AK Parti Sözcüsü Çelik: Blinken'ın yaklaşımı tehlikeli bir yaklaşım
AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik, ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken’ın İsrail’e gerçekleştirdiği ziyarette yaptığı açıklamaları eleştirerek, "Amerika Birleşik Devletleri Dışişleri Bakanı’nın oraya gidip de ‘Ben burada sadece Amerika Birleşik Devletleri Dışişleri Bakanı olarak değil, aynı zamanda bir Yahudi olarak bulunuyorum’ yaklaşımı tehlikeli bir yaklaşım. Diplomasinin işletilmesi gereken bu olayda dini aidiyet vurgulanarak bir tarafgirlik üretilmesi kadar yanlış bir şey olabilir mi? Bu son derece yanlış bir şeydir" dedi.
AK Parti Merkez Yürütme Kurulu (MYK) toplantısı, Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan başkanlığında, AK Parti Genel Merkezi'nde gerçekleştirildi. AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik, toplantı devam ederken açıklama yaptı. İsrail ile Filistin arasında yaşanan çatışmalara değinen Çelik, her iki taraftan da sivil kaybının karşısında olduklarını söyleyerek, "Sivillerin ve masum insanların hedef alınmasını hiçbir şekilde kabul etmiyoruz. Sayın Cumhurbaşkanımız, olayın olduğu andan itibaren yoğun bir diplomasi çabası içerisinde ve görüldüğü gibi de herkes tek taraflı açıklamalar yaparken; barış odaklı, şiddetin sona ermesine odaklı açıklamalar, sadece Cumhurbaşkanımızdan gelmektedir. Tabii bu inisiyatifi herkesin desteklemesi gerekir. Aksi takdirde şiddete karşı şiddet kısır döngüsü içerisinde, bölgeyi daha çok ateşin içine sokacak gelişmeler yaşanabilir. Bugün Şam'ın ve Halep'in bombalandığına dair birtakım haberler geliyor. Bütün bunlar tabii tehlikeli gelişmelerdir. Lübnan ve Suriye'nin hemen yakınında olan bu olaylar, bütün bir bölgeyi, bütün bir dünyayı hiç kimsenin istemediği birtakım çatışmalara sürükleyebilir. Burada biz nasıl ki İsrail güçleri tarafından yasa dışı yerleşim yerlerinde ve diğer yerlerde gerçekleştirilen, sivilleri hedef alan aşırı şiddet eylemlerine karşı çıkıyorsak; aynı şekilde İsrailli sivilleri hedef alan şiddet eylemlerine de aynı şekilde karşı çıkıyoruz" diye konuştu.
‘GAZZE'NİN TAM ANLAMIYLA KUŞATILMASI ULUSLARARASI HUKUKA AYKIRIDIR’
İsrail’in sivilleri hedef alan bombalama faaliyetlerinin bir an evvel durması gerektiğini vurgulayan Çelik, "Gazze'nin bu şekilde tam anlamıyla kuşatılması, uluslararası hukuka aykırıdır. Orada yaşayan 2,5 milyona yakın Gazze halkının topyekun cezalandırılması, onların hepsinin üzerine topyekun bomba yağdırılması gibi bir tarz, herhangi bir şekilde insan haklarına, hukuka uygun bir tarz olarak asla kabul edilemez. Sayın Cumhurbaşkanımızın iki taraftan da sivillerin kaybına karşı çıkan, şiddete karşı şiddet kısır döngüsünün sona ermesi için daha geniş ve adil bir perspektiften bir barışın ortaya çıkarılması gerektiğine dair yaklaşımının şu anda herkes tarafından desteklenmesini bekliyoruz" dedi.
‘İNSANİ YARDIMLARLA BU SALDIRILARIN NE İLGİSİ VAR?’
