bir harita dayatarak, 'Sizin ülkeniz burası olacak' dediler. 'Hayır' dedik. 'Haritamızı kendimiz çizeriz' dedik. 'Sınırlarımızı kendimiz belirleriz’ dedik. Milli Mücadele ile haritamızı şehitlerimizin kanıyla çizdik. Binlerce yıllık köklü devlet tecrübemizle, hür irademizle, toprağımız için savaşarak, kan dökerek, can vererek bağımsız vatanımızı inşa ettik. Yakın coğrafyamızdaki bazı ülkeler, ne yazık ki aynı başarıyı gösteremediler. Osmanlı bakiyesi olan bu coğrafyada, tam bir asırdır, kan, gözyaşı, savaş, çatışma dinmiyor. Osmanlı Devleti'nin mirasçısı olarak, Türkiye Cumhuriyeti de bu kaostan ister istemez etkileniyor. Ancak hata şuradadır; coğrafyamızdaki kaosa bakanlar, korkmuşlar, ürkmüşler, tedirgin olmuşlar ve Cumhuriyetimize ürkek bir kuş muamelesi yapmışlardır. Geçmişin korkuları, son derece yanlış biçimde, kapanmaya, kısıtlamaya, özgürlükleri daraltmaya ve maalesef iç düşmanlar üretmeye yol açmıştır" diye konuştu.
'CUMHURİYETİMİZİN MAYASI KARDEŞLİKTİR'
Erdoğan, Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin sıradan bir devlet olmadığını vurgulayarak, "29 Ekim 1923’te ilk defa tarih sahnesine çıkmış değil, bakınız altını çizerek söylüyorum, sahneye yeniden çıkmış bir milletiz. Kuşkusuz 29 Ekim çok önemlidir, tarihin kritik bir dönüm noktasıdır, yeni bir başlangıçtır. Ancak bu aziz millet yüz yıllardır, bin yıllardır hem tarih sahnesinde var olan hem de tarihin akışına yön veren, tarih yazan, tarih yapan bir millettir. Şu yeryüzü üzerinde, korkuyu korkutan ve korkutacak olan yegane millet, mensubu olduğumuz asil millettir. Bunun en son ve somut örneği, 15 Temmuz şanlı direnişidir. Tarihte elde ettiği şanlı zaferleriyle, yeryüzünde başı dik, iftiharla, gururla yürümeyi hak eden yegane millet, bizim milletimizdir. Bu millet değil kendinin, bütün bu coğrafyanın, mazlum ve mağdurların, ezilenlerin, kimsesizlerin hatta tüm insanlığın umudu bir millettir. Düşersek, yeniden doğruluruz. Yanarsak, küllerimizden yeniden doğarız. Yıkılırsak, yeniden dimdik ayağa kalkarız. Kolumuzu, kanadımızı kesseler; daha gür, daha köklü, daha güçlü bir fidana dönüşürüz. Kimse bizi yanlış bellemesin. Hele hele, bu milletin hiçbir ferdi, korku, ümitsizlik, yeis, karamsarlık içinde olmasın. İşte onun için söylüyorum; bu cumhuriyet korkmaz. Korku, cumhuriyetimizin bir vasfı asla ve asla olamaz. İstiklal Marşı bile 'Korkma' diye başlayan bir milletiz. Bu Cumhuriyet, korkuyla değil cesaretle, ürkeklikle değil öz güvenle, daralarak değil büyüyerek, dışlayarak değil kapsayarak, ayrıştırarak değil, kucaklayarak korunur, kollanır, büyütülür ve yüceltilir. Bizim cumhuriyetimizin mayası kardeşliktir; onu ilelebet ayakta tutacak olan da hiç kuşkusuz, tereddütsüz, şüphesiz kardeşliğimizdir" dedi. Cumhuriyet'in 101 yılda çok önemli mesafeler kat ettiğini belirten Erdoğan, "Savaştan çıkmış bir ülke, hamdolsun bugün satın alma paritesine göre dünyanın 11'inci ekonomisidir. Ülkemizin her köşesini imar ettik; yurdumuzu okullarla, üniversitelerle, hastanelerle, yollarla, köprülerle, tünellerle donattık. Bağımsızlığımızı korurken; iddialarımızı, ideallerimizi sımsıkı muhafaza ettik. Tek başına savunma sanayinde elde ettiğimiz mesafe bile ülkemizin nereden nereye geldiğinin en anlamlı göstergesidir" diye konuştu.
