Gündem
Politika
Spor
Dünya
Ekonomi
Kurumsal
English
You are already subscribed to notifications.

Çorlu'daki tren kazası mağdurları: Tüm sorumlular bulunup, yargılansın

Tekirdağ'ın Çorlu ilçesinde, 25 kişinin öldüğü 328 kişinin yaralandığı tren kazasıyla ilgili davanın ikinci gününde ölenlerin yakınları ve yaralılar dinlendi. Kaza günü yaşananları gözyaşları içine anlatan mağdurlar, davada sadece 4 kişinin değil, tüm sorumluların ortaya çıkarılıp yargılanmasını istedi.

ABONE OL
Gurbet GÖKÇE- Mehmet YİRUN/ÇORLU (Tekirdağ), (DHA)

Edirne'nin Uzunköprü ilçesi ile Halkalı seferini yapan yolcu treninin 8 Temmuz 2018 günü, Tekirdağ'ın Çorlu ilçesi yakınlarında raydan çıkıp, devrilmesi sonucu meydana gelen kazada 7'si çocuk, 25 kişi yaşamını yitirdi, 328 kişi de yaralandı. Kazanın dün Çorlu Halk Eğitim Merkezi'ndeki duruşma salonu olarak hazırlanan 15 Temmuz Salonu'nda, 1'inci Ağır Ceza Mahkemesi'nde başlayan duruşmasına bugün devam edildi.

Çorlu Cumhuriyet Başsavcılığı'nca kazanın meydana gelmesinde asıl kusurlu bulunan TCDD 1'inci Bölge Müdürlüğü Halkalı 14'üncü Demiryolu Bakım Müdürlüğü'nde Demiryolu Bakım Müdürü olarak görev yapan Turgut Kurt, Çerkezköy Yol Bakım Şefliği'nde Yol Bakım ve Onarım Şefi olan Özkan Polat, Yol Bakım Şefliği'nde Hat Bakım ve Onarım Memuru olarak görevli Celaleddin Çabuk ile TCDD bünyesinde çalışan ve mayıs ayındaki yıllık umumi muayene raporunda imzası bulunan Köprüler Şefi Çetin Yıldırım hakkında 'taksirli ölüme ve yaralanmaya neden olmak suçundan 2'şer yıldan 15'er yıla kadar hapis cezası istemiyle tutuksuz yargılandığı davanın ikinci gününe, ölenlerin yakınları ve mağdurlar dinlenmesiyle başlandı.

Tutuksuz sanıkların da hazır bulunduğu duruşmada mağdurlar, yakınlarını kaybetmenin büyük üzüntüsünü yaşarken, bir yandan da kaza günü ve sonrasında yaşadıklarını gözyaşları arasında anlattı. Salonda duygusal anlar yaşandı. Tanıklar, kazaya neden olan trende kapasitesinden fazla yolcu bulunduğunu, bazılarının yoğunluk nedeniyle bilet dahi alamadan seyahat ettiklerini söyledi. Kaza öncesi patlamaya benzer ses duyduklarını dile getiren yaralılar, ardından seri halde 'tak tak tak' seslerinin geldiğini ve ardından vagonların büyük bir gürültüyle devrildiğini söyledi. Kaza sonrası olay yerine önce Sarılar köyünde yaşayanların ardından da ambulansların geldiğini söyleyen kazazedeler, diğer yardımların ise 1, 5 saat sonra geldiğini öne sürdü. Bugün öğlene kadar dinlenen mağdurların tümü, olayda sadece 4 TCDD görevlisinin değil, tüm sorumlularının ortaya çıkarılarak, yargılanmasını isteyip, şikayetçi olduklarını söyledi.

'SORUMLULARDAN ŞİKAYETÇİYİM'

Duruşmada ilk olarak kazada kızını kaybeden Ali Koçman, dinlendi. Koçman, "Tüm sanıklardan davacıyım. Hepsinden davacıyım. 25 yaşında kızım öldü. Torunum yetim kaldı. Cezalarını çekmelerini istiyorum" dedi.