Avrupa Birliği başta olmak üzere bazı odakların 'Filistin'e yapılan yardımları kestik' şeklindeki yaklaşımın doğru bir yaklaşım olmadığını ifade eden Çelik, "Bütün Filistinlilerin suçlu ilan edilmesi gibi bir yaklaşım, son derece ilkel bir yaklaşımdır. Daha sonra Avrupa Birliği tarafından yapılan açıklamada; bu tashih edilerek ‘Biz insani yardımları kesmedik; ama kalkınma yardımlarını kestik’ gibisinden bir yaklaşım üretilmeye çalışılıyor. Bu da yanlıştır. Yani insani yardımlarla ve kalkınma yardımıyla bu saldırıların ne ilgisi var? Topyekun Filistin halkını cezalandırmanın bu saldırılara cevap vermekle ne ilgisi var? Burada yapılmak istenen şey; maalesef toplu bir cezalandırma faaliyetine Avrupa Birliği'nin de alet olmasıdır. Nitekim Gazze'ye suyun, elektriğin kesilmesi, en temel hukuk metinlerine ve insan hakları belgelerine ve insanlığın vicdanına aykırıdır. Rusya, Ukrayna savaşı ilk dönemlerinde; Rusya'nın, Ukrayna'nın belli bölgelerine su ve elektrik vermediğini iddia ederek bütün Avrupa Birliği kurumları ayağa kalkmıştı. Şimdi Gazze'de insanlar susuz bırakılıyor. Bunun herhangi bir şekilde meşru görülmesi söz konusu olamaz. Yine aynı şekilde, Refah Sınır Kapısı’nın bombalanması da aynı şekilde oradaki insanları topyekun mezara gömme gibisinden bir anlayışı beraberinde getirir” açıklamasında bulundu.
‘ŞU ANDA YAPILABİLECEK EN BASİRETSİZ YAKLAŞIM’
Çelik, İsrailli bakanların ‘Gazze'yi tam kuşatma altında tutacağız’ açıklamalarına da tepki göstererek, "Gazze zaten açık hava hapishanesi olarak değerlendiriliyordu. Gazze’nin tam kuşatma altında tutulması, böyle bir tam kuşatma mantığı uluslararası hukuka aykırıdır. Yani bir saldırıya cevap verirken saldıranlarla mücadele edersiniz. Onun yerine, onların olduğu bütün bir etnik aidiyeti ya da bütün bir dini aidiyeti cezalandırmaya kalkmak insan hakları açısından çok vahim sonuçlar doğuracak işlere imza atmak anlamına gelir. Nitekim daha olay olur olmaz, İsrail Başbakanı tarafından, ‘Vereceğimiz cevapla bölgedeki dengeleri ve haritaları değiştireceğiz’ gibisinden bölgeyi daha da istikrarsızlaştıracak bir politik hedef koyulması da yanlıştır. Bu olaylar, bölgedeki haritaları ya da dengeleri değiştirmek için kullanılacak bir vesile değildir. Tam tersine; bölgedeki istikrara daha çok katkı sağlamak üzere, 1967 sınırları içerisinde adil bir barışa ulaşılması için üzerinde düşünülmesi gereken bir meseledir. Dolayısıyla, haritaları değiştirmekten, bölgeyi istikrarsızlaştırmaktan ya da bölge devletlerine yapılacak birtakım saldırılardan bahsetmek, şu anda yapılabilecek en basiretsiz yaklaşım olarak öne gelir” dedi.