'KARDEŞLİĞİ BÜYÜTMEKTEN VAZGEÇMEDİK'
Belli dönemlerde Cumhuriyet'in öz evlatlarının ayrımcılığa, dışlanmaya maruz kaldıklarını belirten Erdoğan, "Görmezden gelindiler, ötelendiler, hırpalandılar. Son bir asırda elbette çok güzel günler de gördük; ama ondan daha fazla hüzün gördük, acı gördük, gözyaşı gördük, baskı gördük. AK Parti'mizi 23 yıl evvel, 14 Ağustos 2001'de kurarken; en büyük hedefimiz, en büyük idealimiz, devlet ile milleti kucaklaştırmak, Cumhur ile Cumhuriyeti buluşturmak, milletimizin kardeşliğini daha da yüceltmekti. Bu ülkede dindarlara ikinci sınıf vatandaş muamelesi yapılıyordu; cesaretle üzerine gittik, ayrımcılığa son verdik. Yoksulun sesi çıkmıyordu; garip gurebanın sesi olduk, nefesi olduk, elinden tuttuk, ayağa kaldırdık. Alevi kardeşlerimizin sorunları vardı; çözmek için samimi adımlar attık. Gayrimüslimlerin sorunları vardı, onları devletle kucaklaştırmak için cesur hamleler yaptık. Tüm bunları sabote etmek için önümüze çok engeller çıkardılar, kitleleri kışkırttılar, darbe girişimlerinde bulundular. Yaşanan ihmallerden ve acılardan nemalananlar, her türlü yol, yöntem ve değeri kullanarak sorunları istismar ettiler. Fakat yılmadık, yıkılmadık, durmadık ve kardeşliği büyütmekten asla vaz geçmedik" diye konuştu.
'EŞ ZAMANLI OLARAK KARDEŞLİĞİ BÜYÜTECEĞİZ'
Erdoğan, göreve geldiklerinde, ülkenin tamamıyla birlikte özellikle Doğu-Güneydoğu illerinde ciddi bir ihmalkarlığın söz konusu olduğunu belirterek, "Hiç kimse inkar edemez ki Türkiye'nin tamamıyla birlikte, Doğu-Güneydoğu illerimize, altyapısıyla, üstyapısıyla, üretimiyle tarihin en büyük yatırımlarını biz yaptık. Hak ve özgürlükleri genişletme konusunda en büyük adımları biz attık. Bunu yaparken dedik ki terörü ve terörün ürediği bataklığı kurutacağız; eş zamanlı olarak kardeşliği büyüteceğiz. Aradan geçen 22 yıl boyunca aynı minvalde, aynı istikamette sarsılmadan yürüdük, yürüyoruz. Türk ile Kürt'ün kardeşliğini büyütmek için ne yapılması gerekiyorsa, nasıl yapılması gerekiyorsa, hemen hepsini yaptık, denedik, tecrübe ettik. Fakat her seferinde karşımıza bir duvar, bir ihanet, bir alçaklık çıktı. Sorundan beslenenler, sorunun çözülmesine engel oldular. Terörden beslenenler, terörün bitmesini istemediler. Şiddetten nemalanlar, şiddetin sona ermesine rıza göstermediler. Kardeşliğin pekişmesiyle, Türkiye'nin her alanda büyüyeceğini görenler, kardeşliğin önüne set çektiler, tuzaklar kurdular, gizli aparatlarını harekete geçirdiler" dedi.