'DAHA ÇOK GENÇSİNİZ DEDİLER'

Kazada kızı Sena Köse'yi kaybeden Aysun Köse, kazadan sonra evlerine gelen TCDD yetkililerinin kendilerine söylediği sözlere tepki gösterdi. Hayatında ilk kez mahkeme salonuna girdiğini söyleyen Köse, "Kazadan iki hafta sonra bir doktor bir görevli ve TCDD'den bir yetkili geldi. Yol bekçilerinin işten çıkarıldığını anlatarak, 'Maaşlarını mı ödeyemediniz?' dedim. TCDD yetkilisi de bana 'Bu işler için sinyalizasyon var onlara gerek yok' dedi. Ben sonra araştırdım bizim orada 2020'nin başında yapılacağı belirtiliyordu. Bizim orada sinyalizasyon yoktu. En başından aldatıldım" dedi.

Olay gecesi kızlarını saatlerce aradıklarını ancak yetkililerin yanlış yönlendirmeleri ile karşılaştıklarını söyleyen Köse, "AFAD bana çocuklarınız taburcu oldu dedi. AFAD beni yanlış bilgilendirdi. Hastaneye giremedik. Sağlık Bakanlığı'ndan şikayetçiyim. Biz hastaneye giremedik. Personel kapısından gizlice girebildik. Belki ben kalp krizinden gidecektim. 'Ölüm yok yaralılar var' dediler. Her kurumdan şikayetçiyim. Bu tren yolu iki saate indirildi. Ben ona güvendim. Çocuğumu o yüzden o yolda gönderdim. 'Yaşından çok genç görünüyorsun, daha çok gençsiniz' dediler bana. İmza yetkisi olanlardan en üste kadar cezalandırılmasını istiyorum" dedi.

Sena Köse'nin babası Gürkan Köse, kazadan sonra kendilerine herkesin yaşadığının söylendiğini belirterek. "En çok zorumuza giden bu yalan haberler oldu. Sabaha kadar orada bekledik. Eşime söylenen laflar zoruma gitti. Eşime 'daha gençsiniz' dediler. A'dan Z'ye herkesten şikayetçiyim" dedi.

'KIZLARIMI KORUMAK İÇİN ÜZERİNE KAPAKLANDIM'

Kazada ölen Özgenur ve Gülce Dikmen'in annesi Funda Dikmen, gözyaşları içinde kendisinin de trende olduğunu, cuma günü İstanbul'dan trenle Uzunköprü'ye düğüne gittiklerini ve pazar günü dönüş için yine trene bindiklerini ifade etti. Dikmen, "Trende ayakta yolcu çok fazlaydı. 360 yolcudan fazla insan vardı. Tren çok hızlı gitti. Ben devrilen ikinci vagondaydım. Camlar zangırdamaya başladı. Sonra patlama gibi bir şey oldu. Kızlarımın üzerine korumak için kapaklandım, bayılmışım. Ayıldığımda etrafıma baktım ama kızlarım yoktu. Makinistler geldi 'yangın çıkabilir' diyerek bizi uzaklaştırmaya çalıştı. Onlar hiçbir şekilde bildirmedi. Vagonların altında insan var diyebilirlerdi. Kendi imkanlarımızla Tekirdağ Devlet Hastanesi'ne gittik. 2 evladımı kaybettim, onların haklarını arayacağım. Sorumluların hepsinden şikayetçiyim" diye konuştu.