‘UÇAK GEMİLERİ GÖNDEREREK NE ELDE EDİLECEK’
ABD'nin İsrail’e destek vermek amacıyla bölgeye savaş gemisi göndermesine de değinen Çelik, “Şu anda verilmesi gereken mesaj, barış mesajıdır. Oraya uçak gemileri göndererek ne elde edilecek? Yani bu uçak gemileri Gazze'yi mi bombalayacak? Ya da elinde savaş gemisi olan her devlet; kendisine yakın gördüğü devletin içine girdiği bir çatışmada, o bölgeye savaş gemisi gönderirse diplomasi ne işe yarayacak? Uluslararası kurumlar ne işe yarayacak? Uluslararası barışı, uluslararası hukuku nasıl koruyacağız? Şu anda verilecek desteklerin tamamen barışı sağlamaya ve şiddeti sona erdirmeye dönük olarak sevk ve idare edilmesi gerekir. Kuşkusuz insani yardımlar da böyledir, ortaya çıkarılacak politik yaklaşımların da bu şekilde olması gerekir. Akdeniz'de zaten Suriye meselesi başladığından beri her taraf savaş gemileriyle dolu. Şimdi bir de oraya savaş gemisi göndermenin verdiği mesaj; buradaki şiddet, karşı şiddet kısır döngüsünü sona erdirmeyen, hem Filistin tarafındaki, hem İsrail tarafındaki sivillerin hayatlarını korumaya dönük bir yaklaşım mesajı vermiyor" diye konuştu.
Çelik, açıklamalarının ardından basın mensuplarının sorularını yanıtladı. ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken’ın İsrail’e gerçekleştirdiği ziyarette yaptığı açıklamalara ve uluslararası toplumun çatışmaya dair yaklaşımına ilişkin soruya Çelik, “Maalesef uluslararası toplumdan gelen sesler şimdiye kadar Cumhurbaşkanımızın ortaya koyduğu barış perspektifini maalesef ortaya koyamıyor. İsrail'in kendini savunma hakkından bahsederken bunun Filistin halkının, insan haklarına uygun, insan haysiyet ve şerefine uygun yaşama hakkıyla birlikte değerlendirilmesi lazım. Eğer Gazze'nin tamamen bombalanması şeklinde bir tabloya destek verirlerse o zaman tabii ki burada insan hakları açısından adil bir davranış olmaz. Amerika Birleşik Devletleri Dışişleri Bakanı’nın oraya gidip de ‘Ben burada sadece Amerika Birleşik Devletleri Dışişleri Bakanı olarak değil, aynı zamanda bir Yahudi olarak bulunuyorum’ yaklaşımı tehlikeli bir yaklaşım? Diplomasinin işletilmesi gereken bu olayda dini aidiyet vurgulanarak bir tarafgirlik üretilmesi kadar yanlış bir şey olabilir mi? Bu son derece yanlış bir şeydir” ifadelerini kullandı.
‘TAHLİYE İLE İLGİLİ HAZIRLIĞIMIZ VAR’
Türkiye’nin, esir takası konusundaki girişimlerine ilişkin soruya ise Çelik, “Sayın Cumhurbaşkanımızın gerek barış misyonuna liderlik etmesi gerekse esir takaslarla ilgili olarak çok uzun zamandır bir siyasi rolü vardır. İlk günden itibaren barış konusunda arabulucu olabileceğimizi ve aynı zamanda da bu bahsettiğimiz esir takası meselesinde de Cumhurbaşkanımız ifade ettiği andan itibaren kurumlarımız bunu talimat olarak almışlardır ve hazırlıklarını yapmışlardır. Kurumlarımız, oraya insani yardım götürülmesi ve aynı zamanda diplomatik açıdan bir arabuluculuk konusunda Cumhurbaşkanımızın talimatı doğrultusunda hazırlıklarını tamamlamışlardır. Türkiye Cumhuriyeti Devleti bütün kurumlarıyla bu misyonları yerine getirmeye hazırdır. İlk andan itibaren vatandaşlarımıza çatışma bölgelerinden uzak durmaları, herhangi bir şekilde güvenli bölgeye geçemiyorlarsa da büyükelçiliğimizle irtibat kurmaları çağrısı yapıldı. Tahliye gerektiğinde de bununla ilgili hazırlığımız da var. Bütün vatandaşlarımızdan istirhamımız, sıkıntılı bir bölgede kalmışlarsa, derhal büyükelçiliğimizle irtibata geçsinler. Kendileri derhal oradan alınacaktır” değerlendirmesinde bulundu.