'40 YILLIK SİYASİ HAYATIMIZI TAÇLANDIRMAK İSTİYORUZ'
Çok bedel ödediklerini söyleyen Erdoğan, "Çok hayal kırıklığı yaşadık, çok ihanet gördük, hatta kelimenin tam anlamıyla sırtımızdan hançerlendik. Ancak umudumuzu kaybetmedik, samimiyetimizi yitirmedik, hüsnüniyet vazgeçmedik, kardeşlik hukukundan asla ve asla ayrılmadık. Türkiye'nin ve milletimizin aydınlık geleceği için ne yapılması gerekiyorsa onu yapmaktan asla geri durmadık, durmayacağız. Çünkü bu, bir dönemin, bir kesimin değil; topyekun nesillerin hayatını etkileyecek önemde bir meseledir. Allah’ın izniyle, Rabbim ömür ve fırsat verirse, bu meseleyi ülkemizin gündeminden tamamen çıkartarak, millete hizmetle geçen 40 yıllık siyasi hayatımızı taçlandırmak niyetindeyiz" diye konuştu. Erdoğan, Türkiye'nin bugün, düne göre çok farklı bir yerde olduğuna işaret ederek, "Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi ile devlet içindeki, devletin kurumları arasındaki uyumu ve koordinasyonu güçlendirdik. Özellikle ordumuza, emniyetimize, istihbaratımıza sızmış olan hain FETÖ terör örgütünü temizledik, temizliyoruz. Millet iradesi üzerindeki tüm vesayetleri kaldırdık. Savunma sanayimizdeki atılımlarla, hamdolsun terörle mücadelede çok büyük ilerleme kaydettik. En önemlisi şudur; 15 Temmuz kanlı darbe girişimi sonrası, Cumhur İttifakı'nı kurarak hem devletimizin gücüne güç kattık, hem de milletimize öz güven kazandırdık. Cumhur İttifakı, ülkemizin ve demokrasimizin son 7-8 yılda maruz kaldığı pek çok saldırının, birçok anti-demokratik girişimin püskürtülmesinde en sağlam direniş hattımız olmuştur" dedi.
'BİZİM MUHATABIMIZ MİLLETİMİZDİR'
Türkiye'nin her zamankinden daha güçlü olduğunu belirten Erdoğan, şunları söyledi: "Terör belası başta olmak üzere kronik sorunlarımızı çözmek, kardeşliği pekiştirmek, Türkiye'yi kardeşlik ekseninde büyütmek için bugün önümüze bir kez daha bulunmaz bir imkan çıkmıştır. Buradan, Cumhur İttifakı'ndaki yol arkadaşımız, Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Sayın Devlet Bahçeli'ye, tüm MHP camiasına, grubum adına, aziz milletimiz adına, selam ve şükranlarımı tekrar ifade ediyorum. Devlet Bey; tavır, konuşma, söylem ve siyasetiyle, feraset ve tecrübesiyle, cesur çıkışlarıyla, akıl dolu cümleleriyle, daima tarihe not düşen, tarihe istikamet çizen bir liderdir. Kendisi her fırsatta, anlayabilenler için, mazrufa odaklanma iradesi gösterebilenler için; vatan sevgisinin, millet sevgisinin, Cumhuriyet aşkının, en önemlisi de milliyetçiliğin ne olduğunu, ne manaya geldiğini en açık, en sarih, en çarpıcı şekilde izah etmiştir. MHP Genel Başkanı'nın son çağrılarını bu çerçevede okuyanlar, önümüze açılan tarihi fırsat penceresini görmekte ve heyecanlanmaktadır. Buna karşılık, ülkenin ve milletin ortak çıkarları yerine kendi şahsi ve zümrevi gündemlerinin peşinde olanlar, her zamanki gibi, tutarsızlık ve boş laf bataklığında çırpınmayı sürdürmektedir. Şunun bilinmesini isterim ki bizim muhatabımız milletimizdir. Milletimizin de Türkiye'nin terör kamburundan kurtulması, dünyada ve bölgesinde yaşanan istikrarsızlıklardan uzak kalması noktasında gereken adımların atılması yaklaşımımızı desteklediğini biliyoruz. Gerisi lafügüzaf, belagat şehvetinde boğulmaktır."
'TERÖRLE MÜCADELEMİZİ KARARLILIKLA SÜRDÜRECEĞİZ'
Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Bizim, Irak ve Suriye'nin kuzeyindeki bölücü terör örgütüne, kandan beslenen Kandil'deki terör baronlarına hiçbir çağrımız yoktur, olamaz da. Israrla bizimle muhatap olmaya çalışma gayretleri, iplerini ellerinde tutan patronlarına kendilerini ispat uğraşından başka bir şey değildir. TUSAŞ'a yapılan kalleş ve alçakça saldırı bir kez daha göstermiştir ki teröristin anlayacağı yegane dil, terörle tavizsiz mücadeledir. Türkiye içinde de Irak'ta ve Suriye'de de Avrupa başta olmak üzere var olduğu her yerde terörle mücadelemizi kararlılıkla sürdürecek, ülkemize tehdit nereden geliyorsa, mutlaka kökünü kazıyacağız. İnşallah önümüzdeki dönemde milletimize hem boydan boya tüm güney sınırlarımızın güvenliğini, hem insanımızın can ve mal emniyetini garanti altına alacak yeni müjdelerimiz olacak" dedi.