'10-15 KİŞİYİ KURTARDIM'

Kazada eşi Melek Tuna'yı kaybeden Ekrem Tuna da trende kapasitesinin çok üzerinde insan olduğunu ifade ederek, kendi vagonlarında 40 kişinin fazla olduğunu söyledi. Trenin koltuklarında emniyet kemeri bulunmadığını belirten Tuna, "Tren doldu taştı insanlar artık nefes alamaz hale geldi. Muratlı'ya geldiğimizde insanlar trenin üstüne çıkacak durumdaydı. Kondüktör bilet kesemedi kalabalık nedeniyle. Muratlı'dan binenler biletsiz öldü. Hiç kimseye bilet kesilmedi. Sarılar Köyü'nü geçtik, tak tak diye vagondan ses geldi. Eşim 'ne oldu ölüyoruz' dedi. Vagon devrildi, uçtuk gittik. Eşimi kaybettim. Dışarıya çıktım çok yaralı vardı. Ben sadece 10-15 yaralıyı kurtarıp dışarıya çıkardım. Eşim ise ölü olarak yatıyordu. Sorumluların hepsini bu mahkeme salonunda görmek istiyorum. Hepsinin cezalandırılmasını istiyorum. Burada yargılanan garibanlarla işimiz yok" dedi.

Melike Can, kazada 5 yaşındaki oğlu Ömer Alperen'i kaybettiğini belirterek, kaza sonrası kimsenin kendilerine yardım etmediğini öne sürdü. Melike Can, "Sağlık görevlileri gelin size sakinleştirici vuralım dedi. Bu devletin bir helikopteri yok mu iki saat içinde gönderebileceği. Çok yüksek sesle takırtı sesleri duyduk. Sonra zıpladık. Sola doğru devrildik. Çamur içinde kalmıştık. Tanınmayacak haldeydim. Çocuklarımı göremediğim için ayağa kalktım. Yaklaşık 1,5 saat sonra yardım geldi. Tüm sorumlulardan şikayetçiyim" dedi.

Kazada yaralanan Emre Kocaağa, asıl suçluların cezalandırılmasını isteyerek, kendisiyle ilgilenilmediğini ve tedavisinin büyük bölümünü kendi imkanları ile sürdürdüğünü söyledi. Kocaağa, "Asıl suçluların ceza çekmesini istiyorum. Beni hiç aramadılar. Neredesiniz demediler. Karşımıza dört kişiyi getirdiler ancak ben asıl üsttekileri istiyorum. Ankara'ya gidip kendi imkanlarımla ameliyat oldum. Halen tedavi görüyorum. Muratlı'dan bindim, biletçi bilet kesmedi. 'Trenden veriyorlar' dediler. Kapıda oturanlar koridorlarda oturanlar vardı. Tıklım tıklımdı. Trene binerken hafif bir yağış vardı. Tren biraz hızlıydı. Bir acelesi var mı diye düşündüm. Bir gümbürtü geldi pat pat ses geldi. Ondan sonra bayıldım. Sonra hastaneye kaldırıldım" diye konuştu.

'KENDİ İMKANLARIMLA ULAŞMASAYDIM OĞLUMU KAYBEDECEKTİM'

Kazada eşi Emel Duman'ın kaybeden Erkan Duman, "Bir meleğin insan şeklini almış olan eşimi kaybettim. Evladım yaralandı. İki ay yoğun bakımda kaldı. Yüzünde ömrü boyunca taşıyacağı izler kaldı. Kendi imkanlarımla cerrahlara gittim. Çorlu istasyonundaydım. Saat 17.10 gibi kazayı duydum. Aracı duyar duymaz ambulansın peşinden gittim. Eşimi aradım açmadı. Olay yerine gittim. Önümüzden giden ambulans ve itfaiyeciler de olay yerini bulamadı. Makinistler ambulansa haber vereceğine amirine haber veriyor. Olay yerine 25 dakika sonra 17.40 gibi vardım. Polis ve jandarma yoktu. Oğlumu buldum annen nerde diye sordum 'annem öldü' dedi. Oğlumu sağlık çalışanlarına teslim etmek istedim. Önce almak istemediler, zorlayınca aldılar. Efe 5-10 dakika geç kalsaydı o da bugün ölmüş olacaktı. Eşimi bulamadım. Ceset torbalarının fermuarlarını açıp baktım ancak bulamadım" dedi.