'ÖZEL'İN KARDEŞLİĞİN SAFINDA YER ALACAĞINA YÜREKTEN İNANMAK İSTİYORUM'
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, terörün boyunduruğundan halen çıkamayan, Türkiyelileşmeye dair istek ve iradesi henüz olmayan siyasi partinin de yaptığı son açıklama ile nerede durduğunun işaretini verdiğini söyleyerek, "Şurası çok net anlaşılmalıdır ki Türkiye'nin; terörü destekleyen, teröre arka çıkan, terörün sözcülüğünü yapan, kardeşliğe değil husumete, demokrasiye değil anarşiye, hukuka değil hukuksuzluğa hizmet eden oluşumlara taviz vermesi mümkün değildir. Terörle siyaset, şiddetle demokrasi yan yana gelmez, aynı kapta bir arada bulunmaz. Bir koltukta terör, diğerinde sivil siyaset taşınmaz. Hukukun ve demokrasinin içine girmeyen, hukuk ve demokrasi içinde karşılığını alır, almıştır ve bundan sonra da alacaktır. Buradan Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Sayın Özgür Özel'e de takdirlerimi iletiyorum. AK Parti olarak, kurulduğumuz andan itibaren hep söylediğimiz, 'Devlet herkesin devleti olmalı, devlet herkesi eşit kucaklamalı' siyasetimizi 23 yıllık bir gecikmeyle de olsa, açık yüreklilikle dile getirdiği ve kardeşliğe katkı sağladığı için Sayın Özel'i buradan tebrik ediyorum. CHP'nin, Sayın Özel'in Genel Başkanlığı'nda, tarihin bu önemli kırılma noktasında, doğru yerde duracağına, kardeşliğin safında yer alacağına yürekten inanmak istiyorum" dedi.
'BENİM KÜRT KARDEŞİM ARTIK SAHNELENEN OYUNU GÖRMEKTE'
Erdoğan, "İşte bir hukuk devleti içerisinde PKK terör örgütünün özellikle attığı adımlardan rahatsız olan Sayın Özel'e de bundan rahatsız olma, bu işi öğreneceksin. Hukuksuzluk nedir, bunu da öğreneceksin. Hukuksuzluğun olduğu bir yerde adalet olmaz. Hukuksuzluğun olduğu bir yerde adil bir yönetim biçimi olmaz. Bunları öğrenmeye mecbursun. Coğrafyamız bir ateş çemberine dönüşmüşken; terör örgütünün mensupları Esenyurt'u kasıp kavururken bundan niye rahatsız oluyorsun? Bundan rahatsız olmayacaksın. Tam aksine burada mevcut yönetime destek vereceksin. Bundan zatıaliniz rahatsız oluyor diye attığımız adımlardan geri durmayacağız. Bölgemizde sınırlar yeniden çizilmek istenirken, ezeli kardeşliğimizi ebedi olarak muhafaza etmek yolunda bizim asli muhatabımız unutma, bizzat Kürt kardeşlerimizin kendisidir. Sayın Özel, benim Kürt kardeşim artık 40 yıldır bölücü terör örgütü üzerinden sahnelenen oyunu görmektedir" diye konuştu.
'LGBT SAPKINLIĞINI SAVUNANLAR, KÜRT KARDEŞİMİN EZELİ DÜŞMANIDIR'
Bölücü terör örgütünün önceki gün Avrupa'da yaptığı gösteride, örgüt paçavralarının yanında İsrail bayrağının sallandığını belirten Erdoğan, "Hangi Kürt kardeşim, bu alçakça iş birliğini görmezden gelebilir? Kudüs'ün işgalcileriyle, bebek katilleriyle, soykırımcılarla, emperyalistlerle yan yana yürüyenler, bundan gocunmayanlar, dahası bundan zerre miskal utanmayanlar, Kudüs Fatihi Selahaddin Eyyubi'nin torunları olamazlar. Batının insanlığı ifsat projesi olan LGBT sapkınlığını savunanlar, benim Müslüman Kürt kardeşimin ezeli düşmanıdır, ebedi düşmanıdır. Tam da bu noktada, Sayın Bahçeli’nin, merhum Ziya Gökalp'ten yaptığı alıntıyı tekrar hatırlatmak istiyorum; 'Türkler ile Kürtlerin birbirini sevmesi, her iki taraf için hem dini hem de siyasi bir farzdır. Kürtleri sevmeyen bir Türk varsa Türk değildir. Türkleri sevmeyen bir Kürt varsa Kürt değildir.' Tıpkı Sayın Devlet Bahçeli gibi, biz de hayatımız boyunca hep benzer bir hissiyatı dile getirdik. Coğrafyamızda, 'Türk Kürtsüz; Kürt de Türksüz yaşayamaz, var olamaz, varlığını idame ettiremez' dedik. Bunu her zaman kalbimizle söyledik, yüreğimizle söyledik, gönülden söyledik, samimiyetle, ihlasla, muhabbetle, hüsnüniyetle söyledik" dedi.
'HASIMLARIN AÇTIĞI HUSUMET PARANTEZİNİ KAPATACAĞIZ'
En son Ahlat'ta, Malazgirt Zaferi'nin 953'üncü yıl dönümü törenlerinde hem bedenleriyle hem ruhlarıyla hem dilleriyle hem de verdikleri tarihi fotoğrafla bu hakikati bir kez daha ifade ettiklerini anımsatan Erdoğan, "Alparslan'ın ordusunda, Türk de vardır, Kürt de vardır, Arap da vardır. Malazgirt Zaferi, Türk'ün de Kürt'ün de ortak zaferidir. Bu zafer, sadece Türklere, sadece Kürtlere değil, Türk-Kürt kardeşliğine de Anadolu'da bir yurt inşa etmiştir. Malazgirt’ten Milli Mücadele'ye kadar, ortak vatanımızı, toprağımızı, şerefimizi, namusumuzu, en çok da kardeşliğimizi birlikte savunduk. Uzunca bir süredir bizi birbirimizden ayırmak istiyorlar, çünkü Malazgirt'in intikamını almak istiyorlar, çünkü Kudüs'ün fethinin öcünü almanın peşindeler. Hani diyor ya şair; 'Bunlar, engerekler ve çıyanlardır; bunlar, aşımıza, ekmeğimize göz koyanlardır. Tanı bunları, sakın tanımamızlıktan gelme.' Bu millet, hiçbir ayrım yapmaksızın fertlerinin tamamıyla dünyanın en imanlı, en sarsılmaz, en yenilmez gücüdür. İşte bunu bozmaya, bunu dağıtmaya, bunu zayıflatmaya, bunu içeriden çökertmeye çalışıyorlar. Bu tuzağa düşmeyeceğiz. Ortak düşmanı sevindirmeyeceğiz. Kardeşliğimizi bozmaya çalışanlara geçit vermeyeceğiz. Hasımların açtığı husumet parantezini kapatacağız. Geçmişin yaralarını birlikte saracağız. Tarihi yine birlikte yazmaya devam edeceğiz. Bunca yıldır Türkiye'deki her kesimin özgürlüğü için, en çok da Kürt kardeşlerimizin istiklali, onuru, namusu için mücadele verdik. Allah’a hamdolsun pek çok alanda hayal dahi edilemeyecek yerlere geldik. Şu ana kadar birçok meseleyi birlikte, ortak akılla çözüme kavuşturduk. İşte şimdi, ülke ve millet olarak Sayın Devlet Bahçeli'nin, Cumhur İttifakı ortağımız Milliyetçi Hareket Partisi'nin elini değil, tüm vücudunu taşın altına koymasıyla, çok daha büyük bir imkan ele geçirdik" diye konuştu.