Oğlunun çok başarılı öğrenci olduğunu ancak olaydan sonra psikolojisinin bozulduğunu anlatan Erkan Duman, kendilerine başsağlığı dilemediğini söylediği sanıklara da tepki gösterdi. Duman, "Hayallerimiz yarım kaldı. Biz şu an yaşayan ölüleriz. Hayallerimiz kalmadı. İster buradakiler ister üsttekiler olsun ben suçluların cezalarını çeksin istiyorum. Hastaneye siyasilerden çok gelen giden oldu ancak TCDD'den hiç kimse gelmedi. Hayatımız komple değişti. Çocuğum arabaya, uçağa binemiyor. Tatile gidecekti gitmek istemedi. Sadece benim aracımla seyahat edebiliyor. Herkesten tüm sorumlulardan tüm kurumlardan şikayetçiyim. Oraya kendi imkanlarımla ulaşmış olmasaydım bugün oğlumu da kaybedecektim" diye konuştu.

'BENİM GİBİ ANNELER BİR DAHA YANMASIN'

Kazada eşi Derya ve 6 aylık kızı Beren Kurtuluş'u kaybeden Melih Kurtuluş, gözyaşları dökerek konuşmada güçlük yaşadı. Kurtuluş, "Burada TCDD'nin olmaması, böyle bir iddianamenin olması çok ayıp. Burada sadece dört kişinin yargılanıyor olması ve TCDD'nin bu davanın dışında tutuluyor olmasını kabul etmiyorum. Burada TCDD olmadığı sürece buradaki dört kişiye bir şey demek istemiyorum. TCDD burada olmalı" dedi.

Zeliha Bilgin ise konuşmasına kazada kaybettiği kızı Bihter'in fotoğraflarını göstererek başladı ve kazada kızının yanı sıra 3 akrabasını da kaybettiğini söyledi. Yakınlarını ihmaller yüzünden kaybettiğini savunan Zeliha Bilgin, çocukların sadece trene binmek istedikleri için o trende olduklarını belirterek, olay günü yaşadıklarını gözyaşları içinde anlattı. Bilgin, "O sorunlu menfezin yapılması için benim kızımı kaybetmem mi gerekiyordu? 25 can gitti, 25 acılı aile gitti. Çok ağır bir tedavi görüyorum. Ben hayatımı kaybettim. Ben zangır zangır titriyorum. İhmaller yüzünden kızımı kaybettim. O garibanı niye getirdiler önümüze. Kendileri gelecekti. O makinisti İsa Apaydın'ı karşımızda görmek istiyoruz. Mustafa Karaşahin'i görmek istiyorum. İddianameyi ve o TCDD ile ilişkileri olan kişilerin hazırladığı bilirkişini kabul etmiyorum. TCDD Genel Müdürü'nü istiyorum. Ben onları ihmal yüzünden ölsünler diye büyütmedim. Adalete güveniyorum. Benim gibi anneler bir daha yanmasın" dedi.

Kazada 18 yaşındaki oğlu Serhat Şahin'i kaybeden Fatma Şahin, vagonda oğlu ve kızıyla bulunduğunu anlatarak, "Tren sendeledi, hopladı. Oğlumla kızıma sarıldım, onlar uçtu. Oğlum trenin altında kalarak öldü. hayatımız o anda bitti. Vicdanınız varsı suçlular bulunsun. Ben yaralandım suların içinde kaldım" dedi. Baba Hüseyin Şahin ise olay yerine gittiğinde oğlunu kendisinin çıkarmaya çalıştığını ifade ederek, "Gelen ekiplerde alet yoktu, köylüler vardı. Kurtarma yapamadılar, tüm sorumlulardan şikayetçiyim. Çocukları nasıl öldürdüler anlatsınlar" dedi.