'YUMRUKLARINI SIKANLARI ARADAN ÇIKARTALIM'
Önlerine açılan bu fırsat penceresinin, iç cepheyi dosta-düşmana karşı güçlendirme fırsatının, millet ve milletin meşru temsilcisi siyaset kurumu tarafından çok iyi değerlendirilmesi gerektiğini vurgulayan Erdoğan, şunları kaydetti: "Şunu lütfen unutmayınız, 85 milyon olarak; aşımız bir, ekmeğimiz bir, kıblemiz bir, vatanımız, toprağımız bir, bayrağımız, marşımız bir, devletimiz bir, en önemlisi de mazimiz bir, istikbalimiz bir, kaderimiz birdir. Buradan, Gazi Meclisi'mizden, milletin kürsüsünden sesleniyorum, sevgili Kürt kardeşim; senden bu eli samimiyetle tutmanı, sımsıkı tutmanı bekliyoruz. Siyonist İsrail'in aparatlığını, emperyalizmin uşaklığını, Türkiye düşmanlarının maşalığını yapanları aradan çekip çıkarmanı istiyoruz. Sevgili Kürt kardeşim, imanına, İslam'ına, ezanına, vatanına, toprağına, kardeşlik hukukuna sahip çıkmanı istiyoruz. Gel, 'Türkiye Yüzyılı'nı birlikte inşa edelim diyoruz. Türkiye Cumhuriyeti çatısı altında, al bayrağımızın gölgesinde, aydınlık, müreffeh, kardeşçe bir istikbali birlikte kuralım diyoruz. Bundan 101 sene önce Cumhuriyet'i birlikte kurduk. Bu Cumhuriyet benim olduğu kadar senin de Cumhuriyet'in. Gel, Cumhuriyeti birlikte, hepimiz için bir esenlik yurdu yapalım diyoruz. Gel, yumruklarını sıkanları aradan çıkartalım. Gel, terörü meşrulaştıranların, sırtını dağa verenlerin altındaki zemini boşaltalım. Gel, milletin verdiği yetkiyi terör baronlarına peşkeş çekenlere, o yetkinin aslı sahibinin kim olduğunu gösterelim".
ÖDÜL TÖRENİNE KATILDI
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nde düzenlenen '9'uncu Uluslararası Hafızlık ve Kur'an-ı Kerim'i Güzel Okuma Yarışması Ödül Töreni'nde konuştu. Erdoğan, yarışmaya bu yıl 54 ülkeden 94 yarışmacının katıldığını ve ön elemenin ardından 35 ülkeden 41 yarışmacının finale kaldığını söyledi.
Yarışma finalinin 23-28 Ekim tarihleri arasında Şanlıurfa Mevlana Camisi Külliyesi'nde yapıldığını kaydeden Erdoğan, yarışmaya katılanları tebrik ederek, "Alemlere rahmet, beşeriyete hidayet ve gönüllere şifa olarak dünyayı teşrif eden Hz. Muhammed Aleyhissalatü Vesselam bir hadisi şerifinde şöyle buyuruyor; 'Kur'an'ı ezberleyip okuyan kişi, Allah katında seçkin meleklerle birlikte olacaktır. Kur'an'ı zorlanarak da olsa devamlı okumaya çalışan kişiye ise iki kat ecir vardır.' Resulü Kibriya Efendimiz Aleyhissalatü Vesselam, yine bir başka hadisinde Kur'an talebelerini ilim erlerini şu sözlerle müjdeliyor; 'Kur'an'ı öğrenin, onu okuyun ve okutun. Kur'an'ı öğrenen, okuyan ve gereğini yapan kimse her tarafa koku yayan misk dolu bir kaba benzer. Kur'an'ı öğrendiği halde onu okumayan ve okutmayan, yatıp uyuyan kimse ise ağzı bağlı bir misk kabına benzer.' Zümer Suresi'nde, sözlerin en güzeli olarak tarif edilen Kur'an-ı Kerim'i hakkıyla okuyan, öğrenen, öğreten, hatmeden, hıfzeden ve hayatının her safhasına tatbik eden müminler olmayı Mevla bizlere nasip eylesin. Rabbim sizlerden de razı olsun. Ecrinizi artırsın diye dua ediyorum" dedi.
'İSLAM COĞRAFYASI ÇATIŞMAYLA, SAVAŞLA, ZULÜMLE BOĞUŞUYOR'
İslam aleminin bugün geçmişte hiç olmadığı kadar derin bir sarsıntıdan, çetin bir sınavdan, adeta bir varlık-yokluk imtihanından geçtiğini söyleyen Erdoğan, "Kitabullaha sımsıkı tutunmamız, Allah'ın ipine dört elle sarılmamız, Peygamber Efendimizin Aleyhissalatü Vesselam sünnetini kendimize rehber edinmemiz gereken zorlu bir süreci hep birlikte tecrübe ediyoruz. İsrail'in on yıllardır işgal ettiği bir yılı aşkın süredir de tüm dünyanın gözleri önünde soykırım uyguladığı Gazze ve Filistin toprakları başta olmak üzere İslam coğrafyasının önemli bir bölümü bugün ne yazık ki istikrarsızlıkla, çatışmayla, savaşla, yoklukla ve zulümle boğuşuyor" diye konuştu.
'ULUSLARARASI KURUMLARDAN HİÇBİR İTİRAZ GELMİYOR'
Çoğu çocuk ve kadın 50 bin masum insanın vahşice katledildiğini vurgulayan Erdoğan, "Bir avuç toprak parçasına hapsedilmiş 2 milyon kişinin üzerlerine sürekli bomba yağdırıldığı, insanlık adına, medeniyet adına utanç verici günler yaşıyoruz. 7 Ekim 2023'ten beri şahit olduğumuz cinnet halini anlatmaya kelimeler yetmiyor. Katliam kadar acı olan bir başka gerçek; yıllardır bize adres gösterilen kurum ve kuruluşların içine düştüğü acizliktir. Siyonist hezeyanlarla gözü dönmüş İsrail hükümeti sadece Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'ni değil; görevi barışı, insan haklarını, basın özgürlüğünü, demokrasiyi korumak olan tüm yapıları esir almıştır. Dikkatinizi çekiyorum. 13 aydır çocuklar soykırıma uğruyor. Keskin nişancılar, 2-3 yaşındaki bebekleri hedef tahtası olarak kullanıyor. Canlı yayında gazeteciler, kurşunlarla öldürülüyor. Daha bunun gibi insanı insanlığından utandıran nice cinayetler işleniyor. Ama bünyesinde 10 binlerce personelin çalıştığı, milyarlarca dolarlık bütçeleri olan uluslararası kurumlardan hiçbir itiraz gelmiyor" dedi.
'BU İNSANLIĞIN TÜKENİŞİDİR'
Netenyahu denilen insanlık düşmanını durduracak katliam şebekesinden hesap soracak etkili, caydırıcı herhangi bir adım atılmadığını söyleyen Erdoğan, "Bu insanlığın tükenişidir. Bu uluslararası hukukun yerini artık orman kanunlarının aldığının ilanıdır. Bu 2'nci Dünya Savaşı sonrası kurulan küresel sistemin kendi kendini feshettiğinin en somut göstergesidir. Burada şunu açık açık söylemek isterim; Gazze soykırımı dünyadaki tüm maskeleri indirmiştir. İsrail yönetiminin hukuk tanımazlığı, batının on yıllardır savunduğunu iddia ettiği değerlerin içinin tamamen boş olduğunu bizlere tekrar hatırlatmıştır. Medeniyet dediklerinin tek dişi kalmış bir canavar olduğunu hep beraber gördük, görüyoruz" diye konuştu.
'İSLAM DÜNYASINDAN GÜÇLÜ BİR TEPKİ YÜKSELMİYOR'
Nüfusu 2 milyara yaklaşan İslam dünyasının Gazze'de ve Lübnan'da başarılı bir sınav veremediğini kaydeden Erdoğan, "Siyonist rejimin ölüm makinesinden 50 bin kardeşimizin kıyılmasına engel olamadık. 'Toprağın üzerinde şerefsizce yaşamaktansa, toprağın altında şerefimle yatarım' diyerek kanının son damlasına kadar vatanlarını savunan Filistinli yiğitlere hak ettikleri şekilde sahip çıkamadık. Gazze halkı işgalciler karşısında tam 390 gündür tek başına, yapayalnız kahramanca direniyor. Gazzeli müminler, Bedr'in aslanları gibi direniyor. Çanakkale'yi 'geçilmez' kılan istiklal aşıkları gibi direniyor. Gazze ve Filistin sadece kendi onurları için değil; aynı zamanda bizim için, tüm Müslümanlar, tüm insanlık için yiğitçe direniyor. Birkaç ülke dışında üzülerek söylüyorum; İslam dünyasından güçlü bir tepki yükselmiyor. Bu dağınıklığında tarihe kaydedildiği unutulmamalıdır" dedi.