CHP SÖZCÜSÜ ÖZTRAK: CİDDİ BİR İHMALİN OLDUĞU GÖRÜLÜYOR

Duruşmayı CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Faik Öztrak, CHP Tekirdağ Milletvekilleri Candan Yüceer, İlhami Özcan Aygun ile birlikte takip etti. Duruşmaya verilen arada gazetecilere açıklamada bulunan Öztrak, kazanın meydana geldiği ilk günden bu güne kadar takip ettiklerini belirterek, şunları söyledi:

"Son derece üzücü bir olay. Başından beri takip ediyoruz. Bu olayın sorumlularının bir an önce ortaya çıkarılmasının, bu olayın mağdurlarının da devlet tarafından mağduriyetlerine sahip çıkılmasını istiyoruz. Bugün de geldik, dinledik. Arkadaşlarım bana ilk baştan aktarıyorlardı ifadeleri. Ortada ciddi bir ihmalin olduğu görülüyor. Ama burada ifade veren sanık sıfatıyla oturan 4 kişi. bu ihmallerin kendileri tarafından yapılmadığını söylüyor. Peki bu ihmal kimin tarafından yapıldığı dendiğinde susup kalıyorlar. Mağdurların ifadelerin de şöyle bir durum ortaya çıkıyor. Hem kaza öncesinde hem de kaza sonrasında ciddi eksiklikler var. Bütün bunların hesabının sorulması lazım. Gerçek yetkililerden sorulması lazım. Bu ülke yetkililerin sorumluluklarını bildiği ülke olmalıdır. Bir an önce bu davanın sonuçlanması ve mağdurlara hakların verilmesi lazım. Gerçek suçluların dava sonucunda ortaya çıkması lazım. Bunu bekliyoruz. Bunu Meclis'te de zorladık. Hemen kaza sonrası yazdığımız raporda da zorladık.O raporda bir tespitimiz vardı. Bunun sorumlusu ne yağmurdur, ne de tabi olaylardır. Aslında olağanüstü nitelikli olmayan meteoroloji raporlarına göre bu yağışlar nedeniyle ortaya çıkan kazanın ortaya çıkmaması için gerekli önlemleri almayan yönetimdir."

MAĞDURLARIN DİNLENMESİ SÜRÜYOR

Kazada annesi Rubize, babası Gani Kartal'ı kaybeden İsmail Kartal, kazayı haber aldıktan sonra olay yerine gittiğini belirterek, "Oraya geldiğimde katliamı gördüm. Kurtarma çalışması adı altında bir kargaşa vardı. Vincin zincirlerini doğru düzgün bağlayamadıkları için halatlar koptu. İnsanlara elimizi uzatmaya çalışıyor. Ekipler ise bizi uzaklaştırmaya çalışıyordu. Kurtarma çalışmalarının doğru düzgün yürütülmediğini düşünüyorum. Devlette liyakatsiz kişiler var. Sarılar köyünün müthiş bir çabası vardı. 44 yıllık babamı tanıyamadım. Tonlarca bir ağırlığın altında kalan birini nasıl tanıyabilirsiniz ki? Onlar ölmediler. Acı çekerek can verdiler. Asıl sorumlular gerçek suçlular ortaya çıkarılıncaya kadar bu yargılamanın yapılmasıdır" dedi.

'A.B.C DİYE AYRILAN TORBALARDA OĞLUM VARDI'

Kazada oğlu Oğuz Arda Sel ile eşi Hakan Sel'i kaybeden Mısra Öz, kazanın ardından 1 yıldır yargılamanın yapılmasını beklediklerini belirterek, olay günü yaşadıklarını anlattı. Olay gecesi oğlu ve eşinin sağ olduklarının kendilerine bildirildiğini, bu yüzden hastane hastane dolaşarak aradıklarını söyleyen Öz, "Gece 23.30 gibi oğlumu kaybettiğimi öğrendim ve baygınlık geçirdim. Bu olayla ilgili hiç kimse beni aramadı. TCDD yetkilisi aramadı. Savcı başsağlığı diledi ve neye dayanarak 25 kişiden daha fazla ölen olduğunu iddia ediyorsunuz dedi. Ben de orada ölü poşetlerinin daha fazla olduğunu anlattım. Bir yıl boyunca bekledik. Bilirkişiler böyle bir katliamda nasıl Ulaştırma Bakanlığı ve TCDD ile bağı olup da o dosyaya atadılar. Bu iki bilirkişi hakkında şikayetçiyim. Ben bu iddianameyi kabul etmiyorum. Ben 35 yaşında oğlumu kaybetmek için doğurmadım. 25 yaşında doğum yaptım. Ben bir daha evlenmeyeceğim. Bir annenin oğlunu poşet içinde görmesi kadar kötü bir şey yok. 13 nolu A.,B.,C diye ayrılan torbalarda benim çocuğum vardı" dedi.

Mısra Öz, bilirkişi raporunu ve iddianameyi kabul etmediğini ifade ederek, "Utanç duyuyorum, oğlumun hakkını aramak için dönemin bakanı, TCDD'nin en üst yönetiminden başlayarak tüm sorumlularından şikayetçiyim, sorumluların bulunup cezalandırılmasını istiyorum" dedi.

'HEP İYİ İNSANLAR KAYBEDİYOR'

TCDD Çerkezköy istasyonunda güvenlik görevlisi olan ve kazada ölen Seyfi Ergün'ün hemşire eşi Saliha Ergün, iki çocuğuyla ortada kaldığını gözyaşları dökerek anlattı.Eşinin çok çalışkan bir kişi olduğunu ve davadaki sanıkları tanıdığını belirten Ergün, "Olay günü eşimin cansız bedenini rayların altından aldım. Mahkeme heyetinden adalet bekliyorum. Sizi sıkıştıracaklar biliyorum, hep iyi insanlar kaybediyor. Mahkemeye inanmak istiyorum, adalet istiyorum. Allah'tan sonra size güveniyoruz. Ama sözde olaydan sonra çok oyalandınız. Tüm sorumluların cezalandırılmasını istiyoruz" diye konuştu. Duruşma, mağdurların anlatımlarıyla sürüyor.

YENİ BİLİRKİŞİ OLUŞTURULMASINA KARAR VERİLDİ

Çorlu tren kazası davasında tanıkların beyanlarının tamamlanmasının ardından TCDD Taşımacılık A.Ş. Genel Müdürlüğü vekili ile Tekirdağ Barosu davaya katılma talebinde bulundu.

Mağdur avukatlarından ilk sözü alan Can Atalay, sanıkların anlatımlarının suçluların kim olduğuna dair yeni deliller ortaya koyduğunu bu nedenle mahkeme heyetinin suç duyusunda bulunması gerektiğini söyledi. Atalay, "Sanık anlatımlarıyla daha önce hangi makam ne karar vermiş olursa olsun yeni deliller ortaya çıkmıştır. Suç duyurusunda bulunmanız dava açısından zorunludur. Sanıkların anlatımlarıyla yukarıya doğru bir yargılamanın yapılması gerektiği şarttır. Bu olmadan yargılamanın eksik kalacağı bellidir. TCDD vekili katılma talebinde bulundu, kabul edilemez. Bu mağdurların acılarıyla dalga geçmektedir. Bu dosyayı karartmaya çalışan bir kurumun bu davaya katılması hukuka aykırıdır. Keşif acilen yapılmalıdır, ertelenemez. Yargılamaya bundan sonra böyle devam edilemez. Anayasa'ya aykırıdır. Siz bu raporla müşteki ifadesi almaya devam ederseniz, bu silahların eşitlik ilkesine aykırı olacaktır. Başsavcının istemiyle bilirkişi atanıyor ama bunun nasıl yapıldığına bu kararın nasıl alındığında dair bir belge yok. Bu bilirkişilerin isimlerini başsavcılığa kim verdi? Bu bilirkişileri TCDD talep etti, o atanmasını istedi çünkü suçu örtbas etmek istedi" dedi.