'HEPİMİZİN MUTLAKA TEFEKKÜR ETMESİ GEREKTİĞİNE İNANIYORUM'
Öte dünyada yaptıkları kadar yapmadıklarının da hesabını vermekle mükellef olduklarını söyleyen Erdoğan, "Müslümanların üzerine serpilmiş ölü toprağı hakkında, başımızı iki elimizin arasına alıp, hepimizin mutlaka tefekkür etmesi gerektiğine inanıyorum. Bu cendereden kurtulup, felaha ve selamete ulaşmamızın yegane yolu, hiç şüphesiz Kur'an'a ve sünnete bağlılıktan geçmektedir. Nur Dağı'na inen ilk vahiyden Resulü Ekrem'in Veda Hutbesi'ne kadar bizlere güç ve iman veren, ümit ve cesaret aşılayan, dar dünyaya niçin geldiğimizi hatırlatan asli kaynaklarımıza dönmek, kendimizi bu mizan üzere sigaya çekmek zorundayız. Ecdadın asırlar boyunca yaptığı gibi fikrimizi, zikrimizi, hayatımızı Kur'an ve sünnetin ışığıyla nurlandırmak tüm yaşamımızı ümmeti Muhammed'e yaraşır şekilde yeniden kurmak, kurgulamak, geliştirmek durumundayız" diye konuştu.
'YÜZLERİNİ TÜRKİYE'YE DÖNMÜŞ KARDEŞLERİMİZE MESULİYETLERİMİZ VAR'
Karanlıkları ancak İslam'ın nuruyla aydınlığa kavuşturacaklarını dile getiren Erdoğan, "Bizim Gazze'de yerle bir edilen evinin yıkıntıları içinde elinde tesbih, kucağında Kur'an'ı Kerim'le şehit olan çocuklara borcumuz var. Kaldıkları çadırlarda siyonist canilerin bombalarıyla diri diri yanarak şehadete eren kardeşlerimize karşı sorumluluklarımız var. Zalime meydan okuyan, zulme boyun eğmeyen bu ümmetin vakar abidesi evlatlarına, kahramanlarına verdiğimiz sözümüz var. Afrika'nın en ücra köşelerinde ellerini semaya kaldırmış, yüzlerini Türkiye'ye dönmüş kardeşlerimize karşı mesuliyetlerimiz var. Dünyanın dört bir yanında hayatta kalma mücadelesi veren mazlumların, mağdurların, gariplerin bizlerden, sizlerden, Türkiye'den ve bu ümmetten ümidi var. Bu ümitleri boşa çıkaramayız. Kardeşlerimizi, özellikle verdiğimiz sözü unutmayacağız. Sırtımızı da onlara dönmeyeceğiz. Unutmayın; birbirimize emanet edilmiş kardeşleriz. Elimizle, dilimizle buna gücümüz yetmiyorsa; kalbimizle, dualarımızla kardeşlerimizin yanında olmalıyız" dedi.
'HAREKETE GEÇMEMİZ ŞARTTIR'
Kış mevsiminin yaklaştığını hatırlatan Erdoğan, şunları kaydetti: "Bu kış, Gazze ve Lübnan başta olmak üzere savaşın bütün yükünü taşıyan kardeşlerimiz için her zamankinden görünen o ki daha ağır geçecek. İsrail hükümeti bombalarla, füzelerle kıramadığı direnişi; kardeşlerimizi aç, susuz, gıdasız, ilaçsız bırakarak kırmayı deneyecek. İnsani yardımların geçişine izin vermeyerek Filistin'in başı dik evlatlarına diz çöktürmeye çalışacak. Nazilerin toplama kamplarını aratmayan koşullarda yaşamaya mahkum ettiği 2 milyon insana bu kış boyunca her türlü kötülüğü yapacak. İnsanlığın daha fazla dibe vurmaması için harekete geçmemiz şarttır. Kardeşlerimizi bu haydutluk karşısında yalnız ve çaresiz bırakamayız. Başta yardımsever milletim olmak üzere kalbi Filistin ve Lübnan için atan tüm insanları, mazlumlara el uzatmaya davet ediyorum. Rabbim Gazze, Batı Şeria ve Lübnan'daki biçarelerin yardımcısı olsun. Rabbim bizlere bu insanlık imtihanını alnımızın akıyla vermeyi nasip etsin."
Erdoğan, konuşmasının ardından yarışmada dereceye girenlere plaket verdi.