Diğer mağdur avukatları da, yeni bilirkişi heyetinin oluşturulmasını, sorumlular hakkına suç duyurusunda bulunulmasını, dosya kapsamının genişletilmesini, yeniden araştırılma yapılmasını istedi.

SAVCILIK TCDD'NİN KATILMA TALEBİNİN REDDİNİ İSTEDİ

Duruşmada daha sonra iddia makamı görüşlerini sundu. Savcılık mağdur ve müştekilerin katılma kabulünü, Tekirdağ Barosu ve TCDD Taşımacılık A.Ş. Genel Müdürlüğü'nün katılma talebinin reddini, bilirkişi raporu için teknik üniversitelerden isim istenmesini, rapordan sonra suç duyurusu istemenin görüşülmesini, tarafların bildirdikleri Mümin Karasu, Tevfik Baran ve Levent Kaytan gibi tanıkların dinlenmesini, delillerin toplanmasını, sanık Turgut Kurt'un yeniden adli kontrol altına alınmasını, diğer sanıklar Çetin Yıldırım, Özkan Polat hakkındaki adli kontrolün devamını, sanık Celaleddin Çabuk hakkındaki adli kontrolün kaldırılmasını talep etti.

MAHKEME KARARLARI

Mahkeme heyeti duruşmaya 1.5 saat verdiği aranın ardından kararlarını açıkladı. Mahkeme, Yıldız Teknik Üniversitesi, İstanbul Teknik Üniversitesi, Eskişehir Üniversitesi, Sakarya Üniversitesi'nden yeni bilirkişi oluşturulmasına, TCDD Taşımacılık A.Ş Genel Müdürlüğü ve Tekirdağ Barosu'nun suçtan zarar görmediği gerekçesiyle katılma talebinin reddine, TCDD 1. Bölge Müdürlüğü Demiryolu Bakım Servis Müdürlüğü'nde Servis Müdürü Vekili olarak görev yapan Mümin Karasu ile Tevfik Baran ve Levent Kaytan'ın tanık olarak dinlenmesine, sanık Turgut Kurt'un yeniden adli kontrol şartı altına alınmasına diğer sanıklardan Çetin Yıldırım ve Özkan Polat hakkındaki adli kontrolün devamına ve Celalettin Çabuk hakkındaki adli kontrolün kaldırılmasına, suç duyurusunun delillerin toplanmasının ardından değerlendirilmesine karar verip, duruşması 10 Aralık tarihine erteledi.

'İLK DURUŞMA İÇİN UMUT VERİCİ KARARLAR ÇIKTI'

Duruşmanın ardından aileler adına açıklama yapan Mısra Öz, "Zorlu günün sonunda alabileceğimiz ve duyabileceğimiz sanırım en olumlu kararları duyduk. En azından taleplerimiz doğrultusunda bir nebze olsun isteğimiz yönde gittiğini gösterdi. İlk duruşma için umut verici kararlar çıktı" dedi.

Mağdur avukatlarından Can Atalay da ilk duruşma için olumlu kararlar çıktığını söyledi.

Diğer Haberler

  1. Prof. Dr. Işık: Çevre konusunda Trump'tan daha sıkı adımlar bekleniyor
  2. Hava ulaşımında aksamalar yaşanıyor
  3. Yangına uykusunda yakalanan kadın dumandan etkilendi
  4. Ödüllü İrem öğretmen, Anadolu'daki çocukların umudu oldu
  5. İstanbul'da sağanak yağmur etkili oldu
  6. Cinayet şüphelisi 2 yıl sonra Kırıkkale'de yakalandı
  7. BUDO'nun 8 seferi iptal edildi
  8. Ehliyetsiz sürücünün kullandığı otomobil, önündeki araca çarptı; 4 yaralı
  9. Kamyonet, önünde sürüklediği minibüsle eve girdi
  10. Beylikdüzü Organize Sanayi Bölgesi'nde, plastik malzeme fabrikasında yangın

© Copyright 2024

DHA